Hayatın her alanına sirayet etmiş "erkek egemen" anlayışının hakim olduğu bir toplumda, elbetteki "camilerin sahibi" de erkeklerdir!
Nazım'ın ifadesiyle, "Soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen" kadınlarımız, eğer camileri doldurur hele hele de vaktiyle bir gazetenin attığı başlıkta olduğu gibi, "Cumayı toplu halde kılmaya" başlarsa anlayın ki, hem "din elden gider", hem de "doğuştan cennetle iltisaklı" erkeklerin, "tapu tahsisli cennet parselleri" mülkiyetlerinden çıkar!
Nasıl olur da "erkeğin el kiri" olan kadınlar, erkekle aynı camide saf tutabilir, Cuma namazı kılabilir?
Geçen Cuma günü, Erzurum'da bir camide...
"Resmi imam" vaazında, kürsüden avazı çıktığınca bağırırken bir ara hızını alamadı, kendisini haram-helal tayin etme makamına (Allah yerine) koyarak, hüküm verdi:
"...Kim ki, 'Cuma kadınlara da farzdır' derse, Allah'a ve Resulüne iftira atmış olur!"
Bu "hüküm" öyle tesirli oldu ki...
Şayet gelenekte "camide alkışlama" olsaydı, muhtemelen, "Cenneti müktesep hakları" olarak gören kimi erkekler, cezbeye gelip, o "resmi imam"ı omuzlarına alırlardı!
Bir kısım adamlar, (adam dediysek, söz gelimi) başlarına taktıkları o kavuk ve sırtlarına geçirdikleri o cübbe sayesinde, kendilerini (haşa) "Allah'ın naibi" zannettikleri için kafalarına göre, istedikleri gibi haram-helal listesi yayınlayabiliyorlar!
Diyor ki, "Kur'an'da kadınlar Cuma namazı kılar" diye bir ayet yok!
Kestirip attı, bitti bu kadar...
Ömrü boyunca Kur'an-ı, kendi sığ idrakine hapsettirmek için uğraşan o mahut kafa, elbetteki Akif'in şu serzenişinden de bihaberdir:
İbret olmaz bize her gün okuruz ezberde
Yoksa hiç mana aranmaz mı bu ayetlerde
Lafzı muhkem yalnız anlaşılan Kur'anın
Çünkü kaydında değil hiç birimiz mananın
Ya açar Nazmı Celil'in bakarız yaprağına
Yahut üfler geçeriz bir ölünün toprağına
İnmemiştir hele Kuran şunu hakkıyla bilin
Ne mezarlıkta okunmak ne fal bakmak için.
Ona desek ki peki, "Kur'an'da kadınlar Cuma namazı kılarsa hem kafir olurlar, hem de din elden gider" mealinde bir ayet var mı?"
Hani babanın bol kesesinden haram-helal dağıtan bir bezirgansın ya, buna da bir ahkam biçer misin?
Diyebilirsiniz ki, bu kafadaki "resmi imam"ları müftülüklere bildirmek lazım...
İyi hoş da azizim, aynı anlayışın "kebir-i ser" olduğu müftülükleri kime şikayet edeceğiz?
Cuma namazının kadınlara da farz olup olmadığı meselesi, asırlardan buyana tartışılan bir husus...
Bedevi geleneklerini ve yedi milyon uydurmayı "hadis" zanneden kimseler, elbette kadına biçtikleri rol gereği, Kur'an-ı diledikleri gibi eğip büküyorlar ve bunun tabii bir neticesi olarak da, Allah adına haram-helal koyabiliyorlar!
Fakat beri yanda bu kokuşmuş anlayışa mukabil hakiki alimler var.
Çok şükür ki, onlar dün de vardı, bugün de var, yarın da olacak.
Yoksa nice olurdu bu Müslümanların hali?
Takdir edersiniz ki, deve sidiğini şifa diye anlatan akademisyene yahut da ağzından çıkardığı tükürüğe bulanmış hurmayı müridinin ağzına ilaç namına tepen esvaplıya göre, bir kadının cennete gidebilmesinin yegâne yolu, şeyhin, hocanın ya da kocanın şefaatinden geçer!
Alem-i İslam'ın bunca derdi ve başında dolanıp duran bunca belası varken, şehrin göbeğindeki bir camide adam ağzından köpükler saçarak nara atıyor:
"...Kim ki, 'Cuma kadınlara da farzdır' derse, Allah'a ve Resulüne iftira atmış olur!"
Martin Luther'den önceki Engizisyon Hıristiyanlığında, "cennetten tapular" dağıtan papazlar bile, bugünün sözde Müslüman "din tacirleri" kadar, kendilerini "Allah'ın şeriki" olarak görmüyordu!
Düşünün ki camiyi ve Cumayı kadına "haram kılan" o "resmi imam", şayet caminin "maliki" olsaydı vaziyetimiz nice olurdu?
Emrah'ın deyişiyle, ona desem ki "ey hoca kadınları tan eyleme!" nasılsa, değişen bir şey olmayacak...
Geçmiş asırlarda İslam coğrafyasında, tıpkı Hıristiyan dünyada olduğu gibi bazı medreselerdeki "en mühim dini mesele", meleklerin erkek mi dişi mi olduğuydu!
Bugün de kimi tarikat karargâhlarında, "...İki tür evliya vardır. Biri koşan öteki uçan evliyalardır" diyen şeyhlere ilave olarak, kadınlara camiyi ve cumayı haram kılan "resmi imam"lar mevcut.
Öyle ya...
Elin adamı fezaya göç etse buna ne, elin adamı atomu parçalasa buna ne...
Nasılsa onun elinde, zilliyet yoluyla kendisine geçen cennet gibi bir dükkanı, kafasına uymayan herkesi içine atacağı bir cehennem çukuru var!
O kavuk, o cübbe, o "resmi hizmete mahsus burak" sende olduğu müddetçe top mu değer sana!
Uç hoca uç, koş hoca koş...
O Cuma günü, müftülüklerin tek bir önceliği vardı:
Diyanet Vakfı için hiç sektirmeden ve mümkünse kimseyi atlamadan, tüm camilerde bağış, fitre ve zekat adı altında para toplamaktı!
Beklerdim ki aynı "resmi imam" şunu söylesin:
"Ey kadınlar, nasıl ki sizin camiye, bilhassa da Cumaya gelmenizi istemiyoruz ya, Diyanet Vakfı'na da infakta bulunmanıza zinhar karşıyız. Çünkü, cuma namazı haram olan kadına infak da haramdır!"
Niyeyse işte, bu hükmü vermedi...
Besbelli ki bu hükmü vermiş olsaydı, amirleri onu anında paket edip şerefeden aşağı atardı!
Herifçioğullarının meş'um ölçüsü şu:
Kadın camiye girmesin, ama camiye bağış yapsın!
CENNETİ BİLMEMDE CAMİDE YER KALMAYACAĞI KESİN.