İnsanoğlu uçsuz bucaksız bir derya.... Kimi Meftun olmuş Dağlara, kimi doğaya, kimi betona kimi paraya, kimi denize...
İnsanoğlu bucaksız bir derya... Sonsuz düşünce, sonsuz adım, sonsuz gülüş, sonsuz göz kırpma, sonsuz şiirler, sonsuz türküler, sonsuz şarkılar... Her yerde bir koşuşturmaca, her yerde bir durgunluk, her yerde bir çığlık, her yerde bir sessizlik...
İnsanoğlu uçsuz bucaksız bir derya... Her yerde geometri, matematik, coğrafya, şiir, fizik, tiyatro... Her yerde arabalar, her yerde mutluluk her yerde hüzün...
İnsanoğlu uçsuz bucaksız bir derya... Her insan sonsuz bir zaman... Her insan büyüyen bir fidan, kurumuş bir dal, birbirine hasretle bakan iki tren rayı, bir masal... Her insan doğanın bir dengesi, her insan bir katliam, bir ölüm... Her insan bir güzellik, her insan bir ses... Her insan bir bilim, bir sanat, toprak, taş, çiçek, kuş,piknik, çocukluk, bisiklet, uçurtma, pencere, hapis, çikolata, ekmek, buğday, gezi, yaşlılık, endişe, sürpriz, mücadele, güç, zaaf, mağlubiyet, zafer, alınteri, gökyüzü... Gözümüzün göremediği aklımızın yetmediği bir derinlik, bir dehliz, insan bir umman...
İnsanoğlu uçsuz bucaksız bir derya... Bir ritüel, bir efsane, bir roman, çarkları dünyayı döndüren bir makine, yaşamı güzelleştiren bir ilaç, yaşamı ağırlaştıran bir ilaç, yaşamı durduran bir ilaç... insanoğlu ağır aksak, durgun, sessiz, pandomim, dans, mezar, orman, çılgın...
İnsanoğlu uçsuz bucaksız bir derya... Bir Kalp yarası, bir gözyaşı, futbol maçı, atari oyunu, bir durak hüznü... Gecede bir yıldız, yakamoz... İşte bu uçsuz bucaksız Derya'nın içinde varolan bir zerre.. Okyanusta balık, kumsalda bir kum... İnsanoğlu İhanet, insanoğlu tecrübe, insanoğlu savaş, kan, para, çamur... Ve bu derya'nın içinde kiminin bir maratonu var, kiminin bir adımı... Bir duruşu var insanoğlunun, iyi ya da kötü... İnsanoğlu her şey... Fakat asla siyasi görüşüne, dinine, ırkına göre ayrılan bir varlık değil. İnsanoğlu sadece ikiye ayrılan bir varlık: İyi ya da kötü...