Bilindiği üzere, Erzurum’un da içinde bulunduğu Kuzey Doğu Anadolu Bölgesi, coğrafî ve iktisadî yönden ülkenin en sıkıntılı illerinin bulunduğu bir bölgedir. Merkeze olan uzaklık, yüksek rakım, uzun ve çetin geçen kış, bölge insanının hayatını olumsuz yönde etkilemektedir.
Alın yazısı olarak kabullenilen bu tablo, bölgede yaşamı zorlaştırmakta, tabir yerindeyse Erzurum’ da yaşamak buz üstünde yürümek kadar zor ve maharet isteyen bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır.
Antalya ve benzeri şehirlerde insanlar, kışı bir tüp gazla geçirirken, Erzurum gibi iklim şartlarının zor olduğu illerde ise kazançlarının büyük bir kısmını ısınmak için harcamaktadır.
Gelir seviyesinin oldukça düşük olduğu bu coğrafyada insanların ısınmak için bütçelerinden ayırdıkları para tabir yerindeyse cepleri yakmaktadır.
Bu gün Erzurum’da sobalı bir evin aylık kirası 400-500 TL arasında seyrederken, vasat olarak ifade edebileceğimiz doğalgazlı evlerin aylık kiraları 700-1000 TL arasında değişmektedir.
Bu konutlarda Erzurumlu, aylık ısınma gideri olarak 500 TL’nin altında fatura ödememektedir.
Elektrik, su, kira ve ısınma giderleri olarak Erzurumlunun cebinden ortalama olarak asgari ücretin yarısından fazla bir para çıkmaktadır. Devletine saygıda kusur etmeyen Erzurumlu bu arada kaçak elektrik ödeyenlerin faturalarını da ödemektedir.
İşsizliğin had safhada olduğu Erzurum’da, asgari ücretle iş bulmakta neredeyse piyangodan para çıkması gibi zor bir durumdur.
Hatırlanacağı üzere Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik, sosyal hukuk devletidir ve bu çerçeve içerisinde sosyal devlet olduğunu yeterince hissettirmelidir.
Bu münasebetle devlet, özel durumlarda pozitif ayrımcılıklar yaparak sosyal devlet olmanın gereğini vatandaşına yansıtmalıdır.
Kuzeydoğu Anadolu Bölgesi’nin Devlete ödediği vergilerin tümü İstanbul’daki bir holdingin ödediği vergiyle kıyaslanmayacak kadar azdır. Dolayısıyla Devletin Erzurum’un da içinde bulunduğu illere pozitif ayrımcılıklar yapması, istihdamın önünü açması velhasıl; bölge insanının yaşamını kolaylaştırıcı önlemleri alması kaçınılmazdır.
Kışın en soğuk geçtiği Ocak (Zemheri) ayı içerisindeyiz. Araçların zor çalıştığı, insanın nefesinin donduğu günlerden geçiyoruz. Toprağın donmasından dolayı mezarların dahi önceden kazıldığı bir şehrin içinde bulunduğu durumu ünlü şair Nazım Hikmet’in “Erzurum ‘da kaskatı dimdik ölür insan, asla kabullenmez yılgınlığı” sözleri ile anlamak mümkündür.
Bu ay gelen doğal gaz ve elektrik faturaları can yakıcı boyuttadır. Geçen seneye oranla iki katına çıkmış faturalarla insanlar zor günler geçirmektedirler. Vatandaşın bir kısmı yüksek fatura korkusuyla kaloriferlerini düşük ısıda yakmakta veya yakmamaktadır.
Bu nedenden dolayı hastanelerin acil servislerinde izdiham yaşanmakta, poliklinikler soğuk algınlığı vakalarıyla dolup taşmaktadır.
Kurdun ve kuşun dahi yaşamakta zorlandığı bu coğrafyada, ısınma giderlerinin düşük tutulması yani bölgeye uygun bir projenin hayata geçirilmesi geç kalınmış bir durumdur.
Sn. Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez geçen haftaki açıklamasında ülkede doğalgaz sıkıntısının kalmadığının müjdesini verdi. TV. Ekranında Sn. Bakanı izlerken, Erzurum gibi kışın çetin geçtiği illerde ciddi bir doğal gaz sorunu olduğunu tekrar hatırlamış olduk.
Tarihin her döneminde Devletten alacaklı olan Erzurum, bu konuda Devletinden, cepleri ve gönülleri ısıtıcı tedbirler almasını beklemektedir.
Dememiz o ki, Erzurum gibi kışın çetin geçtiği illerde devletimizin pozitif bir ayrımcılık yapmasını beklemekteyiz.
Konuyla ilgili Erzurum, Kars, Ardahan, Bayburt, Muş, Ağrı, Bingöl, Bitlis, Sivas gibi illerin milletvekillerini, STK’larını göreve davet ederken, tüm siyasi parti başkanlarının da bu konuyu sahiplenmelerini içtenlikle temenni ediyor bu münasebetle her ortam da ”Erzurum’un sahibi benim” diyen Sn. Cumhurbaşkanımızın bu konuya el atmasını içtenlikle diliyoruz.