Köpekleri salmış, taşları bağlamışlar!

Evlat acısından ötürü canı yanan baba, Meclis’te Tarım Komisyonu’nda hıçkırıklar arasında anlatıyor:

“Oğlumu köpekler ısırdı. Bir ay içerisinde tam 15 ameliyat geçirdi. Yoldan geçen biri yetişmeseydi, oğlum bugün hayatta olmayacaktı. Oğlumun tek suçu (!) o gün evden çıkıp okula gitmekti” dedi.

Görünürde “hayvansever”, ama gerçekte “köpek maması lobisinin” ücretli aparatı olan bir kadın, tutmasalar acılı babanın yüzünü tırmalayacaktı.

Avazı çıktığınca bağırıyordu:

“Köpeğin hiçbir suçu yok. Sen niye oğlunu okula servisle göndermiyorsun ki!”

Hani sözün bittiği yer deniliyor ya…

Hakikaten tam da öyle…

Aylardır süren hır güre rağmen yasa teklifi komisyondan geçti, genel kurula geldi.

Muhtemelen bu hafta oylanacak.

Bu yeni yasa ile birlikte artık hiçbir belediye, sokak köpeklerine karşı “…aman bana ne” diyemeyecek. Çünkü:

İki yıl hapis cezası var.

Erzurum, bu hususta en iyi konumda olan şehirlerden biri…

Şöyle ki, hem şehir merkezinde insanlara saldıran köpek sayısı yok denecek kadar az hem de barınak sayesinde başıboş köpekler ölüme terkedilmiyor.

Mama firmalarının fonladığı sözde hayvanseverler, köpekler tarafından parçalanan çocuklara ve kadınlara zerre değer vermiyor.

Diyorlar ki:

“Çocuklar okullarına servisle gitsin, yaşlı kimseler de sokağa çıkmasın!”

Olaya bakışları bu olduğu için çıkacak yasaya da yakalarını yırtarak direniyorlar!

Değil mi ki…

CHP’yi de saflarına kattılar!

Dinozorlardan oluşan kimselerin konserlerine onlarca milyon kaynak ayıran CHP’li belediyeler, salya sümük ağlıyorlar:

“Hayvan barınakları için ayıracak paramız yok!”

Kendilerine biçilen rol gereği…

Köpekleri insanlardan daha çok sevdikleri için parçalanan çocukları umursamıyorlar!

Nasılsa kendileri ve çocukları makam araçlarında!

Rezidanslarda yaşıyorlar nasılsa…

Bahçelerindeki masum bir kedi ile kuduz bir köpek arasındaki farkı idrak edemiyorlar.

Mama firmaları da parayı bastırınca bağırdıkça bağırıyorlar!

Biri çıkıp dese ki, “Hanımefendi madem sokak köpekleri için böylesine fedakârlık ediyorsunuz, şu halde o köpeklerden birini sahiplenip evinize götürünüz.”

Asla…

Değil sahiplenmek, yanına bile yaklaşmaz: hatta dokunmaz…

Ama “köpekler katlediliyor” diye yaygara koparırlar!

Fıkra bu ya…

Merhum Nasreddin Hoca, soğuk bir kış akşamında misafirliğe gitmiş.

Gece ilerleyen bir saatte, davetten ayrılıp evine dönmek için sokağa çıkıyor.

Daha bir kaç adım bile atmadan sokak köpekleri üzerine saldırıyor.

Merhum Hoca da, eğilip yerden taş alıp köpeklere atmak istiyor; ama nafile…

Soğuk yüzünden bütün taşlar donmuş, toprağa yapışmış.

Hoca bu manzara karşısında o meşhur sözü söylüyor:

“Eyvah! Taşları bağlayıp köpekleri salmışlar.”

Meclis komisyonundaki o çığırtkan kadın ve benzerleri için meselenin özeti şudur:

“Mama firmaları nasılsa düzenli ödeme yapıyor, dolayısıyla kimin köpekler tarafından parçalandığı beni ilgilendirmiyor!”

Hükümet de diyor ki, “Hayır. Kuduz ve hastalıklı köpeklerin sokaklara salınıp insanların çaresiz kaldığı bir Türkiye istemiyoruz.”

Ne çocuklar köpeklerin saldırısında parçalansın, ne de can dostlarımız itlaf edilsin.

Ortak akıl, her krizin çözümüdür.