Kandilli Erzurum'a 40 kilometre uzakta şirin bir nahiye idi. Çevresinde Cinis, Merdiven, Abdalcık, Karabıyık, Tazegül, Çay - köyü ve Evrenni köyleri vardı.
Çocukluğumuz bu köylerde yazın top oynayarak, köyler arası maçlar yaparak geçti. Birde Kandilli Ortaokul vardı ki, çevre köylerden gelen öğrencilerin kardeşçe okuduğu, eğitildiği ve başarılı olduğu bir eğitim yuvasıydı.
Ancak Kandillinin asıl önemi iki şeyden dolayı idi. Birinci sebep yüz yıllardır "Tarihi İpek Yolunun" bir kolu buradan geçmiş olmasıydı. 1980'lere kadar tarihi "Karabıyık Hanları" duruyordu. Kâzım Karabekir Ordusuyla Erzurum'a yürürken Rusların depoladığı, Ermenilerin kullandığı un ve gıda maddeleri bu hanlarda olduğu için o gün asker bayram etmiş, bir aylık iaşe böylece askerimize derin bir nefes aldırmıştı.
İkinci neden ise 1947 yılından sonra askeri birliklerin Kandilliye gelip yerleşmesi olmuştu. Güvenç Paşadan ismini alan Güvenç garnizonunda 6. Zırhlı Tugayın konuşlanmıştı. Ayrıca Piyade, Levazım ve ulaştırma birlikleri de buraya yerleşmişti.
Tüm bu gelişmeler Kandilli ve çevresine hayat verirken 1960'larda "Askeri Hava Alanı" da devreye girmiş, büyük hangarlar yapılmış, pistler modern şekilde inşa edilerek askeri uçakların kullandığı bir bölge olmuştu.
Her gün uçaklar havalanır, havada muhteşem gösteriler yapar, 360 derecelik çemberler çizer ve akrobasi hareketleri izleyenlerin yüreğini ağzına getirirdi.
1967 yılında Daphan Ovası üzerinde uçan uçak düşünce ben ve arkadaşlarım kaza yerine ilk ulaşanlardan olmuştuk. Ne yazık ki pilot şehit olmuştu. Gözlerimizden yaşlar boşanmış, büyüklerimiz haberi askeri birlik komutanlarına ulaştırmış, bir süre sonra gelip şehidi alıp götürmüşlerdi.
Tabi Kandilli deyip geçmeyin. Bir padişah tepesi var ki Yavuz Sulatan Selim, Kanuni Sultan Süleyman ve 4. Murat otağ kurmuşlardı. Yavuz Sultan Selimin çadırına yeniçeriler tarafından ok atılmış, Yavuz bunun üzerine atına binerek meşhur nutkunu burada irad etmişti.
"Kadınlarını özleyenler evlerine dönebilir. Ben tek başıma İran üzerine yürürüm" dediği yerde bu padişah tepesiydi.
Günümüzde askeri birlikler çekilmiş, köyler nüfuslarını kaybetmiş, nahiye belediye olmaktan çıkarılmış, Askeri Hava Alanı üzerine TOKİ konutları yapılmıştı.
Yine 1942 yılında yol vergisini veremeyen İstanbul'daki Rum, Ermeni ve Yahudiler Kandilli, Aşkale ve Ilıca arasında yol yapım işlerinde çalışmışlardı.
O yıllar Karasu pırıl pırıl akar tüm çevre köylerdeki gençler doyuncaya kadar yüzer, yüzmenin tadına varır, elleriyle balık tutup pişirip yerlerdi.
Günümüzde ne yazık ki bir zamanlar 12.000 kişi yaşarken günümüzde 1300 civarında vatandaşımız hayatlarını sürdürmektedir. Eğer ben dahil o yıllarda okumuş isek tamamıyla bu askeriyenin bizlere tahsis ettiği servis araçlarıydı.
Bu güzelliği bizlere sağlayan devletimize, milletimize ve askeriyemize sonsuz teşekkür ederim.