İSTANBUL’DA YAPILAN ERZURUM TANITIM GÜNLERİNDE HAYAL KIRIKLIĞI

Aksaray’dan Yenikapı’ya oradan Erzurum tanıtım günlerinin yapılacağı yere gittiğimde yeni başlayan hazırlıkları görüp kalacağım WOW oteline gitmek için metroya binerek otele ulaştım.

Gittiğimde karşılaştığım ilk şey otelde büyük bir kongreninim olduğu ve katılımcılarında Afrika ülkelerinden gelenlerin olmasıydı. Kısa bir işlemden sonra kalacağım 15. kattaki odama yerleşip İstanbul’u seyrederken Yedi Tepeli İstanbul’dan eser kalmadığını her yerin bina ve gökdelenlerle kaplandığını görüp İstanbul’a ihanet edildiğini müşahede ettim.

17 Ekim sabahı hızla hareket ederek etkinlik alanına gittiğimde çevreyi kolaçan edip hazırlıkların henüz tamamlanmadığını gördüğümde eyvah dedim. ERKOM başkanı Ali Murat Alatepe canla başla çabalıyor ancak yalnızlığın verdiği acıyı belli etmemeye çalışıyordu. Osman Nuri Toraman'da etkinlik alanında etkili olmaya çalışanlardandı.

İlk gün istenilen kalıtım sağlanamadı. Ümidimiz Cuma günü ve sonrasında idi. Ancak Cuma günüde beklenen gelişme olmadı. Stantlar boş kaldı. Erzurum’dan gelmesi beklenen hiçbir kurum ve kuruluş ile belediyelerin tasarruf nedeniyle gelmediğini gördüm. Duydum. Üzüldüm.

Cuma günü ezanlar okunduğunda alanda yapılmış küçük, şirin ve güzel bir cami tıklım tıklım doldu. Vakit gelince imamın yerini almasını beklerken imamın olmadığını gördük. İmam yoktu. Yüzden fazla cemaat birbirine bakıyor yok mu içimizde Cuma hutbesi okuyacak kişi diye sesler yükselmeye başlamıştı.

Sonuçta biri zorla mihraba çıkarılarak bir dua okudu. İmamete geçerek Cuma namazını kıldırdı. Aslında ağlanacak halimiz vardı. Namazımız oldu mu olmadı mı? Duygularıyla camiden ayrılırken her şeye cevap veren Diyanet İşleri Başkanlığı bir imam tayin edememişti.

Etkinliklerin gözdesi, şehri temsil etmek “Vehip Atalay Kitapsarayına” kalmıştı. Adnan Atalay ve Turan Bozkurt canla başla çalışıp güzel bir stant hazırladılar. Muzaffer Taşyürek, Mehmet Dağıstanlı ve ben yerimizi alıp bir taraftan kitaplarımızı imzalarken diğer taraftan gelen dostlarla muhabbet etmeye çalıştık.

Etkinliğin sessizliği devam ederken hemşerimiz İstanbul Valisi Davut Gül ve beraberindeki heyet standımızı ziyaret ederek bir nebze olsun bize moral verdi.

Tüm ümidimiz cumartesineydi. Öyle ya binlerce hemşerimiz gelecek Erzurum havasını teneffüs edecek kitaplarımızı alacak bizde onlarla sohbet edecektik. Ne yazık ki olmadı. Tolga Arslan Tekirdağ’dan, İhsan Ataman Başakşehirden, gazeteci Ahmet Kaplan gelerek bizlere destek oldu. TİGEM Genel Müdür Yarımcısı Şerafettin Çakal Pendik’teki görevinin verdiği boşluğu değerlendirerek yanımda yer alması benim için sevinç kaynağıydı. Bu arada Şenkaya Belediye başkanı ve çok az sayıda ki hemşerimiz bizleri yalnız bırakmadı.

Fırfırık Dergisi karikatürlerini getiren Vedat Refahiyeli kardeşime, Belediye bakır işlemelerini getiren birkaç görevli ve Kültür adına gelen Canan Şimşekte yalnızlıklar içinde kalanlardı.

Özellikle öğrencilerimden haberdar olanların gelmesi benim için ayrıcalıktı. Öğleden sonra standımıza gelen E.B.B başkanı Mehmet Seken, Mustafa Ilıcalı, Ahmet Ağırman ve diğer görevlileri burada anmak isterim.

Tabi birde sitem edeceğim hemşerim Aşkale Belediye başkanı etkinlik alanına gelmesine karşılık nezaketen dahi olsa standımıza gelmemesi bir Aşkaleli olarak beni cidden üzdü. Yazıklar olsun dedim. Başka ne diyeyim.

Akşam oldu. Sanatçılar türkülerini söyledi. Âşıklar saz çaldı. Dinleyici sayısının kırk elliyi geçmediği etkinlikler işin bir başka acı tarafıydı.

Unutmadan Salim Gıda ve GEL Gör cağ kebaptan başka Erzurumlu esnafımız maalesef yoktu.

Artık dağılma zamanı gelmişti. Adnan Atalay beye Allaha ısmarladık derken ertesi günü yani Pazar günü erkenden hava alanına gideceğim için etkinlikten ayrıldım. Otele giderken üç gündür dostluğun, arkadaşlığın ve paylaşmanın bütün güzelliklerini gördüğüm Muzaffer ve Mehmet hocalarımdan Pazar saat 10’da ayrılıp Erzurum’a doğru yola çıkarken elveda İstanbul… Elveda dostlar derken içimde derin acılar kaldı.

Tüm bu günler içinde sokak, cadde ve pazarlarda garip insanları görüp içlerinde Türkçe konuşanı duymak, görmek istedim ama olmadı…. Sanki 1995’lerdeki şehir değişmiş başka bir hal almıştı…