Belki insanlık tarihiyle birlikte özellikle "Ortadoğu Coğrafyasında" kendine yer edinmiş bir kavram. Birinin söylemediği bir şeyi ona ithaf etme hastalığı, faciası. İnsanlığın öldürüldüğü andır.
Züleyha Yusuf'a bu kavramla hücum ederek Yusuf'u Zindana attırmış, Hz. Meryem'e Yahudiler bu kavramla hücum etmişler.
Mekkeli müşrikler Hz. Peygambere bu kavramla savaş açmış, saray entrikaları bu kavram etrafında şekillenmişti.
Kanuni Sultan Süleyman oğlu "Şehzade Mustafa'ya" atılan bir İftira sonucu öz evladını boğdurmuş, din adamları iftira kavramını esas almadan nice fetvalara onay vermiş ve insanları cezalandırmıştı.
Takyeddin Efendi'nin Kandillide yaptırdığı Rasathane bu iftiracıların iftirasıyla topa tutulmuş, Abdulhamid'e nice iftiralar yapılarak tahtından indirilmiş, İşin ilginç yanı bunlara dini kisve verilerek yapılmıştı.
İstiklal Savaşı'nda Mustafa Kemal ve arkadaşları hakkında sayısız iftiralar çıkarılmış, İdam fetvaları dinsel argümanlar kullanılarak verilmişti....!
Atatürk ve İnönü döneminde makam ve mevkilerde gözü olanlar rakiplerine ne çamurlar attı. Bunlarda sosyal iftiralardı.
Menderes döneminde aynı iftiralara toplumsal ve siyasal alanda ne kadar çok rastladık. Kırşehir il düzeyinden ilçe düzeyine böyle bir yara yardımıyla indirilmedi mi?
1960 İhtilali, 12 Mart Muhtırası, 12 Eylül darbesi, 28 Şubat tankların yürütülmesi, 15 Temmuz olayı dinsel ve sosyal elemanlar kullanılarak iftiralarla gerçekleştirilmedi mi? Kişilerin kendilerini kurtarmak için nice insanın canını yakmışlardı....!
Evet tarih boyunca insanlar, toplumlar, devletler, düşünürler ve peygamberler hep iftira kötülüğüyle uğraşmak zorunda kalmışlardı.
Günümüzde Türkiye'de ne yazık ki iftiranın her çeşidiyle karşılaşmak olağanlaşmış durumda. Verilen fetvalar bile iftirayı (haşa) meşrulaştırmak biçiminde olması ağlanacak durum değil mi?
Kadın kocasına, erkek karısına, öğrenci öğretmenine, esnaf esnafa iftira etmede hiç bir beis görmemişlerdi...!.
Özellikle karanlık ve gıri zamanlarda maalesef iftiranın bini bir para.....! Kimin birisiyle ilgili küçük bir problemi, sorunu, derdi varsa elini kana bulayıp rakibinin sırtına vurmakta hiç bir sınır tanımamakta...!
Erdemler kaybolmuş, ahrette hesap verme duygusu yok olmuş, en acımasız biçimde iftira edilerek toplumsal hayat hercümerç edilmekte.
Hele siyasiler "makam, mevki, ikbal ve koltuk uğruna" rakiplerine olmadık iftiraları söylemekte. İşin ilginç tarafı bunu dini temele oturtup rakibine iftira etmeyi kendine hak görmekte.
Evet değerli okurlar, yazarlar, yarından endişe duyanlar bu yara giderek büyümekte . Tedbir alınmazsa toplumsal felaket kaçınılmaz olmakta....!
"Diyanet İşleri Başkanlığı, İlahiyatçılar, Müftüler, Vaazlar, Din dersi öğretmenleri, imamlar" toplum karşısında söz söyleme hakkına sahip olanlar Allah aşkına size sesleniyorum..!
İftira konusunu bugün konuşmazsanız yarın geç olabilir....!
Etrafı düşmanla çevrilmiş bir ülkemiz var. Düşman tehlikesini yok etmenin yolu toplumun içine düştüğü bu hastalıklı yapıdan kurtulmasıyla mümkündür. Bunun çaresi yanlışı anlatıp, çıkış yolu göstermektir.
Devleti yönetenler, lider olduğunu söyleyenler, parti genel başkan ve yardımcıları lütfen İFTİRAYA karşı tedbir alın. Önce kendiniz bu sosyal söylemden dilinizi arıtarak başlayınız.
İnsanımız, toplumumuz ve 83 milyon vatandaşımız sizden iftira konusunda tedbir istemekte.....!
Bizden hatırlatması....Vesselam.