İNSANLARA BİLEREK ZARAR VERİYORSAK İNSANIZ DİYE GEZDİĞİMİZE YAZIK

Sizden iyi olmasın, eski dostlardan biriyle telefonda uzun uzun sohbet ederek özlem giderdik. Şuradan buradan, dereden tepeden epey söyleştik.

Sonra söz salgına geldi. Arkadaşın rahmetli dedesi harp darp görmüş adammış.

Dermiş ki "Oğul, ben çocukken babam çoğu kere eve kederli bir yüzle gelirdi akşam. Sebebini anamdan öğrenmiştim. Her gün bir dostun, akrabanın şehadet haberi...Gidip de dönmeyen, yedi yıl sonra gelip de sevdiklerini göremeyen talihsiz yiğitler. İmparatorluk on yıldır yedi düvel ile savaşta. Cephe çok, düşman kavi, asker perişan...Her köyde, mahallede sönen ocaklar, yetim kalan evlatlar. Bugünlerinize şükredin. Allah sıralı ölüm versin, haddinden ziyade akraba dost acısı yaşatmasın."

Dostum devam etti: "Bugünlerde gittikçe artan ölüm vakaları cennetmekân dedemin anlattıklarını hatırlatıyor bana. Benzetmek gibi olmasın, şu virüs belası cihan savaşından farksız vallahi. Sevdiklerimizi alıp götürüyor. Geride kalanları boynu bükük bırakıyor. Melun virüs bir anlık gafleti bile affetmiyor. Öyle bir düşman ki ateşkes, mütareke, barış mümkün değil. Ya yeneceksin, ya yenileceksin. Bu savaşta firar mübah! Hastaneden, karantinadan değil, kalabalıklardan. Aman siz siz olun tedbiri elden bırakmayın, sevdiklerinizi üzmeyin."

"Çok haklısın, ama şu gerçeği de gözardı etmemek lazım. Devletin salgının başından beri başarıyla yürüttüğü çalışmalara halkımızın yüzde doksanı omuz veriyor, destek oluyor. Onlardan Hakk da razı, halk da razı. Ancak küçük bir azınlığın ihmali mücadele zincirinin zayıf halkasını oluşturuyor ve malum zayıf halka zincirin kuvvetine zarar veriyor."

"Tabii ki sözüm her konuda olduğu gibi bu millî sağlık meselesinde de kamu kuruluşlarına omuz veren, otoritelerin tavsiyelerine uyan milletin kahır ekseriyetine değil. Milletin emeğini zayi eden cahil cühelâ takımına.

Sen bir yazında belirtmiştin, bu hususta kural tanımazlık taksirle adam öldürmekten farksız, hatta bana göre bunun adı tasarlayarak cinayet. Bir sözüm daha var aracılığınla kural tanımazlara. Hani bir zamanlar balkonlara çıkıp sağlık çalışanlarını alkışlıyorduk. İyi güzel de... Maske takma, mesafeye dikkat etme, testin pozitif çıktığı halde elini kolunu sallayarak gez toz. Sonra aman doktor, cananım doktor...Öyle alkışın, samimiyetsiz takdirin ne önemi var. Fedakâr sağlıkçılara hakiki alkış, kurallara eksiksiz riayet değil midir?"

Haklı söze ne denir? Kıymetli dostumla helalleşip vedalaştık. Yüce Allah cümle dostlara uzun ömürler versin.

Telefon görüşmesinden sonra, salgın sürecinde vefat haberini aldığım can dostlarıma birer fatiha okudum, tedavi görenlere dua ettim.

Bir yandan da gözümüz sosyal medyada, kulağımız telefonda. Dudağımızdan şu dua hiç eksik olmuyor: "Allah'ım! Eğer senin lütfun keremin, âlemi kuşatan şefkat ve merhametin yetişmese şu zavallı kulların nerede olsa, nereye gitse, dert, musibet, bela kovalar bulur onları. Hepimizi koru, verdiğin akıl ve izanı kullanmayan, bana bir şey olmaz, diyen, böylece kul hakkı yiyen virüs yayıcı vicdansız, gafil kullarını uyandır."

Sözü uzatmadan diyeceğim şu ki:

Mükâfatı nefes almak, hayatta kalmak olan maske, mesafe, temizlik kurallarına riayet etmeyip; insanlara bilerek, isteyerek zarar vermeye devam edeceksek eğer, insanız diye gezdiğimize yazık...