2019 yılında ortaya çıkan COVİD virüsü sonuna 19 rakamını alarak COVİD-19 adını aldı. Unutmayalım salgın 2019 yılında başladı, ne zamana kadar süreceği ve ne kadar can alacağı belli değil.
İnsan öğrenen bir varlık. Yeniliğe açık olduğu için öğreniyor. Birey öğrendiği gibi toplumlar da öğreniyor. Sonunda insanlık öğreniyor.
İnsanlık hiç beklemediği ve nasıl etki edeceğini bilmedi bir salgınla karşılaştı. Yazımızın başlığından da anlaşılacağı gibi COVİD-19 insanlığı yeniden ilkokul birinci sınıf öğrencisi yaptı.
Kaydolduğu sınıfta ilk dersin konusu; maddi ve manevi değerler açısından insanlığın bir parçasıyız, hepimiz birbirimize muhtacız anlayışının öğretilmesi.
Başta siyaset bilimlerinin ortaya koyduğu yönetim anlayışı, her bakımdan yeniden gözden geçiriliyor. Her türden yöneticiler; ülkelerinde salgın nedeniyle çoğu zaman ortak bir karar ve ortak davranma anlayışını ortaya koyamamışlardır ve öngörüde bulunamamışlardır. A.B.D Başkanı Trump, COVİD-19 salgını nedeniyle Çin devletini suçladı, İran Başbakanı Ali Khamenei ise virüsün ABD'den geldiğini öne sürdü.
Salgında konuşanlar sağlık bilimlerinin içerisindeki olan ve birinci dereceden yükü çekenler değil, daha çok siyasetçiler oldular. Siyasetçilerin hala bu salgında siyasi çatışmanın merkezine “başarı” ya da “başarısızlığı” ortaya koyduklarına tanık olmaktayız. Dahası elde avuçta var olan Dünya Sağlık Örgütü suçlanarak bu kurumun varlığı bile tartışılmaktadır. Hala bugün dünyada bir buçuk milyar insan elektriksiz yaşamakta ve temiz su içememektedir. İlaçsızlık, açlık ve kıtlıktan dolayı ölen milyonlarca insandan bilim insanları mı yoksa yöneticiler mi sorumlu tutulmalı bilinmez! Yoksa her ikisi mi!
Her ülke vatandaşının salgın karşısında gösterdikleri tepkileri, önlemlere karşı duyarlılıkları farklık göstermektedir. Tayvan, Singapur ve Güney Kore hükümetleri, vatandaşlarına bilgi ve test sağlamada hızlı hareket etti, halk da bu kararlara uydu. Başta ABD, İngiltere, Brezilya ve Hindistan gibi ülkeler ellerini çabuk tutmadılar. Çin hükümeti, komünist sitemle yönettiği için dışarıya salgınla ilgili bilgileri ve halkın tutumunu doğru yansıtmadı. Çin, başta olmak üzere birçok ülke salgını siyaset malzemesi yapmaktadır.
Ekonomi açısından alışıla gelmiş ticari kurallar birden sekteye uğradı ve iktisadi krize dönüştü. Ekonomik kriz insanlığı yardıma ve yardımlaşmaya değil, birbirini yok etmeye dönüştü. Emperyalist ülkeler en zor zamanda bile merhamet ve vicdani sorumluluk yerine, siyasi amaçla koydukları her türden ambargo kararlarını daha da sıklaştırdılar. Ancak ülkemizin bu zor zamanda ihtiyaçlı ülkelere sağlık ürünleriyle yardım elini uzattığına şahit olduk.
İnternetin insanlığın hayatında ne kadar yer aldığını gördük. Toplumlar daha nasıl iyi denetlenir, daha nasıl kontrol edilir derdine düşüldü. Teknolojinin son nimetlerinden yararlanarak Hayvanat bahçesinde hayvanlara kontrol amaçlı takılan ciplerle nasıl yönetiliyor ve nasıl bilgi alınıyorsa, insanlar da öyle algılanmaya başlandı.
Bu nedenden ötürü, bazı Avrupa ülkelerindeki hükümetlerin salgın dolayısıyla aldıkları önlemlerin kişi hak ve özgürlükleri kısıtladığını gerekçe göstererek değişik görüşteki gruplar tarafından protesto edildi.
Sağlık bilimleri enstitülerinde yapılan çalışmaların sonunda umutla beklediğimiz COVİD-19 aşısı ve diğer insanlığı zora sokan hastalıklara neden olan aşılar inşallah bulunur. Aşılar, ticari bir metaa dönüşmeden tüm insanlığın yararlanacağı bir duruma getirilir umudundayız.
Keşke insanlık, insani değerlerle donatılmış bilgeliğe ulaşmış bilim ve yönetici insanlarının elinde hayatlarını sürdürseler.
İnsanlığı ilkokul birinci sınıfa öğrenci yapan COVİD-19 insanlığın ne kadar zavallı, ne kadar bencil ve bir o kadar da birbirinden kopuk yaşadığını öğretti. Daha tam olarak ne olduğu yeterince bilinmeyen COVİD-19 insanlık için ne büyük bir başöğretmen!