Dünya her gün yeniden kurulurken hayat sahnesinde yer alan her insan, kendisine takdir edilen rolü oynar ve vakti gelince sahneden iner.
Her insanın kader çizgisi parmak izi gibi farklıdır. Kimi zirvede doğarken, kimi dişi ve tırnağı ile zirveye tırmanmaya çalışır. Kimi çıktığı zirveden aşağı kayarken kimi de zirvelerin eteklerinde zirveden habersiz yaşar.
Özetle, bu fani dünyada hayatın insana ne gibi bir rol yüklediği, neyi getirip, neyi götürdüğü hiç belli olmaz.
Dünya kitabı, sevincin, mutluluğun, hüznün, kederin, acı ve ıstırabın bir arada yaşandığı sayısız hayat hikâyeleri ile doludur.
Hayatın akışı içerisinde sıradan yaşantılar toplum belleğinde yer bulmasa da trajik ve ilginç hayatlar insanların hafızasında derin izler bırakır.
Geçen gün kaybettiğimiz gazeteci İrfan Alyanak’ın yaşam öyküsü bunlardan biriydi diyebiliriz.
Son yıllarda eski halinden bir eser kalmamıştı. Saçları ağarmış, hafızası zayıflamış, yürümekte zorluk çekmekteydi. Etrafta maddi sıkıntılar içinde olduğu söyleniyordu.
Kaldığı otele gidip gelirken Mumcu Caddesi’ni kullandığından ara sıra karşılaşır selamlaşırdık.
En son gördüğümde biraz daha yıpranmış vaziyetteydi. O yavaş adımlarla yol alırken bende arkasından “hey gidi yalan dünya” diyerek geçmişe doğru bir yolculuk yaptım. Karizmasının tavan yaptığı günler bir sinema şeridi gibi gözlerimin önünden geçti. Bir dönem Erzurum Kalkınma Vakfı’nın yönetiminde bulunan İrfan Alyanak’la yaptığımız TV programları hayalimde canlandı.
Yakın zamana kadar caddeden geçerken hemen herkesin selâm verdiği, hâl hatır sorduğu, bir derdini veya sıkıntısını anlattığı İrfan Alyanak’ı ne hatırlayan ne de tanıyan kalmıştı.
Oysa fazla değil, 10 yıl öncesine kadar İrfan Alyanak’ın televizyonuna çıkmak, program yapmak için makam ve mevki sahipleri, siyasetçiler az mı kapısını çalmışlardı.
Eski gücünü kaybetmesiyle birlikte etrafında kimselerin kalmaması ” hava soğuduğunda gölge veren ağaçlar unutulur” sözünü hatırlatıyordu.
İrfan Alyanak, Erzurum’un köklü ailelerindendi. Dedesi Erzurum Kongresi delegelerinden Tevfik Alyanak, babası ise şehrin duayen gazetecilerinden Kemal Alyanak’tı. Aile Erzurum’ da “malyemezler” olarak bilinirdi. Malyemezler maddi durumları çok iyi olan ve sosyal sorumlulukları yüksek bir aileydi.
Milletin Sesi Gazetesi’nin sahibi olan Kemal Alyanak, Verem Savaş Derneği, Erzurum Tarihini Araştırma Derneği ve Gazeteciler Derneği gibi sivil kuruluşlarda başkanlık yapmıştı.
İrfan Alyanak böyle bir aile ortamında yetişmiş ve babasının mesleği olan gazeteciliği seçmişti.
Kurmuş olduğu Doğu TV kısa zamanda üne kavuşmuş bu kanal Erzurum’un sesi ve kulağı olmuştu.
Medya dünyasında başarılı bir performans yakalayan İrfan Alyanak her gün artan prestiji ile şehirde önemli bir konuma gelmiş bu rüzgârın etkisiyle siyasete dahi girmişti.
Zaman sonra o da diğer Erzurumlular gibi göç kervanına katılarak İstanbul’a taşınmıştı.
İstanbul gibi büyük bir okyanusta yüzmek ve hayatta kalmak elbette ki bir hayli zor ve riskliydi.
İrfan Alyanak bu ortamda fazla direnemedi. Maddi sıkıntılarla uğraşırken sağlık sorunlarının ortaya çıkması onu daha da sarstı.
Rüzgâr artık tersine esmeye başlamış İrfan Alyanak kendisini ayakta tutan tüm cazibe alanlarından kopmuş memleketi Erzurum’a dönmüştü.
Şehirde yalnız olduğu, fazla destek almadığı, sağlığının ve işlerinin iyi gitmediği her halinden belliydi.
Böyle bir ortamda nasıl bir psikoloji içindeydi Allah bilir. Zamanın çarkı onun için tersine dönmeye başlamıştı.
O mesleğine âşık iyi bir gazeteciydi. Erzurum basınına büyük emekleri geçmiş, şehrin tanıtılması ve sorunları için gayret göstermiş, haberciliğin kutsiyetine inanmış aktif bir hemşerimizdi.
61 yıllık hayatının son nefesini Antalya’da veren ve cenazesi memleketi Erzurum’a getirilen İrfan Alyanak’ı son gününde basın mensubu arkadaşları ve tanıyanları yalnız bırakmadı. O zor günlerinde bulamadığı kalabalığı cenazesinde bulmuştu.
Helâlllik verip, “bir varmış, bir yokmuş” deyip tabutunu omuzlarımıza alıp son yolculuğuna uğurladığımız İrfan Alyanak’a Allahtan rahmet, kederli ailesine baş sağlığı diliyorum.