Ziyaretimizin sebebi belliydi.
İlk göz ağrımız Mehmetçik Mustafa’nın (büyük oğlum) yemin törenini izlemek için çıkartma yapmıştık Manisa’ya.
***
İlk kez görüyordum Ege’nin bu güzel şehrini.
Manisa’ya hayran kaldım desem yeridir.
O ne düzen, o ne intizam, o ne temizlik ve o ne yeşillik.
***
Yollar pırıl pırıl.
Ne bebek mezarlarını andıran çukurlar var orta yerde, ne de yama.
Şehirlerarası yollar da müthiş, şehiriçi yollar da.
Görseniz, inanamazsınız.
Ki, ben de yolu çukurlarla dolu, caddesi, sokağı pislikten geçilmeyen, yağlı kağıtların, poşetlerin havalarda uçuştuğu bir şehirden gittiğimden dolayı inanamadım, hayretler içinde kaldım ve etkilendim.
***
Yol değil, sanırsınız kaymak.
Sarsıntı, hoplama, kasis, ya da insanın kulaklarını tırmalayan bir uğultu.
Hiçbiri yok!
Böyle mi asfalt dökülürmüş?
Dökülüyormuş demek ki.
***
Diyorum ki, kendilerini yol’cu sananlar, gitsin de Manisa’da yol nasıl yapılırmış, asfalt nasıl dökülürmüş görsün de ders alsınlar.
***
Her ne kadar kullandığımız araçta yolu gösteren navigasyon cihazı vardıysa da, hemen her kavşakta yolları gösteren tabelaların varlığı, büyük kolaylık sağlıyor insana.
***
Ege’nin iklimi malum.
Yaz çoktaan gelmiş bile. Gece yatarken pencereleri dayıyor, üzerinize incecik bir nevresim alıyorsunuz, o kadar.
***
Her taraf zümrüt gibi.
Yöre insanı, bizim gibi, yaz geldiği için yeşil ile tanışmamış.
Yeşil, Ege’nin sanki doğal rengi. Tıpkı Karadeniz’in olduğu gibi.
E bir de çiçek zenginliği var, renk renk, çeşit çeşit.
Öyle çiçek gördük ki, yakınına sokulup, incelemekten alamadık kendimizi.
***
Çiçeklerin tek farkı sera malı olmalarıydı, yani pek doğal değiller gibi geldi bize.
Bizim bugünlerde Erzurum’da, refüjlerde, parklarda, bahçelerde sıkça rastladığımız laleler neyse, Manisa’nın çiçekleri de öyle sanki.
***
Bunu derken Erzurum’u yabana attığımı sanmayın sakın.
Bizim doğal çiçeklerimiz, çalılarımız, fidanlarımız, yani müthiş bir doğal zenginliğimiz var.
Farkında mıyız, bilemem.
Onlara bi sahip çıkabilsek, hiç gerek kalmayacak seraya, meraya ya!
Neyse.
Ben devam edeyim izninizle.
***
Manisa belediyeciliği de, çevreciliği de çoktan aşmış.
İnsan, hizmetlerle birlikte insan olduğunun farkına varıyor.
Zaten bu farkı hissettirmek için atılmış bütün adımlar.
E böyle de olmalı aslında ama...
Bizde, Erzurum’da maalesef hiç de öyle değil.
***
Biz, şehri yaşanmaz hale getirmek için elimizden ne geliyorsa yapıyoruz.
Çöpse çöp, kirlikse kirlilik, vurdumduymazlıksa yine öyle.
Bu şehrin yaşanılır bir yer olmaktan çıktığını, insanların insanca yaşadıkları yerleri görünce anlıyor insan ve dolayısıyla, “biz o güzellikleri haketmiyor muyuz?” diye üzülüyor ya…
Bu soruya verilecek en kestirme cevap bence şöyle:
Haketmiyoruz!
……………
YÜCELİK VE EKİBİNİ KUTLUYORUM
Haftasonunda Erzurum Ticaret ve Sanayi Odası’nın beklenen seçimleri nihayet yapıldı.
Şehirdışında olduğum için oy kullanamadım.
35 meslek grubunun tamamını Lütfü Yücelik ve ekibi almış.
Büyük başarı.
Kendisini ve meslek gruplarında seçimi kazanan tüm adayları kutluyorum.
Umarım Erzurum açısından, ETSO açısından seçimler hayırlı olur.
Olmalı da.
Yukarıda sizlere birşeyler anlatmaya çalıştım.
İnsanların mutlu ve huzurlu şekilde yaşadığı, iş dünyasının sorunlarından arındığı, ekonomik durgunluğun yaşanmadığı bir şehir talebimiz var.
Böylesi bir şehrin oluşumunda ETSO’nun yeni yönetiminin katkısı olacak mıdır?
Benim cevabını en çok merak ettiğim soru budur.
……………..
19’UNCU ŞAMPİYONLUK KUTLU OLSUN
Bir Galatasaraylı olarak 19’uncu şampiyonluğa ulaşmanın mutluluğunu yaşarken, lige şampiyonluk parolasıyla başlayan Erzurum Büyükşehir Belediyespor’un, playoff’a kalamamasına da üzüldüğümü ifade etmek istiyorum.
Böylesi karmakarışık duygular içinde aklıma nedense Erzurumspor’un ikinci ligden düşmemek için çırpındığı günlerde yazdığım bir yazının bazı satırları geldi:
“Bugün bulunduğumuz bu yere sımsıkı sarılmalı, düşmemeliyiz. Bir gün gelir bu yeri bulmak için çok çırpınırız, ama bulamayız.”
Bu sözleri, “ben demiştim” demek için hatırlatmıyorum.
Sadece bir üst gruba çıkmanın ne kadar zor olduğunu ve hiçbir şeyin çantada keklik olmadığını acaba birileri anlamış mıdır?
İşte bunu çok merak ediyorum.