Erzurum’da midibüs durakta bekleyen yaşlı bir insanı almayınca, niçin almadığını sordum; “Bunlar emekliler, bu saatte neye biniyor, saat 10.00’dan sonra binsin” demişti. Ben de ya hastaneye gidiyorsa, ya bir randevusu, hastası veya önemli bir işi varsa neyle gidecek diye sormuştum.
Hem yaşlı insana devletin bir kurumu olan belediye böyle bir hak vermişken sen bu hakkı adamın elinden nasıl alabilirsin veya buna ne hakkın var diye sormuştum?
Cevap verememişti, ben de gerçekten üzülmüştüm!
Huysuzluk bir karakterdir. Huysuz insanların hak ve adalet diye bir duygusu ve düşüncesi yoktur! Huysuz insanın sadece kendisi haklıdır, kulakları duymaz, Geştalt ’in dediği gibi psikopat ve şizofreni kadar acıma duyguları yoktur! Empati yapmazlar!
Ama şehir içinde otobüs kullanabilirler(!)
Başka bir şehirde benim yaşlarda bir vatandaşla otobüs bekliyoruz. Otobüs Durağı yazan tabela direkte sallanıyor ve gölge olduğu için sadece iki metre, yemin ediyorum iki metre mesafede gölgede el kaldırdık, otobüs bizi epey geçti ve durdu. İkimizde hiç konuşmadan şoför efendiden durak yazan direğin altında niye durmamışız diye fırça yedik. Ben bulaşacaksan başkasına bulaş, sen galiba çatacak adam arıyorsun dedim. Tınmadım, geçtim oturdum. O hala bıdılanıyor. Anladım ki onun problemi bizle değil, onun kendisiyle sorunları var!
Ramazan bayramında başka bir otobüse bindim. Otobüs kalabalık. Genç insanlar yaşlılara oturması için yer vermiyorlar, ya camdan dışarıya veya telefonlarına bakıyorlar! Ayakta belki de kanserli yaşlı bir adam vardı, bir genci ikaz ettim yer vermesi için, yerini verdi. Ancak yüzüme öyle sert baktı ki; ne anlattı bilemem ama ben ondan daha sert baktım ve hasta insana yer verdiği için ona teşekkür ederken, aile terbiyesi hakkında güzel şeyler söyledim, amacım motive etmekti, sütü temizmiş ki; o da bana;“estağfurullah amca, görevim” dedi! Demek görevini biliyor, ancak motivsyon eksikliği veyönlendirilme kısmı eksik kalmış!
Aynı otobüste bu sefer şoförün sesi geldi, otobüse binmeye çalışan insanlara, “bayram otobüs bedava ya koşun, koşun” diye kızgın bir şekilde seslendi. Otobüste bir genç “Sen belediyenin bir personelisin, belediyenin kararı ile bayramda vatandaşlara ücretsiz şehir içi seyahat hakkı tanıyor, sen işine gelmiyorsa çalışma, çalışıyorsan efendice işini yap”. Dedi. Şoför daha fazla kızınca ben ve birkaç kişi daha müdahale ettik ve ben şikâyet edeceğimi söyledim. Bu sefer otobüsü kırmaya veya devirmeğe çalışarak kullanmaya başladı. Neyse ki kafamıza vura vura bizi istediğimiz durağa bırakabildi. Onbeş yirmi dakika kendime gelemedim. Onun da sorunu insanlarla değil, kendisiyle ilgiliydi ki; bu dedim dedi yarım saate yakın sürdü. Şoför haksız olduğunu biliyordu ama otobüsteki birçok insanla tartışmayı inatla sürdürdü. İnsanların ağzında tat tuz bırakmadı.
Trafikte aracımızla seyrederken de birçok huysuz şoföre rastlıyoruz. Her tarafa çemkiriyor, bağırıyor, el ayak sallıyor, tehdit ediyor, hakaretler yağdırıyor! Niçin? Her şeyi kendisine hak görüyor, başkalarının hakları hakkında, nezaket, kibarlık, efendilik, medeniyet hakkında en ufak fikirleri bile yok; çünkü huysuzlar!
Dünya huysuz insanlardan çok çekiyor, mesleği ne olursa olsun, kariyeri, ekonomisi inancı ne olursa olsun; huysuzluk bir hastalık, ruh durumu bozukluğudur ve tedavi edilmesi gerekir!
Huysuzluk konusuna devam edeceğim!
Güzel abicim baştan sona haklısın oldum olası bu memlekette otobüs ve minibüs şoförleri bildiğin kasap gibidirler..bunun sebebide denetim eksikliğinden kaynaklanıyor.yol hakkı senin olduğu halde aman gel geç sen hak mak bilmezsin başımıza iş açmayalım birde kaza ile uğraşmayalım dersin.ha demezsen ne olur ya tamponun minibüsün peşine takilir gider ya kaputun. Sorsan bu kezde saatli dakkali çalışıyoruz acele etmemiz lazım oluyor.genclik konusuna hiç girmiyorum bile evde kızı oğlu babasına artık yer vermiyor kaldıki minibüste bir başkasına yer versin.aslinda onların hakkı ağızlarına şaplak ama o bile artık suç.. evladın şikayet etse al başına belayı..