Din âlimlerinin, hocaların, papazların, hahamların dediklerine bakarak bir dini hayat yürütülemez. İlla gönderilen Kitap esas alınmalıdır!

Kelimelere doğru anlam yükleyip doğru değerlendirmeliyiz ki; neyin ne olduğunu anlayabilelim.

Mesela; dinimiz İslam diyoruz, o zaman Allah, Rab, Kuran ve Allah’ın elçisi Hz. Muhammed (SAV) kelimelerini tam olarak anlamlandırarak, anlamalıyız!

Referansları ilk kaynak Kuran’dan almalıyız!

Kuran’ı Allah Peygamberimize göndermiştir ve O da bize aynıyla iletmiştir. O yüzden kaynak Kuran’dır. (Burada peşinen belirtmek istiyorum ki; mealci, hadisçi diye bir ayrım yapmak fitnedir)

Anlamada düştüğümüz bir yanlış bizi doğru yola ulaştırmaz.

Her değer gibi din de bir değerdir. İzahı kelimelerden oluşmuştur. O halde kelimelerin anlamları üzerinde araştırmalı, doğru anlamalıyız. Anlamadan beyinde şekillenen bir dinin doğru raylara oturtularak yaşanmaya çalışılması hatalara sebep olur!

İslam dünyasının büyük sıkıntıları vardır! Hiçbir coğrafyada görülmemiş derecede kan akmaktadır. Dökülen Müslüman kanlarıdır. Bazı Müslüman kanlarına sevinen ne yazık ki gene Müslümanlardır.

Hastalığın adı mezhep çatışmalarıdır.

Müslümanlar, ne yazık ki Allah’ın kesinlikle reddetmesine rağmen çok sayıda gruplara ayrılmışlardır.

“Dinlerini parça parça edip gruplara ayrılanlar var ya; senin onlarla hiçbir ilgin yoktur. Onların işi Allah’a kalmıştır sonra onlara Allah yaptıklarını haber verecektir”. Enam 159. Ayet!

Türkiye’de cenaze namazlarında hanefiye göre veya şafiiye göre şöyle kılınır diyen hocaların bu ayetten haberleri büyük ihtimalle yoktur.

Israrla sünnilere göre, ailevilere göre, mutezileye göre, selefiye göre, şiaaya göre diye başlayan yorumların yapılması hatadır. Herkes kendini biliyor, herkes ibadetini kendisine göre yapsın. Ancak herkes biz haklıyız gibi bir düşünceyle karşısındakini ne aşağılasın, ne düzeltmeye çalışsın. Sadece hak bildiği bir şey varsa söyleyerek geçsin. Kuran’dan örnek gösterilir ancak ısrar etmek, yanlıştır.

Akademisyen bir dostum ailesini ziyarete gittiği ilçede namaz için gittiği camide cemaatten bir kaçı; “Hocam sizin caminiz yukarıdaki cami” demişler. Üç camiden ikisi şafiilerin, birisi hanifilerin camisiymiş(!). Hoca ne yazık ki bu bölünme çok tehlikelidir diye anlattığında endişelerinin ne kadar gerçekçi olduğunu anladım.

TRT Avaz’da da bir hoca diğer mezheplerle görüşmeyin, sonra şüpheye düşersiniz demişti. Ne kadar zalim ve ne kadar gafil, dinimize ne kadar aykırı bir konuşmaydı.

Ben şahsen Müslümanım diyen herkesi Müslüman görüyorum, sorumluluk herkesin kendisine aittir. Din hiçbir din adamının, imamın tekelinde değildir. Allah’tan başka yargılayıcı yoktur!

Kuran’dan kopukluğumuz bizi tefrikalara, masallara, şirke, söylentilere, bizim cemaat, sizin cemaat, bizim şeyh, bizim efendi hazretleri, sizin üstadınız, bizim hocamız gibi ayırımlar sonunda parçalanmalara sebep oldu.

“Allah’ı bırakıp da din âlimlerini, rahiplerini özellikle de Meryem oğlu Mesih’i rab ilan ettiler. Oysa tek bir Tanrı’ya kulluk etmekle emrolunmuşlardı. O’ndan başka Tanrı yoktur. O yüceler yücesidir onların yakıştırdıkları eş ve ortaklardan bütünüyle uzaktır. Tevbe 31. Ayet!

Allah’ın bizden istediği, Kuran’ı okuyarak üzerinde düşünmemiz, anlamaya çalışmamızdır. Din âlimlerinin, hocaların, papazların, hahamların dediklerine hep bakarak bir dini hayat yürütülemez. Eksik kalır.

İlla sıkı sıkıya takip ettiğimiz dini rehberimiz her kimse ya yanlış yorumluyor, ya gerçeği kavrayamamış, ya anlayamamışsa? Bazı mezheplere bakıyorum, inceliyorum, araştırıyorum, aradaki farklar sonradan ilave edilmemişse bazen büyük sıkıntılara rastlıyorum!

İslam’a sonradan konulmuş adetler Allah’ın emri diye anlatılıyor. Recm ayeti nerede var; yok! Namaz kılmayan dövülsün, hapsedilsin veya öldürülsün nerede var; o da Kuran’da yok!

Bu sonradan ilavelere sahip çıkan İslam dünyası keşke adalete, bilgiye, dürüstlüğe, sevgiye, insanlığa hizmete sahip çıksa! Hele dürüstlük ve bilgi!

Benim bir mezhebim varsa da bunu başkasının bilmesine gerek var mı?

İslam dünyasında Kuran kendi dilinde okunmadıkça tamiri imkânsız acılar yaşanmış ve yaşanmaya da devam edecektir.

İnsanları birleştirmek, kucaklaştırmak dururken ayırmak, birbirinin hakkında ölüm fetvası çıkarmak niçin?

İslam dünyasında hiç olmaması gereken kin niçin var? Başkasını kendisi gibi yapmak düşüncesi ve fiiliyatı olmamalıdır. Herkes kendi düşüncesine doğrudur, başkası yanlıştadır diye hüküm veriyor, hatta tekfir(*2) yapıyor! Hakkı ve sabrı tavsiye etmeliyiz (Asr Suresi) ancak zorlamamalıyız. Nihayetinde herkesin dini kendisinedir. (Kâfirun Suresi) Sorumluluklar da herkesin kendisinedir ve kişiseldir.

(*1) Osmanlıca içinde bulunulan acı durumun özeti

(*2) Birbirlerini kâfir ilan etmek

-BİTTİ-

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.