Hiç boşuna iştahımız kabarmasın, aciz ve doymak bilmeyen nefsimizi tatmin edecek zengin bir yemek menüsü değil, doğudaki İran komşumuzdan hissemize düşecek olan,

Hani nasıl ki dün güney komşularımız Irak ve Suriye’den nasılda hissemize düşeni alıp günümüze kadar ağır bedellerin eşiğine sürüklendiysek ve hala bu bedelleri ödüyor isek,

Belki de daha ağır bedellerin arifesindeyiz haberimiz yok, etrafımız cayır cayır yanarken, bu ağır kış şartlarında üşüyen bedenimizi ısıtmasının rehaveti ve keyfi ile izliyoruz,

Komşuda pişirilen menüyü kimimiz merak ediyor, kimimiz ise hani bize diyecek kadar alçalıyor, kimimiz bir siyasi fırsata dönüştürmek üzere telaşlanıyor, kimimiz ise olası boyutlarını hesap edebilip,endişeleniyor,kaygılanıyor,sızlanıyor,haykırıyor ve maalesef ki seyretmekle mahir bir akibete sürükleniyoruz.!

Galiba çok laf ederek cümleleri ve cümle âlemi yormanın hiç de anlamı yok,

Birinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en büyük imha ve istila projesi ile aslında Türkiye dahil, bütün ülkelerin paramparça edilmesi, küçücük garnizonlara bölünmesi, birer birer işgal edilip yok edilmesi hesabıdır.

Suudi Arabistan’dan, İrana, suriyeden, ıraka, Birleşik Arap Emirlikleri’nden , Mısır’a kadar, Basra Körfezi ile Kızıldeniz arasındaki bütün bölgeyi yok edecek bir plan uyguluyorlar. Aslında bu çoğrafyayı yeni sahibine İSRAİL'e hazırlıyorlar.

Fazla değil son beş yıllık ülkemizde yaşananlara bir göz atın süreci daha yakinen anlayabileceksiniz. Önce paralel ihanet şebekesine kendi iç dünyamızda, güç ve mevzi kazandırdılar,

Akabinde devletin omurgası niteliğinde ki iç,dış, adalet ve güvenlik nitelikli güzide kurumlarını çeşitli operasyonlar ile etkisizleştirip,millet nezrinde itibarsızlaştırdılar, sınır ötesinde kafasına çuval geçirtip, Süleyman şah türbesini sırtına yükletip bir hamal gibi aşağılayıp taşıttılar,

İhanetin diğer ayağı yıllardır iş başında idi zaten, açılım politikası ile özgürlük ve barış havarileri eşliğinde taçlandırılıp, ülkenin yine güzüde kurumları ve sokakları teröristin insafına ve insiyatifine terk ettiriliyor, sokaklara barikatlar, kontrol noktaları kurulup, asayiş uygulaması bile yaptırılıp, ulu orta güvenlik görevlileri kalleşce ve kahbece hanımının, çocuğunun yanında kafasına sıkılabiliyordu,

Akabinde dış müdahalenin kıvamına adım adım getirilmek üzere, bombalı eylemler, suikastler, gezi olayları, 17-25 ‘ler ve 15 Temmuz darbesi ile Ülkemiz paralel ve etnik ihanet şebekelerinin el birliği ile kuşatılmak ve bölünmek üzere mezhebi ve etnik iç savaşın eşiğine getiriliyordu.

Çok şükür ki binlerce yıllık millet ve devlet olabilme iradesini, zinde ve dinamik tutan, milli hassasiyet ve vicdan sahibi irade harekete geçip, milletin feraseti ve fedakarlığı ile özdeşleşip ülkemizi tabiri caizse ipten alıyorlardı.

Tabi ki bu değerlendirmemizden kasıt geçmişteki bu ihanet odaklarına güç ve mevzi kazandıranları, sorumluluk ve vebalden soyutlamak, mazur ve mahsun göstermek değil, veballeri her iki cihanda omuzlarındadır evel allah.

İhanetin günümüze kadar etrafımızı ve içerimizi saran ateşin körükleyicileri uluslar arası boyutuna dikkat çekmektir ki bu senaryonun bu gün İran ayağı devreye sokulmuştur.

Amaç Büyük İsrailin kuruluşunu sağlayabilmek için bunun önündeki ülkeleri kendi içinde kavga ve kaosa sürükleyerek etkisizleştirmek, diğer taraftan tarihi ipek yolu projesini kontrol altına alıp süper güçlük idadasını devam ettirebilmektir.

Bir yanda mezhep savaşları, bir yanda Arap-Fars savaşları, bir yanda Arap Müslüman-Arap olmayan Müslüman ayrışması, bir yandan Deaş, Pkk, Ypg gibi örgütler üzerinden Yemen’den Suriye ve Irak’ta devam eden çatışmalar bu istila ve kuşatma projelerinin provasıdır aslında.

Ve öncesinde pentagonda, cıa karargahlarında hazırlanmış planlar, masa direktörleri aracılığı ile karıştırılmak istenen ülkelerdeki uyuyan hücreleri aktive edilmiş ve harekete geçirilerek İran ayaklanması, ılımlı İslam rejimi değişimi safsatası ile geniş kitlelere rücu edebilmiştir,

İran muhalefeti ve yönetiminin içerisinden bile destek alabilen bu ayaklanma hadisenin vahameti açısından kayda değerdir.

Tekerrürü ülkemiz içinde hazırlanmakta ve pişirilmektedir, son günlerde ki suni gündem tartışmaları ile ön plana çıkmaya çalışan bazı silik şahsiyetli siyasilerin ve muhaliflerin manüplasyon ve ajitasyon çalışmaları da bir ön hazırlık aşamasıdır.

Komşularımızda ve bizde yeniden başlatacakları ekonomik, sosyal, etnik ve mezhebi çalkantılar ile bu emellerine ulaşabildikleri takdirde sonuç bellidir, Bağımsızlık ebedi hayaldir.

Başaramadıkları takdirde ise önceden düşünülüp tasarlana ve bazı uygulamaları ile başarılı olunamayacağı hissedilince rafa kaldırılan bölgesel mezhep ve etnik savaşlar başlatılacak, Asya ve Ortadoğu kan gölüne çevrilecektir.

Bu hengame ve kaos içerisinde, etrafımızda yanan ateşin vermiş olduğu rehavet ısısından kurtulup, olası müdahale ve kargaşa uyaranlarına karşı şahsi ve siyasi menfaatlerimizden öte birlik ve beraberlik içerisinde yine yeniden direnç ve varlık gösterebilmemiz artık bir mecburiyettir.

Siyasi hezeyanlar ve ikbal endişesi ile milleti birlik ve beraberlikten öteye sürüklemeye çalışan, ayrışarak milleti kutuplaştırmadan başka hiçbir emeli olmayan, etnik, mezhebi ve ayrılıkçı dil ve uslup kullanan herkes bu oyunun doğrudan veya dolaylı işbirlikçileri olup yaşanacak olayların da açık müsebbipleridir, kesinlikle dikkat edilmelidir.

Zor ve sıkıntılı geçeceği ilk günden belli olan 2018 yılının, Bir Mümin feraseti ve onuru ile zalimin ve zulmün karşısında mücadele edebilmemize vesile olması dileklerimle…

Selam-saygı-dua…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.