Bakırcı Mustafa Ağa:
Bakırcılıkla uğraşan Mustafa Ağa mütedeyyin,kendi halinde ,mesleğini icra eden bir zattı.Bir gün dükkanında işleriyle uğraşırken  çıkan çekiç seslerinin arasından birisinin kendine selam verdiğini duyar kafasını kaldırır ve verilen selamı edebe uygun olarak alır. Gelen Kişi bir kazan ister. Kazan için pazarlık yapılmaya başlanır. Lakin pazarlık uzun sürer. Vakit bu arada ilerlemiş ve Ezan-ı Muhammediye okunmaya başlanmıştır. Ağa müşterisine; Ezan okunuyor. Namaza gidelim, namaz sonrası kaldığımız yerden devam ederiz . Pazarlık yarıda bırakılır ve birlikte camiye giderler. Namaz kılınır, dualar edilir ve tekrar dükkana dönerler.
Dükkana gelip kazanın ağzı açılınca dehşetle  kazanın içinin altın dolu oldğunu görürler. Ağa ve kazanın müşterisi bir taraftan şaşkınlıkla bakarken ağa dertli dertli düşünmeye koyulur. Ben bu kadar altını nerede kullanayım derken aklına cami yaptırma gelir. Dehal işe koyularak cami yapımına başlanır ve bugün kullandığımız Bakırcı Cami inşa edilir. O gün bu gün Bakırcı Camii Erzurumlunun hizmetinde  görevini devam ettirir.
XVIII yüz yılda yaşamış olan Bakırcı Mustafa Ağa ismini şehir tarihine güzel bir eserle kazmış hergün okunan ezanlarla,kılınan namzalardan sonra okunan dualarla kabrinde uyumakatadır.
Bir Efsanede böyle dilden dile kulaktan kulağa anlatılarak gelmiş olay bir şehir efsanesine dönmüştür.
Bakırcı Medresesi:
Bakırcı caminin doğu tarafında kesme taştan yapılmış tek katlı, üç adalı bir medrese idi. Medrese uzun yıllar hizmet etmiş ilim tarihimize çok sayıda hafızın yetiştiği mekan olmuştu. Özellikle 1930'ların ortalarından 1965'lere kadar Hafız Mektebine ev sahipliği yapmış yüzlerce hafız yetişmiştir. 1925 yılında Solakzade'nin girişimiyle kurulan hafız mektebi önce "Gacıroğlu Medresesinde" tedrisata başlamış, medresenin bakımsız kalmasıyla birlikte "Bakırcı Medresesine" taşınmış eğitim burada devam etmişti.
1930-1940'larda Müftü Sakıp Efendi, Hafız Hüseyin Efendi, Tabur İmamı  Kurra Hafız Hasan Efendilerin 1930-1950 arasında  ders okuttukları bu mektep Erzurum'un ve Türkiye'nin ünlü hafızlarını yetiştirmişti. 1943 yılında Sakıp Efendi Müftü Naipliğine atanınca yerine fahri olarak Hafız Yusuf Efendi getirilmiş oda 1963 yılına kadar bu görevi devam ettirmişti. Ne yazık ki şehrin imar çalışmaları sonunda 1965'lerde bu medresede yıkılmış , yok edilmiş Erzurum bir hafızasını daha kaybetmişti.
Rüştü Paşa:
Bakırcı Mahallesinde dünyaya gelen Rüşti’nin babası Ömer, annesi Besime hanımdır. Osmanlının son yüzyılı , acılı yıların içnde dünyaya gelen Rüşti sıbyan mektebine, Rüştiye mektebine ne Askeri mektebe gitmek suretiyle askerliği kendine meslek seçmiştir. Birinci Dünya Savaşında ordunun çeşitli cephelerinde savaşmış 1.Kafkas Kolordusu emrinde Erzincan, Erzurum, Kars harekatına katılmıştır. 1919 yılında III. Tümen komutanlığı ve Trabzon vali vekaletine atanan Rüşti Paşa  1920’de Erzurumda Kolordu Komutanlığı vekaletini sürdürmüştür. Kars hareketine Şark Cephesi komutanlığı emrinde subay olarak katılmış aynı yıl Kars Müstahkem mevki komutanı olmuştur. Rütbesi Generalliğe yükselen Rüşti Paşa bu görevindeyken Erzurumdan Milletvekilliği seçimine katılmış ancak 1926 yılında vukuu bulan İzmir suikastı neticesinde suçlu bulunarak yargılanmış ve 13 Temmuz 1926 yılında idam edilmiştir.
Özellikle Doğunun kurtuluşunda Kazım Karabekir Paşayla birlikte üstün başarılara imza atan Rüştü Paşa adına Şehirde bir ilkokul yaptırılmıştır. Okulun adı Rüştü Paşa İlkokuludur. Bu okulda öğrencisi olmadığından kapanmış ve bugün İl Mili Eğitim müdürlüğü tarafından sosyal amaçlar için kullanılmaktadır.
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.