Sosyal medyada gezinirken, Erzurum’da yeni açılan ve Türkiye’nin de “en büyüğü” olan kütüphaneyle ilgili haberler çarptı gözümüze…
Evet, doğru duydunuz…
Erzurum’da kapılarını hizmete açan kütüphane, şu anda Türkiye’nin en geniş alana kurulmuş kütüphanesi konumunda…
Tabi şimdilik…
Çünkü Sakarya’da ihalesi yeni yapılan bir kütüphane var ki; yapımına hemen başlanır, projesinde herhangi bir tadil ya da revizyona gidilmez ise, bittiğinde Türkiye’nin “en büyüğü” işte o kütüphane olacak…
O kütüphane 12 bin metrekare alan üzerine kurulacak…
Bizimkisi ise, 10 bin metrekare alan üzerine kuruldu; yani şu anda bizde olandan büyük bir başka kütüphane yok Türkiye’de…
Bazıları “Milli Kütüphane” hatırlatmasında bulunsa da, belli ki bu kütüphanenin taşındığından henüz haberleri yok…
Tabi konumuz da bu değil zaten…
Şimdi…
Bu konuyla ilgili haberler kadar, habere dair olarak yapılan yorumlar da ilginçti…
Bir muhalefet…
Bir memleket ezme sevdası…
Bir eleştiri, bir tenkit…
Sanırsınız Erzurum’un etinden et koparmışlar da, canları yanmış adamların…
Bir kısmı diyor ki: “En büyüğü değil!”
Bir kısmı diyor ki: “Ne gereği vardı bu kadar büyüğüne!”
Bir kısmı diyor ki: “Niye şehirden bu kadar uzak!”
Bir kısmı da diyor ki: “14 milyon liraya kütüphane değil, fabrika kursalardı!”
Büyüklük-küçüklük tartışmasını geçtik; bildiğiniz cahillik de; şu kütüphane yerine fabrika kurma talebinde bulunanlara ya ne demeli?
Üstelik bu halin tarifi öyle cahillik falan da değil, bildiğiniz öküzlük be!
Kütüphaneye ne gerek varmış!
Bilmiyor ki, “kütüphane” dediği şey, kendisini odun olmaktan kurtaracak yegâne adres…
Bilmiyor ki, “kütüphane” dediği şey, kendisini düşünen, üreten ve güçlü hale getirecek olan eşsiz bir imkân…
Bilmiyor işte…
Hoş bilse böyle bir öküzlük eder mi?
Haaa!
Biz en çok da neye şaşırdık, biliyor musunuz?
Bu öküz böyle bir yorumu nasıl oldu da toynaklarıyla yazabildi, diye…
Unutmadan…
Son tahlilde şu “büyüklük-küçüklük” mevzuuna da değinelim…
Sahi beyler!
Erzurum’da “ilklere atılan imzalar” sizi niye bu kadar rahatsız ediyor, bir türlü anlamış değiliz…
Tamam…
Oturmak için kullandığınız organınızı, onu sürekli devirip yatırarak ve Erzurum için aslında hiçbir şey yapmayarak büyüttüğünüz çok belli de… Hiç olmazsa anlamak ve algılamak için farklı bir organ kullanın bari!
Beyin gibi mesela!