1914-1918 yılında Osmanlı imparatorluğu tarifi imkansız maddi ve manevi kayıplara uğradı. Fırsat kollayan emperyalist güçler ve onların maşası olan Rumlar ve Ermeniler fırsattan istifade Anadolu'yu ele geçirmek ve Türk milletine en son darbeyi indirmek için harekete geçtiler.
1914 öncesi bölgede yaşayan 428.000 insan muhacir olarak yollara düştü. Bunlardan resmi kayıtlara göre 208.000 kişi yollarda şu veya bu sebepten şehit oldu, öldü. 1916-18 arasında gerçekleşen Rus ve Ermeni işgali sonucunda şehir yakıldı, yıkıldı yağmalandı. Hele 12 Şubat 1918'den 12 Mart 1918'e kadar geçen süre içinde Erzurum ilçe ve köylerinde 50.000'den fazla Müslüman Türk Ermeni Çeteleri tarafından şehirt edildi.
Açlık, yokluk, kıtlık felaket boyutundaydı. İnsanlar at pislikleri içinden çıkardıkları arpa tanelerini yiyerek midelerine bir şeyler yolluyordu.İşte bu ortamda Milli Mücadele başladı.
Henüz Mondros Mütarekesi yapılmamıştı. Doğuda Ermeni çeteler masum sivilleri öldürüyor, yıllarca beraber yaşadıkları Müslüman Türkleri öldürerek yok ediyorlardı. Bu ortamda Milli Mücadelenin başlangıcı denebilecek hareketlenmeler başlamış, işin fitilini İspir Müftüsü Mustafa Efendi, Alvar İmamı Muhammet Lütfü Efendi, Keğanılı Mahmut Çavuş ateşlemişlerdi.
Şubat 1918. Yer Erzurum´un İspir kazası. Dönemin müftüsü Mustafa Efendi kendisini ciddi endişelendiren bir olayı gördü.
Ermeni Çeteleri boş durmuyordu. Erkek elbisesi giymiş, ayakları çizmeli "Akan" adında bir Ermeni kadınını üç adamıyla, yedi katır yüklü cephaneyi İspir´e getirmişti. Akan ve adamları silah ve cephaneyi Hodiçır köyüne taşıdılar. Ermeniler silahlanıyordu. Bunlara tedbir alınması gerekiyor Müftü Mustafa Efendiyi bu yönde karar lamaya sürüklüyordu.
Olayları takip eden Müftü; lakabı "İnayetin Osman" olan kişiyi çağırarak; Akan adlı kadını takip et, çetecileri hallet ve silahları ele geçirerek bize getir, demesiyle operasyon başlıyordu. Bunu üzerine İnayetin Osman yanına Mustafa adlı arkadaşını alarak Kaban köprüsünde Akan ve adamlarına tuzak kurmak suretiyle muhtemel bir felaketi önlemiş, ele geçirilen silahları müftüye getirmişti. Yine üst aramalarında "Akan" adlı kadın üzerinde buldukları belgeyi Mustafa beye getirdi. Belge okunduğunda iş iyice aydınlanmış, Ermeni Çete Reisi Antraniğin Bayburt´tan İspir´e gelerek katliam yapacağı öğrenilmiş oluyordu.
Aynı günlerde Batum´dan İspire gelmekte olan Taşnak çetecisi Zaven Zekeryan adlı kişi Tortumlu biri tarafından öldürülmüş üzerindeki belge alınıp Mustafa Efendi´ye getirilerek verilmişti. Belge okunduğunda Ermeni çetelerin İspir ve yöresindeki niyetleri iyiden iyiye ortaya çıkmıştı. Belgeler okunarak Mustafa Efendi durumdan haberdar edilmişti.
Bütün bunlara karşı Mustafa Efendi bütün kasabalıyı çağırmış, durumun vahametini anlatmış, gereken tedbirleri almaya başlamış ve Şeyhin Hacı Bey, Cerrah Hasan Efendi, Hacı Hayrullah Efendi, Çamlıca´lı Mehmet Bey, Azerbaycanlı Hasan ve Ali Beyler ile toplantı yaparak gereken tedbirleri almayı kararlaştırmıştı. Toplantıda Halka:
1-Silah ve Cephane dağıtımı yapılacak, 2- Eli silah tutan herkesin göreve gelmesi sağlanacak, 3-Rize´den yardım talep edilecek, 4- Erzurum´a bir kurye ile gizlice Bayburt katliamı haber verilecek, 5-Tortum ve Yusufeli kazalarının uyarılması sağlanacaktı.
Alınan kararlar vakit kaybetmeksizin hayata geçirilmiş, İspir çevresinde bulunan dört geçitten; Traht, Karakoç, Yanık köprü ve Karakayageçitleri tutularak düşman sızmasının önüne geçilecekti. Çünkü Hodiçır ve Mohurgut yöresinden gelen Ermeniler kinle doluydu. Katliam yaklaşmaktaydı. Bunun üzerine 24 saat içinde bütün komutanlar tayin edilmiş, hızla görev yerlerine gönderilmişlerdi.
Traht boğazı komutanlığına Firuz Bey, Karakoç boğazına Şeyh Hacı Bey, Kırık Yanık köprü tarafına Suluka Hasan Efendi, Karakaya boğazına Hacı Ali Bey gönderildiler.
Bu arada Karakaya, Yanıkköprü ve Karakaya muharebeleri yapılmış, hücumlar püskürtülmüş bir Şubatta Tortum ve Yusufeli´ne, Bayburt katliamı haber verilmiş, Erzurum´a gönderilen haberciler ne yazık ki yolda yakalanmış, Hasan çavuş ve arkadaşı şehit edilmişlerdi.
Müftü Mustafa Efendi bir komutan gibi gidebildiği tüm bölgelere gitmiş, halkın maneviyatını yükseltmeye çalışmış, Suluka Hasan kuvvetleri Norşen köyüne kadar ilerlemiş, Karasu üzerinde bulunan Mülk köprüsünde bir Ermeni çete komutanı ve adamlarını halletmişlerdi. Baskını Suluka Hasan Bey ve arkadaşları gerçekleştirmiş, düşmanın güçlü olduğu, toplarının bulunduğunu fark edince geri çekilip yeniden mevzilenmişlerdi. Bu arada Ermeni çeteleri İğdasor, Tosik, Ortuzu ile bir kısım ova köyüne zarar vermiş, bu köylerin halkı da kaçarak Norşen´e gelmişlerdi.
Şubat ayı içinde Hodiçır muharebeleri de yapılmış, Ermeni çeteleri kaçmış, İspir´den gelen kuvvetler Gürcü Boğazı'na yönelmiş, bölgenin kurtuluşu için gelen Rüştü Paşa kuvvetlerine katılmışlardı.
KEĞANİLİ MAHMUT ÇAVUŞ VE ŞEKERLİ SAVUNMASI
Mahmut Ağa Narman'ın Keğani köyünden olup zengin, misafirperver, açık fikirli, çalışkan birisiymiş. Savaş yıllarında Devlet otoritesinin olmadığı, Ermenilerin bölgeyi ele geçirmek ve çevrede katliam yapmak için harekete geçtikleri günlerde Abdurrahman Oğlu Mahmut Ağa (Çavuş) kendi imkanlarıyla satın aldığı silah ve mühimmatı kurduğu 84 kişilik müfrezeye dağıtarak onları silahlandırmış ve Ermenilerin 300 kişilik gücüne karşı kahramanca savaşarak Başta Keğani köyü olmak üzere Şekerli ve yöresini perişan olmaktan kurtarmış, Oltu´lu Süvari kumandanı Bilal Efendi ile teşriki mesai yaparak civardaki köyleri koruma altına almış, yaptıkları hücumlarla Ermenin çetelerin geri çekilmesini sağlamıştır. Böylece vatanın bağımsızlığını kazanmasındaki köşe taşlarından biriside Narman ve çevresinde gerçekleşmiş, Milli Mücadeleye giden yolda bir adım daha atılmıştır. Mahmut Çavuşun gösterdiği bu gayrete karşılık; Milletvekili Ahmet Hamdi, Müftü Hasan Lütfü, Müderris Hafız Halil ve ilgili azaların müşterek imzaladığı berat Mahmut Çavuşa verilmiştir. 1934 yılında vefat etmişti.
DEVAM EDECEK