Hani bir âşık bir köye gitmiş ve mübarek ramazanın birinci günü eline sazını almış, akşamları teravihten sonra köy kahvesinde Aslı ile Kerem’i anlatmaya başlamış. Tam bir ay anlatmış ve arife günü gelip çatınca; “Değerli köy halkı kardeşlerim, bir ay boyunca size Aslı ile Kerem’i anlatmaya çalıştım, sürç-i lisan eyledimse affola! Ancak anlamadığınız bir şey varsa tekrar anlatayım” demiş. Bir dinleyici kardeşimiz ayağa kalkmış; “Hay ağzına sağlık, çok güzel anladık, çok da beğendik. Amma velakin ben bir şeyi anlamadım, bu Aslı dediğin Kerim’in nesi olur?” demiş.
Orucun neyi bozduğu soruları sosyal medyada duydukça güleyim mi ağlayayım mı; şaşkınlığımı bir fıkra ile anlatmaya çalıştım. Durumuzu tam da bu fıkra gibidir!
Müslümanlar, Kuran’ı anlamamışlardır diye düşünüyorum. Çünkü Müslümanlar Kuran’ı kendi dillerinde okuyup, düşünmüyorlar. Düşünmediğimiz için de anlamıyoruz!
Kuran’ın bize gönderilmesinin amacı; kendi dilimizde kendimizin okuması ve düşünmesi ve hayatımıza uygulanmamız içindir. (Kamer Suresi 17, 22 ve 32. ayetleri). Allah, anlayamayacağımız bir kitabı bize göndermemiştir!
Kuran’ı ezberden okumak (hafızlık), hafızlardan takip ederek dinlemek, ses yarışmaları düzenlemek, hele parayla birisine okutmak, arkadan arkaya parayla okutmak, kişinin kendisinin Arapça olarak okuması; Kamer Suresi’nin indiriliş gayesine aykırıdır. Bidattır. Para ile okunması ve okutulması da hatalıdır. (Bakara 174).
İlk ilahi emir “Oku”! Ve Müslümanlar Kuran’ı kendi dillerinde okumuyorlar! Fransız- Fransızca, Alman-Almanca, İngiliz-İngilizce, İspanyol-İspanyolca, Yunanlı-Yunanca İncil okuyorlar, Müslümanlar kendi kitabını başka bir dilde okuyorlar!
Müslümanlar kendi kitaplarını kendi dillerinde okumadıkları müddetçe de Rabbimiz olan Allah’ı, Resulünü, nebileri, ilahi emirleri ilk kaynağından öğrenme ve anlama şansımız olmuyor. Sonra alternatif kitaplardan dinimizi öğrenmeye çalışıyoruz.
Sonra birisi Kuran’da böyle deyince de ama falan hoca, filan din adamı da böyle diyor / böyle buyurmuş diye Kuran’ın hükümlerini kabul etmiyoruz. Çünkü kendi dilimizde okumamış ve üzerinde hiç düşünmemişiz. Ve ilk farz olan ve çok önemli “oku” emri İlahisine aldırış etmiyoruz! Yazık ediyoruz kendimize!
Kadınlara Cuma namazının farz olması, seferi namaz, gusül, oruç, hac, zekât, kurban, namaz, af, adalet, şahitlik, miras, boşanma mihri konularını kendi dilimizde okumadan doğrusunu bulamayız. Çünkü yorumlar, alternatif bilgiler ve ilgililer emirleri değil, emirlerin yorumlarını bize anlatıyorlar. Ahrette de sorumlu olan her Müslümanın kendisidir. Her Müslüman Kuran’dan sorguya çekilecektir, sorular ve eylemlerin hesabı Kuran’a göre olacaktır. O yüzden dersimizi Kuran’dan çalışmalıyız! (Zuhruf 44. ayet)
Kuran’ı kendi dilimizde okuduğumuz, düşündüğümüz, Kuran’a uyduğumuz, ekonomik sıkıntısı olanlara yardım elimizi kendimizi iyice zorlayarak, ihtiyaçlarımızı onların ihtiyaçlarına göre ayarlayacağımız, yardımlarımızı kendi elimizle direk insanlara ulaştıracağımız bir ramazan diliyorum. Esnafa, tamirci milletine, üreticiye, satıcıya, devletime, hali vakti yerinde olanlara; insaf, merhamet diliyorum.
Dualarım bütün insanlık, tabiat, vatanım, ormanlarım içindir!
Yunus suresi 100. ayet ''Allah aklını kullanmayanlar üzerine pislik yağdırır' diyor. yine Kur'an'da 600 yerde 'Akletmez misiniz' ve 'Düşünmez misiniz' der. Aklını kullanmayan başka akıllarla yol yürür.