Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinden kalan eserlerin yanı sıra kenttin simgelerinden Çifte Minareli ve Yakutiye medreseleriyle benzer özellikler taşıyan konağın mirasçıları, tarihi yapının kentin ekonomisi ve turizmine katkı sağlanması amacıyla değerlendirilmesini bekliyor
Konağın mirasçılarından Asım Ferhat Mergan, "Konağın işletmeciler tarafından restoran, kafe olarak açılmasına izin vermiyoruz. Biz Kültür Bakanlığımızın konağımızı müze, galeri veya başka şekilde işletmesini istiyoruz" dedi.
Erzurum'da 1912'de yapılan ve Osmanlı mimarisinin nadide sivil örneklerinden tescilli Hacı Bekir Zade Ağa Konağı, turizme kazandırılmayı bekliyor.
Murat Paşa Mahallesi'nde bulunan ve dönemin önde gelen tüccarlarından olan Hacı Bekir Zade Ağa tarafından yaptırılan tarihi konak, bir asır geçmesine rağmen ilk günkü gibi sapasağlam ayakta duruyor.
Kültür Bakanlığınca 1979 yılında yansıttığı mimari ve taş süslemeleri nedeniyle tescillenen 107 yıllık Hacı Bekir Zade Ağa Konağı, içerisindeki hamam ve büyük sobası ile kategorisinde tek olma özelliği taşıyor.
Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinden kalan eserlerin yanı sıra kenttin simgeleri olan Çifte Minareli ve Yakutiye medreseleriyle benzer özellikler taşıyan konak, taş işlemeciliğinin sivil mimarideki eşsiz örnekleriyle de dikkatleri üzerine çekiyor.
Dönemin ustalarınca dış cephesi yoğun ve ince taş işlemeleriyle süslenen, içerisinde ise sadeliğin ve mütevazi anlayışın ön planda tutulduğu konağın mirasçıları, tarihi yapının kentin ekonomisi ve turizmine katkı sağlanması amacıyla değerlendirilmesini istiyor.
Konağın mirasçılarından Asım Ferhat Mergan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Hacı Bekir Zade Ağa tarafından 1912'de yaptırılan konağın içerisinde yer alan hamamı ile kategorisinde tek olduğunu söyledi.
Konağın Osmanlı mimarisi ile yapıldığını ifade eden Mergan, "Bütün dış cephesi el işlemeli ve nadir görülen bir konak. Çifte Minareli ve Yakutiye medreselerinde dış süsleme görürüz ama sivil mimaride iç ve dış süsleme yoktur. Evlerin dışı sadedir ve işleri süslüdür. Bu konakta ise tam tersi, medreselerin tarzında sivil mimari içerisinde dışta süs var, içerisi tamamen sadedir." dedi.
"KONAK BİZİM DEĞİL, ERZURUM'UN ESERİDİR"
Mergan, amaçlarının konağın tarih boyunca yaşatılması olduğunu belirterek, tarihi yapının bozulmadan gelecek gelecek nesillere aktarılmasının zor olduğunu anlattı.
Şahıs ve işletmecilerin yoğun olarak konağa talip olduklarını dile getiren Mergan, şunları aktardı:
"Konağın işletmeciler tarafından restoran, kafe olarak açılmasına izin vermiyoruz. Biz Kültür Bakanlığımızın konağımızı müze, galeri veya başka şekilde işletmesini istiyoruz. Konak bizim değil, Erzurum'un eseridir. Biz sadece emanetçiyiz, bugün varız yarın yokuz. İmkanlarımız doğrultusunda burayı ayakta tutmak için çalışıyoruz. Biz konağın parasında değiliz. Evi maddi bir kıymet olarak görmüyoruz, eser olarak gördüğümüz içinde ayakta durmasını istiyoruz."
Aile büyüklerinin hayatını kaybetmesinin ardından konağın atıl duruma geldiğine ve iklimsel olaylardan dolayı hasarların oluştuğuna işaret eden Mergan, "Buranın ülke ve Erzurum'un turizmine kazandırılması gerekiyor. Burası müthiş derecede turist çekecek eserlerden bir tanesi. Konak devlet eliyle daha imkanlı şekilde değerlendirilebilir. Erzurum ekonomisine ve tanıtımına katkı sağlar. Bizim isteğimiz bu." ifadelerini kullandı.
Editör