Hayatta en kötü karar, karar verememektir... Yani kararsızlıktır insanı hüzne boğan, dehşete düşüren yanlış adımlar attıran... Kimliksiz şairler ve yazarlar gibi klasik anlayışla modern anlayış arasına sıkıştırır insanı kararsızlık. Kendiyle birlikte çevresindekileri de etkisi altına alır ve bu boğuntu hem kararsızlık merciini hem de bu platform üzerindeki her şeyi olumsuz etkiler.
Eğer bir idealin varsa; bu her şey olabilir: başarılı bir baba olmak, örnek bir anne olmak, iyi bir zanaat ustası olmak, dürüst bir siyasetçi olmak, zirvede ki bir tüccar olmak vs. Bu ideal doğrultusunda ahlaki sınırlar içerisinde yol almalı insan. Eğer bir gün hümanist, bir gün egoist olursan; bir gün romantik, bir gün realist olursan; bir gün matematikçi, bir gün müzisyen olursan arafta kalır, kendini zirve yerine, tabana yakın bir yamaçta bulursun. Üstüne üstlük yorulduğunda cabası... Hele bir de bu ideale inandırdığın, bu yola beraber çıktığın insanlar varsa onlarında hezimete uğramasının müsebbibi olursun vesselam. O sebepten önce yol belirlenir. Yola çıkmışken yoldan çıkıp tekrar yola girmek tehlike arz eder çünkü çıktığın yola tekrar dönmek istediğinde o yolu bulamayabilirsin yani kaybolabilirsin. Ya da diyelim ki yolu buldun ama o yol eski bildiğin yol olmayabilir. O sebepten kararsız kalmayıp başka yoldan mı gitsem acaba? Diye düşünülmemelidir. Düşünüyorsa yola çıkmadan düşünülmeli ya da bu düşünce usuna yerleştiğinde o yoldan hayır gelmeyeceğini bilip, yol bırakılmalı ki hem kendini hem yolcuları başarısızlık şarkısının söz yazarı yapmamalı...
Tabii ki insan hem matematikçi olup hem müzisyen olabilir. Tabii ki insan hem duvar ustası olup hem de ralli meraklı da olabilir. Fakat birinde karar kılmayıp fikir yön değişikliği yaparsa dönem dönem, bu onu başarısız kılacaktır. Diğer bir deyişle; bölünerek emek sarf etmek nerde, bir inanç doğrultusunda emek sarf etmek nerde?
Velhasıl-ı kelam: Yavuz Sultan Selim'in de dediği gibi “Esaret insanı zafere, kararsızlık tehlikeye, korkaklık ise ölüme götürür."