Cuma Namazı’nda okunan hutbenin yabancılar için de İngilizce okunması bir ihtiyaçtan dolayı olduğu muhakkak. Bu bir zihniyet değişikliğinin de ifadesidir. Osmanlı devrinde hutbeler sadece “ ortada okunan hadis” haftadan haftaya değiştirilerek ‘Arapça’ okunurdu. Osmanlının son döneminde hutbeler ara sıra ‘Arapça’ okunan dua kısımları hariç ‘Türkçe’ de okunurdu. Hutbede Halifenin, ya da devlet başkanının adının anılması egemenliğin ifadesiydi. 1876 tarihli Kanun-i Esasi’nin /Anayasa’nın 7 maddesinde bu gelenek Sultanın yetkileri arasında sayıldı.
Halife IV Mehmet ve daha sonra Abdülmecit’in adı hutbede söylendi. Abdülmecit’in memleketten çıkarılmasından sonra “Cumhuriyet Hükümeti ve İslam Milleti” için dua onun yerine geçti. Hala bu dua geleneği hutbelerimizde devam etmektedir.
Büyük Millet Meclisi’nce Halifelik makamına Abdülmecit getirilince, murahhaslar heyeti başkanı Müfit Efendi, “Arapça, Allah’a ve Tanrı Elçisine” yapılan dua kısımları dışında ‘Türkçe’ olarak ilk hutbeyi okudu. Cumhuriyet’in ilanından sonra hatiplerin giymesi zorunlu olan ‘yeşil cüppe ve sırmalı (telli) sarık’ kaldırıldı. Vaaz ve nasihatlerin yanında hutbeler de Türkçe olarak verilmeye başlandı. Hutbelerde daha ağırlıklı olarak ahlaka önem verilmesi üzerinde duruldu.