KOYUN OLMAK DA VAR, BOĞA OLMAK DA!

Ünlü düşünür Descartes, "düşünüyorum öyleyse varım," dedikten asırlar sonra İlhan Selçuk da "düşünüyorum öyleyse vurun," demişti. Birileri de "düşünüyor, öyleyse vuralım," diyerek düşünenleri, düşündükleri için, güzel ülkemde çirkince ve kalleşçe vurmuşlardı.

Düşünmek, bir yargıya varmak amacıyla bilgileri inceleyerek nitelemek, gerçeklerle bağlantılı olarak zihinsel yetiler oluşturmak ise eğer, düşünmenin kime ne zararı olabilir ki!

Düşünürken düş dünyası ile gerçekler arasında bir köprü kurmak da Descartes efendinin kemiklerini sızlatmaz sanıyorum.

Düşünmenin, mala-davara zararı olmayacağını düşünerek, düşünmeye devam etmeli.

"Düşünüyorum öyleyse varım," sözüne karşılık, "düşünmüyorum öyleyse davarım," diyenlerin olacağını da asla düşünmüyorum.

Aldığınız maaşın yetmediğini, borçlarınızın nasıl ödeneceğini, oğlanın işsizliğini, kızın düğününü, siyasetteki çıkmazlığınızı düşünerek dertlenmek, yani "kara kara düşünmek" yerine yaşamın her alanındaki olumsuzlukları anlamak için, kendi kendinize sorular sorup, yansız yanıtlarla sonuca varmak o kadar da zor olmamalı!

Eğer, "kader," derseniz, gerçekten keder size çok yakışacaktır!

Demiyorsanız, düşünelim.

..

Stratejik Derinlik, diyerek Suriye sorununu başımıza fes geçirip püskül gibi takan Ahmet Davutoğlu yeni bir parti kuracakmış!

Niye?

..

Ülkemizi silahsız ve tek bir kurşun atmadan, özellikle güney doğu bölgemizi işgal eden Suriyelilere, bu ülkenin cefakâr ve zor günlerde dişini sıkan gerçek vatandaşlarını üzmek pahasına, hayatın her alanında pozitif ayrıcalıklar sağlanıyor!

Neden?

..

ABD bir yandan PKK ve YPG'ye tırlar dolusu silah gönderirken, Türkiye ile müttefikliğine durmadan vurgu yapıyor!

Yersen!

..

Emekliye, emekçiye verilen maaş artışı, cebe girmeden doğalgaz, elektrik ve diğer temel gıda maddeleriyle fazlasıyla geri alınıp her geçen gün daha da fakirleştirilirken, "siz, sizin durumunuzu bilmezsiniz; biz, sizi sizden daha iyi biliriz, gayet iyisiniz," algısı yaratılarak şükredilmesi gerektiği işleniyor!

İnandık!

..

Kadınlık ve analık onurunu ayaklar altına alarak, sahte aşklarla evli erkeklere metresliği kabul eden sözde namuslular var!

Yazık!

..

Memleket toprakları ve fabrikaları parsel parsel el aleme kiralık adı altında veriliyor!

Kazık değilse, ne?

..

Milliyetçilikten dem vuranlar, milli çıkarlara ters olan eylem ve söylemlerle emperyalizme hizmet ediyor!

Bu ne yaman çelişki!

..

Ortadoğu'da Müslüman ülkeler birbirleriyle savaştırılıyor ve her iki taraf da ölenlerine "şehit" diyerek ölenleri yalanlarla kutsamaya çalışırken emperyalistler de keyif çatıyor.

Kim "şehit", kim niyazi!

..

Devlet kurumlarında FETÖ'nün yerini başka ve benzer cemaatler dolduruyor!

Amaç ne!?

..

Çocuk ve kadın tacizleri ile cinayetlerinde son yıllarda yüzde beş yüz artış var!

Niye ki!

..

2018'in Kurban Bayramı'nda kurban olmamak için direnen ve Rize'den Karadeniz'e atlayarak ve de üç gün yüzerek Trabzon sahillerine çıkan boğayı herkes hatırlar.

Sanatçı Haluk Levent de bu boğayı satın aldıktan sonra, adını da "cesur" anlamına gelen Ferdinand koymuştu.

Sen, üç gün Karadeniz'in dalgalarıyla boğuşarak canını kurtar.

Boru değil, bu bir yaşam savaşı!

Başka ne olabilir ki!

Gerçi bizim bazı cübbelilere sorarsak, kurban olmamak için direnen boğayı ateistlikle suçlayabilirler; oysa koşullara teslim olmayan, yaşamak için direnen her canlı türüne saygı duymak gerekmez mi!?

Siz kurban olmamak için kaçan, mücadele veren kaç koyun gördünüz ki!

Enflasyonun yüzde beş olduğuna inanmadığını söyleyen ama söylenen enflasyonu baz alarak ve de grev kararından vazgeçerek komik bir rakama imza atan Türk-İş Başkanın, emek ve siyaset denizindeki tavrı düşündürücü olmalı!

Koyun koyuna yaşayarak güç karşısında teslim olmak da var; boğa gibi mücadele etmek de!

Boğa, edebiyatta metafor olarak "güç"le yerini alır.

Koyun mu?

Onu da siz söyleyin!

Söylemeseniz de düşünün!

..

İspanya'daki arenalarda kalpsiz matadorlara karşı, kalbi her zaman boğalardan yana olan biri olarak, yine de kutlayalım.

Geçmiş olan Kurban Bayramımız kutlu olsun!