Yazımıza başlık çok değerli dostum Erzurum Radyosu Müdür’ü İsmail Bingöl’ün Ülke Yayınlarından çıkan eserinin adını verdim. Bu yazımda Bingöl’ün iki güzel eserini sizlere salık vereceğim.
Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü’nde Yüksek Lisans dersimizde rahmetli hocam Prof. Dr. Bahaeddin Ögel “Atasözlerimizde dünya görüşümüz, felsefemiz ortaya konmaktadır” derdi. 1998 yılında Atatürk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi ve Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi’nin ortaklaşa düzenlediği “İnsan Felsefesi” kongresinde değerli dostum Prof. Dr. H. Ömer Özden hocam hafızamda kaldığı kadarıyla “ Türk Atasözlerinde İnsan” başlıklı tebliğ sunmuştu. Tebliğinde Özden’in ortaya koyduğu tez; hayat felsefemiz atasözlerimizde önemli ölçüde yer almaktadır teziydi. Hem salonda hem de değerlendirme oturumunda bu tebliğ çok beğeni kazanmıştı.
Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü’nde Yüksek Lisans dersimizde rahmetli hocam Prof. Dr. Bahaeddin Ögel “Atasözlerimizde dünya görüşümüz, felsefemiz ortaya konmaktadır” derdi. 1998 yılında Atatürk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi ve Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi’nin ortaklaşa düzenlediği “İnsan Felsefesi” kongresinde değerli dostum Prof. Dr. H. Ömer Özden hocam hafızamda kaldığı kadarıyla “ Türk Atasözlerinde İnsan” başlıklı tebliğ sunmuştu. Tebliğinde Özden’in ortaya koyduğu tez; hayat felsefemiz atasözlerimizde önemli ölçüde yer almaktadır teziydi. Hem salonda hem de değerlendirme oturumunda bu tebliğ çok beğeni kazanmıştı.
Atasözü dağarcığımız çok zengin ancak hafızamızda kaç atasözümüz var diye bir yoklasak bu zenginlikten az nasiplendiğimizi de görürüz.
Atasözlerimizin hayat felsefemiz açısından değerini takdirle karşılıyorum. Ancak bu anlayışa türkülerimizi de eklemek istiyorum.
Türkü sözlerini kaç okumuş yazmış insanımız söylemiştir. Ya da kaç okumuş yazmış insanımız kaç türküyü baştan sona sözleriyle bilir ve söyler. Niye canım! Ben az mı türkü sözü yazdım, az mı türkü biliyorum diyeni kendi adıma tebrik ederim. Türkü sözü açısından çok fakir olduğumun bilincindeyim. Niye gizleneyim.
“Türk’ü tanımak için, türkü dinlemek gerek “ der Şemsi Yastıman. Ben de dinlemenin yanında türkünün değerini, anlamını ve yazılış nedenlerini de bilmek daha da kendimizi yakında bilmemizi sağlar diye düşünüyorum. İşte İsmail Bingöl edebi bir üslup yanında oldukça da akıcı bir dille bu anlayışımıza tercüman olan “ATALAR MİRASI GÖNÜL YARASI TÜRKÜLER” adılı eseriyle okurların huzuruna çıkar. Eser kültür hayatımızı ve dünya görüşümüzü yansıtan türkülerin değerini ortaya koyan kayda değer bir eserdir. 27 ara başlıklarla sıkılmadan okuyacağımız bu eseri müzik bölümü öğrencilerime tavsiye ettim. Şimdi de sizlere bu eserin güzelliğinden pay almanızı istemekteyim. İyiden, doğrudan ve güzelden pay almayan insan nasıl pay verebilir ki! Ben sizlere yazmayı tavsiye etmiyorum. Yazmanın zorluğunu yazanlar bilir. Ancak okumanızı salık veriyorum. Okuyucu bilgiyi çabuk tüketir. Yazan insan ise kendini tüketir. Okuyan kazançlıdır, yazan ise kaybeden ve kendi sermayesini yiyendir. Kazançlı çıkmaya, heybenizi doldurmaya çağırıyorum.
Yine Bingöl’ün aynı güzellikte “EY KELİME EY SES” adıyla ikinci bir eseri de aynı yayın evinden çıkmış. Dört başlılık ve 160 sayfadan oluşan eser; Sevgi, Şehir yazıları, Okumak-Yazmak ve Şiir ve Şair konuları yar almaktadır.
Konfüçyüs, “Tanrım bana kitap dolusu bir oda, çiçek dolusu bir bahçe ver” diye dua edermiş. Benim de duam: “ Tanrım gözüme ışık, bedenime sağlık ver ki, okumadığım az edebi eser kalmış olsun ve çok bahara ulaşayım da: kelebeklerin uçuştuğu, ağaçların salkım salkım yaprak verdiği, ortalığa türlü türlü kokular salan çiçeklerin açtığı gibi ben de tabiatın canlanması gibi yeniden canlanayım, tazeleneyim hayatı onlar gibi yaşayayım.”
Bahar için bir şey diyemem ancak “Altının kıymetini sarrafı bilir” atasözümüzde ortaya konduğu gibi çok vakit geçirmeden bu değerli eserlerin kıymetini bilmeye, okumaya davet ediyorum.
Not: 28 Kasım 2014 Cuma günü saat 14’de Kültür Eğitim Vakfında yazarlarımız kitaplarını okurlarına imzalayacaklardır.
Atasözlerimizin hayat felsefemiz açısından değerini takdirle karşılıyorum. Ancak bu anlayışa türkülerimizi de eklemek istiyorum.
Türkü sözlerini kaç okumuş yazmış insanımız söylemiştir. Ya da kaç okumuş yazmış insanımız kaç türküyü baştan sona sözleriyle bilir ve söyler. Niye canım! Ben az mı türkü sözü yazdım, az mı türkü biliyorum diyeni kendi adıma tebrik ederim. Türkü sözü açısından çok fakir olduğumun bilincindeyim. Niye gizleneyim.
“Türk’ü tanımak için, türkü dinlemek gerek “ der Şemsi Yastıman. Ben de dinlemenin yanında türkünün değerini, anlamını ve yazılış nedenlerini de bilmek daha da kendimizi yakında bilmemizi sağlar diye düşünüyorum. İşte İsmail Bingöl edebi bir üslup yanında oldukça da akıcı bir dille bu anlayışımıza tercüman olan “ATALAR MİRASI GÖNÜL YARASI TÜRKÜLER” adılı eseriyle okurların huzuruna çıkar. Eser kültür hayatımızı ve dünya görüşümüzü yansıtan türkülerin değerini ortaya koyan kayda değer bir eserdir. 27 ara başlıklarla sıkılmadan okuyacağımız bu eseri müzik bölümü öğrencilerime tavsiye ettim. Şimdi de sizlere bu eserin güzelliğinden pay almanızı istemekteyim. İyiden, doğrudan ve güzelden pay almayan insan nasıl pay verebilir ki! Ben sizlere yazmayı tavsiye etmiyorum. Yazmanın zorluğunu yazanlar bilir. Ancak okumanızı salık veriyorum. Okuyucu bilgiyi çabuk tüketir. Yazan insan ise kendini tüketir. Okuyan kazançlıdır, yazan ise kaybeden ve kendi sermayesini yiyendir. Kazançlı çıkmaya, heybenizi doldurmaya çağırıyorum.
Yine Bingöl’ün aynı güzellikte “EY KELİME EY SES” adıyla ikinci bir eseri de aynı yayın evinden çıkmış. Dört başlılık ve 160 sayfadan oluşan eser; Sevgi, Şehir yazıları, Okumak-Yazmak ve Şiir ve Şair konuları yar almaktadır.
Konfüçyüs, “Tanrım bana kitap dolusu bir oda, çiçek dolusu bir bahçe ver” diye dua edermiş. Benim de duam: “ Tanrım gözüme ışık, bedenime sağlık ver ki, okumadığım az edebi eser kalmış olsun ve çok bahara ulaşayım da: kelebeklerin uçuştuğu, ağaçların salkım salkım yaprak verdiği, ortalığa türlü türlü kokular salan çiçeklerin açtığı gibi ben de tabiatın canlanması gibi yeniden canlanayım, tazeleneyim hayatı onlar gibi yaşayayım.”
Bahar için bir şey diyemem ancak “Altının kıymetini sarrafı bilir” atasözümüzde ortaya konduğu gibi çok vakit geçirmeden bu değerli eserlerin kıymetini bilmeye, okumaya davet ediyorum.
Not: 28 Kasım 2014 Cuma günü saat 14’de Kültür Eğitim Vakfında yazarlarımız kitaplarını okurlarına imzalayacaklardır.