Malumu ilama lüzum yok.

Her şey ayan beyan ortada:

Korona süreci hiç mi hiç iyi seyretmiyor.

Oysa Türkiye bu meselede dünyada parmakla gösterilen bir ülkeydi.

Avrupa ülkeleri birer kuru gazel gibi dökülürken, Türkiye vaktinde aldığı tedbirler sayesinde, Korona kasırgasını en az zayiatla atlatmasını bilmişti.

Lakin sonunu iyi getiremedik, mücadelemizi kalıcı bir başarıyla taçlandıramadık.

Neylersiniz ki ölenle olana çare yok.

Bundan sonrasına bakmak zorundayız.

Nerede hata yaptık, hangi hususta çizmeyi aştık, devlet-millet olarak neyi ıskaladık ki, bugün geldiğimiz nokta itibariyle bu küresel illeti zapturapt altına alamıyoruz?

Toptancı bir anlayışla şu suçlu ya da bu suçlu demek, işin kolay olan yanı…

Evet; ortada bir suç olmasa bile vahit bir hata ve ihmal mevcut.

Bunu yok sayarsak zaten meselenin ciddiyetinden uzaklaşmış oluruz.

İki ucu da berbat bir değnek…

Devlet zecri tedbirlere başvurunca, bütün bir toplumu afakanlar basıyor, ekonomi telafisi çok zor krizlere giriyor.

Tedbirleri gevşetince ya da güncel ifadesiyle kısıtlamaları hafifletince bu sefer de Kovit cozutuyor!

Devlet için de millet için de çok zor bir vaziyet…

Tedbir almak, kurallara riayet etmek elbette mücadelenin sıklet merkezini oluşturuyor, fakat görüyoruz ki bu da nihai bir çözüm değil.

Son bir ayda bu illet yüzünden hayatını kaybeden onlarca tanıdığım insan var.

Bazılarını çok yakından bilirdim.

Neredeyse hastalık derecesinde titiz ve kuralcıydılar.

Buna rağmen Koronadan kaçamadılar…

Dünya da çok farklı bir yerde değil.

Mahut çevreler, işin kolayına kaçarak vur abalıya misali devlete yükleniyor ya…

Boş laf…

Çünkü devletler de uluslar da yarını meçhul bir düşmanla karşı karşıya…

Öyle sinsi ve kurnaz ki, pencereleri kapıları sürmelesen bacadan giriyor.

Dünyada sekiz milyara yakın insanı kapalı mekânlarda tecrit edemeyeceğinize göre besbelli ki bu illet, öyle ya da böyle milyarlarca insana dokunacak.

Hatırlarsanız…

Sürecin başında İngiltere hükümeti, “sürü bağışıklığı” dediğinde, onlarca ülke ayağa kalkmış ramak kalmıştı ki Boris’i bir kaşık suda boğsunlar!

Peki sonra ne oldu?

Sonuç ortada işte…

İngiltere haklı çıktı.

Tabiri caizse dünya artık seleyi suya vermiş durumda:

Bırak herkese dokunsun; ölen ölür, kalan kalır!

Bilim dünyası da artık farkında!

Aşıydı, ilaçtı, tedaviydi…

Hepsi bir yere kadar…

Hiç uzağa gitmeden Erzurum özelinden bakıyorum olup bitenlere…

Neredeyse koronanın dokunmadığı aile kalmadı.

Bugün itibariyle nüfusu misal bir Ankara’nın onda biri kadar olan şehrimizde bile Korona hastası binlerce vatandaşımız var.

Hastanelerde yalnızca durumu ciddi olanlar tedavi altına alınıyor, diğerleri evlerinde…

Kim var ki, ya bir arkadaşı ya ailesinden biri ya da bir akrabası bu illetin pençesine düşmemiş olsun?

Virüs, yalnızca kapıda bacada, parkta bahçede, düğün salonlarında ya da alış-veriş merkezlerinde dolaşmıyor…

Virüs, kapımıza gelip dayandı, çoğu defa da eşiklerden içeri dalıyor.

Sabahtan akşama kadar uzmanları dinliyoruz.

Görüyoruz ki hiç birinin elinde sihirli bir değnek yok, hiç kimse de kâhin filan değil.

Yarın ne olacak, nasıl bir dünyaya uyanacağız?

Bu sorunun cevabını ancak yarını görenler öğrenebilecek…

Sonuna kadar tedbir, sonuna kadar dayanışma, sonuna kadar sağduyu, sonuna kadar çare aramak…

Başka bir çözümü olan varsa buyursun açıklasın.

Değil mi ki bütün hesapların en üstünde bir hesap var…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.