Tarih boyunca isim yapmış kahramanlar vardır. Hepsinin kendine has olarak bir sürü özellikleri vardır. Bu kahramanlarımızın Hepsinin bir ideali vardı, hepsi büyük düşünmüşlerdi. Belki kendi ailelerinin bile inanmayacağı hedefler koymuşlardı. Günü birlik yaşamamışlardı tarihe mal olmak için uzun vadede kalıcı hedefleri amaçlamışlardı.
Günümüze baktığımda bizim böyle bir kaygımızın olmadığını görüyorum evden işe işten eve rüzgârda savrulan yaprak misali gidip geliyoruz.
Biz kendime yeteriz diyor olabiliriz. İdealimizde bizim değil mi zaten. Oda bizim bir parçamız. Bize ait olan bir şey değil mi ·?
Tamamen kendimizi günü birlik hedeflerle yaşamaya vermişiz ne bir ideal nede bir amacımız var.
Kendimiz gibi çocuklarımızın da baktığımız da herhangi bir ideali olmadan okuldan eve evden okula gidip geliyor çocuğumuzun kafasına tek bir şey yerleştiriyoruz çocuğum oku üniversiteyi bitir resmi daireye gir hayatın garanti olsun çabası içerisindeyiz. Kendimiz gibi Çocuklarımızın da geleceği ile oynuyoruz.
Çocuklarımız da bize çekmiş. Onlar da hayatın boş vermişliği içinde savrulup gidiyorlar. Ne bir hedefleri ne de çabaları var. Bu gidişe bir dur demek lazım değil mi sizce de?
Ebeveyn olarak çocuklarımız için bir senaryo çiziyoruz kafamızda önce çocuklarımız büyüsün okul çağına gelsin okusun okusun ve sadece okusun? Okumazsa eğer bir işe yerleştirelim orda hayatının geri kalanını idame etsin!
Bizler bir hedef koymadan bir amaç olmadan sadece çocuklarımızın bir işi olsun düşüncesi ile hareket ediyoruz,
Oysaki Hayat yalnızca çocuklarımızı büyütüp, okutup, evlendirmek ve bir işe yerleştirmekten ibaret değil !
Kendi kendime soruyorum bu ülkenin ve gelecek olan neslimizin geleceği için ne yapıyoruz. Bir kuru ağaç büyütüp beslemekle ne bu insanlığa nede geleceğimiz faydası var. Çocuklarımıza sen çocuksun sen sus, sen konuşma sen bilmezsin diyerek susturmaktan başka ne yapıyoruz.
Çocuklarımızın için okul çağında büyük düşünme, yenilik getirme, bilim adamı olmaları girişimcilik ve idealist olmaları, üretici olmaları yönünde ne yapıyoruz. Dünyaya ve tüm insanlığa hizmet etmeleri yönünde çocuklarımıza ne anlatıyoruz. İdeallerden vaz geçmeden de yaşayabileceğimizi anlatabiliyor umuyuz. Onlarla zaman zaman karşımıza alıp sohbet edip fikirlerini paylaşabiliyor muyuz? Bugün Dünyayı ve Türkiye yi yönetenler de bir zamanlar sizin gibi çocuktu diyebiliyor muyuz?
İdealist olmak, bir davaya inanmak, insanı başarıya götürür adamın biri 40 yaşında yeniden üniversitede tıp okumaya başlamış. Doktor olmak istiyormuş. Arkadaşları onun bu isteğini hayretle karşılamışlar. İçlerinden biri: Fakülteyi bitirince 46 yaşında olacaksın, demiş. - Olsun, fakülteyi bitirmesem de altı sene sonra 46 yaşında olacağım.
İnsanı, yaşamın da idealleri tetikler, kiminin birden fazla, kiminin tek, kimininse sürece göre idealleri, başarmak istedikleri vardır. Bir amaç edinmek ve bunun peşinde koşmak kesintisiz. İdealist olmak, her insanın hayatında olması gereken bir kavramdır. Kimi iş hayatında kimi önemli projelerde, kimi spor yaşamında bunları çoğaltabiliriz... Sonuç olarak noktayı koymadan başarı kelimesini yerleştirmek gerekiyor.
idealist olmak konusunda ele aldığınız yazınız biz erzurulular için anlamdı ve anlamlı olduğu kadar da gerekli. bizim büyüklerimizi terbiye vermeyi "dur-sus" demem olarak öğrenmişler büyüklerinden, tabi bu konuda onları suçlamak pek doğru olmaz. bundan sonra ne yapıyabilir. bir japon genvi dünya'yı ve türkiye'yi adım adım gezerken ve biliken. biz tükr milleti henuz yerimizden yeni yeni kıpırdarken, erzuru'u bu hareketin neresinde görüyoruz şöyle bir elimizi vicdanımıza kopu bir düşünelim. çözüm ne midiri? bence çözüm hamama girmektir, hamam'a girenin terleyeceğinin söylemek değil. bize hakkı ve hakikatı öğreten ve ögütleyen o erzurum'un değerli büyüklerine ibrahim hakkı hazretlerine, alvarlı efe hazretlerine ve ismini bildiğimiz bilmediğimiz değerlerimize teşekkür ediyorum...