1960'lı yıllar. Para öyle herkeste yok ve her istediğinde bulunmuyor.
Eeee.. İnsanlar büyüyor, delikanlı oluyor ve askere gidiyorlar.
Delikanlılar; askere gidecek arkadaşlarını yolcu etmek, onlara eşlik etmeyi kendilerine görev sayıyorlar.
Yine böyle bir gün. Yaz mevsimi. Tarla çayır, mal , ahır, tezek, çayır, bayır işleri çok..
Aşkale'nin Kandilli Nahiyesi'ne bağlı bir köyden asker adayları Aşkale'ye götürüp trenle askere gönderilecektir.
Delikanlının birinde para yok. Kıvranıyor. En sonunda babasından on lira istemeye karar veriyor.
Baba tarlasını sürdüğü, hayvanlarına baktığı yanında maraba olarak çalıştığı doktorun işçisidir.
Delikanlı ahırda çalışmakta olan babasına gider. "Baba falan askere gidiyor bana on lira ver" der.
Baba: Oğul Doktora git ondan yüz lira al git der.
Oğul: "Baba on lira lazım".
Baba "oğul sen yüz lira al git" der.
Oğul doktorun yanına gider. Babasının selamını söyler. Yüz lira İSTER.
Doktor yüz lirayı verir. Delikanlı önce Kandilli'ye sonra Aşkale'ye o günkü imkanlar ölçüsünde gider. Arkadaşını askere uğurlar ve akşam eve döner.
Babasına aldığı paranın doksan lirasını verir. Babası cebinden çıkardığı on lirayı paranın üzerine koyar. Yani para yeniden yüz lira olur.
Baba oğluna "artık bu parayı götür doktora ver. Ellerini öp gel" der.
Oğul denileni yapar eve gelir.
Babasına sorar. Baba neden on lira istememi söyledin.!
Baba oğul on lira isteseydin. Doktor san onu verirdi. Ancak geri götürdüğünde senden on lirayı almazdı. Ha birde insan hali fazla para harcaman gerekseydi ne yapacaktın ? Der.
Oğul olanı biteni anlamış babasına hak vermiştir.
Hey hat nerede arık bu anlayışlar. Değiştik, değiştirdiler.