Nene Erzurum otobüsüne binmiş, İstanbul’a gidiyor. Koltuğu şoförün arkasında! Gecenin bir saatinde şoförün omzuna dokunarak, “Oğlum, leblebi yer misin?” diye sorar.
Şoför avucunu uzatarak nenenin avucundan birkaç leblebi alır, ağzına atar!
Biraz sonra nene tekrar, şoföre leblebi isteyip istemediğini sorar. Şoför gene nenenin verdiği leblebilere bakmadan, ağzına atar.
“Nene, leblebiler biraz ten galiba” diye sorar!
Nene bütün saflığı ile “Oğul, aslında o şekerli leblebi, dişim yok diye şekeri emirem, leblebileri yiyemirem” der.
Her ikram demek ki istediğimiz gibi olmayabilir.
Her fıkra, istediğimiz gibi bitmeyebilir.
Her zaman bize sunulan ikramları midemiz kaldırmayabilir. Midemiz kaldırsa da sonuçları bazen çok kötü olabilir.
Her ders ve öğüt almak için bilgeye ihtiyaç duyulmaz.
Nene Ankara’da bir yerde rastladığı Erzurum milletvekili kendisiyle kafa bularak “Nene, Erzurum’da ne var ne yok, gar yağır mi gene” der.
Nene: “Sahapsız memleket, oğul” der, “gar da yağar, yağmur da”!..
Seçimden seçime Erzurum’a gelmek mebuslarımızın adetlerindendir. Erzurum’la, Erzurumluyla ilgilenmek de. Önemli gelişmelerde gelmeyi konuşmuyorum. Vatandaşa yakınlaşmak, dertlerini sormak anlamında söylüyorum.
Halkın arasına girmek gibi soruyorum.
Vatandaştan saklanmak, cadde sokaklardaki vatandaşın gidebildiği yerlere yaklaşmamak çok doğru değil. Gerçi vatandaşın da sorgulamak, genel konularda fikir beyan edip soru sorma alışkanlığı da yok ya! Ya da soruyu kim soracak, kime soracak, cevap ne kadar tatmin edecek? Eringenlikten değil herhalde; alışmamışız!
Sahiplenilmesi gereken ciddi konulara sahip çıkmak bir memleketin milletvekillerine düşer.
Mesela; Atlama Kuleleri’nin davacısı olmak; bu memleketin milletvekillerine borç değil midir? Baştan sona kadar niye yıkıldı, yapanların, çürük yapılarından kazanımları kendilerine kâr mı kalacak meselesi milletten önce milletvekillerine düşerdi.
Milletvekilleri için görev listesi yapmak elbet bize düşmez, ancak sormak bize düşer.
Atlama Kuleleri sahapsız memleketin bedbaht güzelliğiydi.
Ne olacak; sahapsız memleket; kule de yıkılır, umutlar da!
Belki de bir gavurca isim taksaydık, millet arkasına takılır giderdi, bir müddet! Belediyemiz en azından bunu yaptı!