Bektaşi’ye laf sokuşturdular, ”Babaerenler galiba namazla aranız yok!

Bektaşi, “Kardeşim ayet var, ‘namazdan uzak durun’ diye, ben de bu ayetin gereğini yapıyorum” dedi.

Niyetiniz üzüm yemek değil de bağcıyı dövmek olursa, elbette ki Bektaşi gibi ayetin başını okumaz, meseleyi bağlamından koparırsınız.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu da biliyoruz, çalışmalarını da…

Türkiye şahit…

Kelle koltukta mücadele ediyor” diyeceğimiz, insanlardan biri, hatta başta gelenlerden…

Bazı kesimler, O’nu bir kaşık suda boğmak isteseler de, Türkiye, Bakan Soylu’nun nasıl bir vatan evladı olduğunun ilk elden tanığıdır.

15 Temmuz meşum kalkışmayı FETÖ yapmadı” şeklinde bir cümle edilecekse eğer…

İşte o zırvayı bu ülkede dillendirmeyecek üç beş kişiden biridir…

FETÖ’nün arkasında ABD var” diyor, Bakan Soylu…

Ne var ki işgüzar bir televizyon kanalı, (muhtemelen dikkat çekmek adına) altyazıda, “Bakan Soylu 15 Temmuz’u FETÖ yapmadı” şeklinde sundu!

Film de zaten burada koptu…

FETÖ artıkları o eksik başlıktan hareketle adeta düğün bayram yaptılar!

Bakın biz size demiyor muyduk ki bizim alakamız yok, işte Bakan Soylu da gerçeği söyledi” dediler!

Beri yanda ise, (haklı olarak) FETÖ’yü ülkenin başına gelmiş en büyük bela olarak gören, ama arada bir hükümete çalım atanlar, anında bu saçmalık üzerinde tepinmeye başladılar!

Zahir…

Pandemi yalnızca beden sağlığımızı ve ekonomimizi bozmadı. Pandemi ile birlikte bazı kesimlerin muvazenesi de örselendi.

Yoksa aklı başında hangi insan, kelle koltukta terör örgütleriyle savaşta en ön safta çarpışan bir bakan için bu yakıştırmayı yapabilir ki…

İzan ve irfan kırıntısı olan herkes, 15 Temmuz kanlı kalkışmayı, sümüklü birinin Amerika’da oturarak planlayıp kuvveden fiile geçiremeyeceğini, bu çapta bir ihanetin arkasında ve lojistik departmanında birden çok istihbarat örgütünün ve ülkenin olduğunu bilir…

Yani bunun için ne güvenlik uzmanı ne de gizli servis personeli olmaya gerek yok.

Darbeden sonra çil yavrusu gibi dağılan FETÖ’cü teröristler, bugün onlarca ülkede diledikleri gibi örgütlenip, ülkemiz aleyhine her türlü ihaneti sürdürüyorlar.

Sosyal medyayı büyük bir ustalıkla ve hunharca kullandıkları için de, samanlıktaki iğneyi bulup o iğneden bir kazma çıkarabiliyorlar!

FETÖ bitti, tarih çöplüğündeki çukuruna gömüldü” diyenlere de çok itibar etmeyiniz.

Evet; hem FETÖ hem PKK ölümcül darbe yemesine yedi, bunda bir kuşku yok.

Lakin FETÖ de PKK da külliyen bitmiş değildir.

Her iki kanlı örgüt de bulacağı ilk fırsatta kana bulanmış dişlerini göstermekten geri durmayacaktır.

Dolaysıyla…

Bu da başka bir dümen!

İstiyorlar ki maşeri vicdanda bu argümanı yeşertsinler, halk kanaat getirsin ve böylelikle devlet de rehavete kapılsın, sonra da terörle mücadelede zaaf göstersin.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu başından beri bu tezi savunuyor, tıpkı vicdan ehli herkes gibi…

FETÖ bu ihaneti, küresel güçlerin tetikçisi olarak üstlenmiş bir terör örgütüdür.

Değil mi?

Demokrat Parti ile CHP arasında iflah olmaz ezeli rekabetin tavan yaptığı yıllarda, DP’nin bir il kongresinde kürsüde konuşan hatip, İsmet Paşa’ya bindireyim derken ipin ucunu kaçırıyor:

Bu İsmet Paşa var ya bu İsmet Paşa… Asker kaçağıdır, asker kaçağı.

O salonda bulunan bir bakan, yanına gelen hatibe, “Yahu kardeşim, hem paşa diyorsun, hem de asker kaçağı. Saçmalığın bu kadarı da fazla” diye çıkışıyor.

Hatip cevap veriyor. “Ama” diyor. “Sayın bakanım salondaki alkışı duydunuz.

Ne yani bu deli saçmasını sırf FETÖ’cüler alkışladı diye, Türkiye, Süleyman Soylu’nun FETÖ’yü aklamaya çalıştığına mı inanacak?