Evet artık TÜRKİYEDE.! TÜRKLER.! SON TÜRK DEVLETİNİ koruma altına almıştır. Vesselam.!

24 Haziran seçimleri ile birlikte, Devlet aklının, millet aklı ile tezahürü neticesinde, millet iradesinin yönetimde istikrarı ve temsilde adaleti sağlamak üzere yönetime direk sirayet ettiği Cumhurbaşkanlığı sisteminin;

Öncelikle ülkemize, milletimize ve temsil noktasında ki yönetim ve yasama kadrolarına hayırlar getirmesini cenab-ı ALLAH'tan niyaz ederim.

Son yıllarda bir kısır döngü içerisinde öylesine baş döndürücü olaylar başımızdan geçdiki, sanki de kıyamet ülkemizin ve ülke insanımızın başına kopuyormuş gibi bir haleti ruhiye içerisinde,

Tamda açılım ve paralel politikalarının ülkeyi bölünmenin ve emperyalist kuşatılmanın eşiğine getirdiği bir dönemeçte gündeme getirilen ve çokça tartışılan, yoğunlukla alternatif yönetim sistemlerinden

Başkanlık, Yarı Başkanlık veya Federatif yönetim biçimlerinin bir reçete olarak politik teveccüh ile karşılık bulup ülkemizin jeopolitik ve demografik hassasiyeti çerçevesinde deprem etkisi ile bir yıkıma dönüştürebileceği dönemde,

Popülist politikalardan uzak, şahsi ve siyasi menfaatlerden ırak, günü birlik hezeyanlar ve kahramanlık gösterilerin ötesinde yönetim ve sistem odaklı çözüm yolları arayışının bir üst devlet aklının yüksek öngörüsü ile;

Cumhurbaşkanlığı sisteminin tasarlandığı ve referandum ve 24 Haziran seçimleri ile millet iradesi çerçevesinde taçlandırılıp kuruluşunun sağlandığı yeni bir yönetim sisteminin içerisindeyiz artık.

Dün statükonun ve hukukun kıskacında ki demokrasi tarihimiz, bu gün ise popülizmin ışığında, yarışmacı ve modern otorite’izim sonucuna dayalı sözde, göstermelik ve seçimsel demokrasiye ,siyasetin kıskacında sürüklenerek yeni bir demokrasi serüveni başlıyor gibi yeni sistemin icra noktasında ki yöneticileri tarafından kesinlikle algılanmamalıdır.

Bu süreç yüksek anlamların ve umutların yüklendiği Anayasa değişikliğinin itibarsızlaştırılması, devleti ve milleti güçlü kılması gereken yeni sistemi niteliğinden uzaklaştırması ve yürütme erki üzerindeki temsilde adaleti, yönetimde istikrarı ve denetimi sağlaması gereken hukuk ve anayasayı, anayasasızlaştırma süreci ile karşı karşıya bırakma gibi bir riskle baş başa bırakır ki bu vebalin altından hiç kimse kalkamaz.

Özellikle Cumhurbaşkanlığı sistemi üzerinde gerek iç gerek dış mihrakların tek adamlık yaftasını haklı çıkaracak, popülist uygulamalar, siyasal tasarruflar, şov ve gösteriler sistemi asli yönetim ve sistem membasından uzaklaştırıp işlevselliğini sekteye uğratabilecektir.

Unutmayınız ki;

Cumhuriyetin kuruluşundan sonraki süreçte, muhtemel dönemin konjüktürel öncelikleri ve zaruriyetleri bağlamın da ;

Millete rağmen statükonun kıskacında uygulanmaya çalışılan popülist rejim uygulamaları ; Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün fikir ve düşüncelerinin istismar ve suistimali ile özdeşleştirilip onun şahsında kemalist bir sistemin oluşmasına vesile olmuş

Özellikle vefatından sonra Gazinin ismi ile müstesna bir statükonun tek adamlık kapsamında millete ragmen bir yönetim biçimine dönüşmesine ve milletin de Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile inanç,fikir ve ideal bağlamında maalesef ki bir yol ayrımına girmesine vesile olmuştur.

Özellikle o dönemin fikri ve ırki devşirmeleri, uluslar arası taşeronların Atatürk’ü kutsayıcı, tabulaştırıcı, ilahlaştırıcı yaklaşımları, zihniyetleri tek adama endeksli bir statükoyu doğurmuş

Genç Türkiye Cumhuriyeti o günlerden günümüze kadar maalesef ki sistem ve yönetim bazında Millet karşılığını tam anlamıyla bulamamıştır.

Günümüzdeki ve özellikle sistem geçişinin sağlandığı bu günlerde ki; bu mihvalde ki taşeronlara, şakşakçılara, ırki ve fikri devşirmelere bu yeni sistemi bir kişi ile özdeşleştirmeye çalışan emperyalist statükonun çocuklarına çok dikkat edilmesi gerekmektedir.

Özellikle Atatürk’e ragmen ve yoğunlukla vefatından sonra ikamesi sağlanan Kemalist statükoya benzer saiklerle , demokrasi ve hukuk dışı uygulamalar ışığında, Millet için yeni bir popilist rejim ikamesi hassas bir terazide ölçülmeli ve bizce sonuçları iyi hesap edilmelidir.

Takdir edersiniz ki konjüktürel popülist rejimlerde her dönemin öncelikli ihtiyaçları ve problemleri çerçevesinde çözüm odaklı zihni ve fikri ayrışmalar,sapmalar ve bunlar etrafında ki söylem ve uygulamalar sunni ve geçici çözüm niteliği taşıyıp,

Değişen dünya öncelikleri ve konjüktürel zaruriyetleri karşısında bir saman alevi misali yanıp sönebilecek devletin ve milletin köklü problemlerine kalıcı çözümler üretemeyecektir.

Dünyada libarel demokrasinin işlevini kaybettiği, sekteye uğradığı bir dönem de, diğer taraftan Asya, ortadoğu ve kafkasya sahanlığının yeni dünya düzeni adına hunharça ve alçakça parçalandığı bir süreşte bu kıta sahanlığının en kritik noktasında bulunan Anadoluyu yine yeniden kontrollerine almaya çalışan emperyalist batının iç ve dış müdahalelerine karşı daha dik ve dirayetli, omurgalı bir duruş sergileyecek yetkinin ve sorumluluğun tek elde toplandığı güçlü bir iradeden yana tercih yapılmıştır.

Bu tercih Cumhurbaşkanlığı Sistemidir, kişi ve belli bir zümreye endeksli olmayıp Türk usulü ve bir sistem ve yönetim gerçeğidir.

Ülkemizde Hukukun mu? Demokrasinin mi? yada Siyasetin mi? birbirlerini korumaya mahir veya mecbur olmasının yoğunlukla tartışıldığı son günlerimiz de müeyyideler ışığında şüphesiz kaotik bir karmaşa söz konusu olduğu bir ortam da devreye giren yeni sistem.

Dün Hukukun siyasete müdahalesi oranında katledilen demokrasi, bu gün siyaset erkinin kıskacında benzer bir akibete sürüklenebilir.

Ve kanımca; bu kısa vadeli öngörü ve uygulamalar bizlere, demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, hak ve adaleti, sosyal ve ictimai yaşam koşullarını derinden yaralasa da, sekteye uğratsa da, Milleti istiklal ve istikbali hususlarda endişeye, kaygıya sürüklese de

Ve yine kanımca; dahili ve harici terörize devletlerin ve örgütlerin kıskacında yaşam ve yok olmama mücadelesi veren ülkemizin bir savunma ve korunma refleksinden başka birşey değildir.

Daha büyük tehlike ve tehditlere karşı, demokrasi ve hukuk dışı uygulamaların rafdan indirilmesi ve bir müeyyide içermesinin de başka hiç bir haklı sebebi olmayacaktır.

Lakin dozajı ve tarafı iyi ayarlanmamış bu müeyyidelerin bir çifte standardı içermesi, milletin bedel ödemesine, suçsuz insanlara sirayet etmesine, güçlü ve insiyatifli olanların bazı bedellerden sıyrılmasına, üzerinde konuşlandırıldığı toplumu korku ve endişeye sürüklemesine ve sığınacak son liman hukuk ve demokrasinin işlevselsizliğine sebep olarak bu yeni sistemi asli mecrasından ve menbaasından uzaklaştırabilecek beklide ölü doğmasına sebep olabilecektir.

Türk Devletini korumaya ve savunmaya alan, iyi niyeti bile devletle birlikte sorgulama boyutuna sürükleme riskini de beraberinde getirebilecektir.

Bizce toplumların sosyal ve ictimai düzenini sağlayan bu üçlü insani ve sosyolojik toplumsal kurumların garantörü; Koruyucusu ve kollayıcısı kendi devamlılığı, sürekliliği, tehlikeler karşısında ki zinde ve dinamikliği ile Sosyal Hukuk Devletidir.

Bu nitelikte ki bir devlette dosta güven, düşmana korku salan en hayati mekanizmaları yaşatan ve işleten bir erktir.

Sosyal Hukuk Devleti; Gücünü Milletten, milletinin haslet ve değerlerinden ve milletinin maddi ve manevi potansiyellerinden alır.

Kısa vadeli tehlikeler karşısın da, gerekli önlem ve uygulamaları yapsa da, uzun vadede milleti mutlu, hür, bağımsız, güçlü kılacak sistemin mihenk taşlarını belli bir kişi ve zümrenin insiyatifi ile asla riske atmaz.

Binlerce yıllık devlet olma ve onlarcasını kurma ve yıkma mütekabiliyetine sahip Türk Milletinin, Devletinin ali menfaatleri karşısında ki fedakarlığını, özverisini ve millet olabilme onuru ve vakarını göz ardı etmeden, hiçe saymadan

Milleti ezmeden, mağdur etmeden, korkutmadan, endişeye sürüklemeden, aç ve sefil bırakmadan, içeride sefaletin, dışarıda mahkumiyet ve esaretin eşiğine getirmeden

Devleti koruyanlar, kollayanlar, savunanlar ve bu mihvalde ki köklü bir sistem reformunu gerçekleştire bilenler ancak başarılı olabilecektir.

Unutmamalıyız ki; Devlet güçlü ise, millet ancak hür, mutlu ve tok olur ve de bu hasletlere dayalı bir kişi, zümre ve zihniyet gücün ancak sembolü olabilir.! Güçlü devletin enerjisi de Millete haizdir.!

Yani söz konusu güç yegane iki paydaş Devlet ve Millettir.

Devlet ve Millet erkinin kutuplaşmanın ötesinde karşılıklı hayati bağlılığı, sadakati ve birbirine bağımlılığıdır. Bu bağa kişi ve zümre bağlamında kesinlikle makas atılmamalıdır.!

Bu bağlamda devlet aslında toplumsal bir sözleşme, her nevi şahsi ve siyasi menfaatin ötesinde bir akiddir.!

Maalesef ki yakın siyasi tarihimizde bu akde mugayir menfaat ve çıkar çatışmaları, her kesimin ortak menfaatlerinin buluşması ile sembolleşen devletin ali menfaatleri ile kesişip

Devleti, dolayısı ile milleti acze ve çaresizliğe sürükleyebilmiş

Yen'i kurulan dünya düzeni içerisinde, etrafımızda cereyan eden Ateş çemberini yakan para-silah ve enerji denklemi ile

Bir taraftan bizleri figüratif bir payandalığa sürükleme ihtimali devam ederken

Diğer taraftan ise yeniden bir istiklal ve istikbal mücadelesinin eşiğine, kanla revan bir imtihana tabi tutabilir.!

Böylesi bir mücadele ise ancak dosta güven, düşmana korku salan, Milletini mutlu, huzurlu ve müreffeh kılan bir Millet, Sistem ve Devlet denklemi ile mümkündür.!

Bir Millet ise Devletinden, istikbalinden ve istiklalinden şayet emin ise bu minvaldeki bir mücadeleye girebilir.

Türk Devletinin korunmaya ve savunmaya muhtaç kaldığı bu dönemde, Milleti korunmaya ve savunmaya muhtaç ve mecbur bırakmayacak demokrasi ve hukukun ışığında sosyal ve siyasal toplumsal mutabakat, uzlaşma ve barış en geçerli reçetedir.!

"Türk Devletini ALLAH Korur.! Asıl hunharca kullanıp acze sürükleyip, nerede ise bölünmesine, yıkılmasına sebep olanlara bu gün yeni sistemin zahmeti, külfeti ve hamallığı düşmüş

Biz ülkücülere ise liderimiz Devlet Bahçelinin yeni sistemin mihenk taşı olarak yüksek öngörüsü, feraseti ve fedakarlığı ile kurucu rolünün ve yüceltilmesinin düştüğü ; bu süreçte bu yeni sisteme destek olmak en yakışanı olmuştur.

Yeni sistem ile Devletin bütün kurum ve kuruluşlarının yeniden dizayn edilerek bir sistem ve yöntem temeline oturtulması sürecinde

Yeni Sistemin sembolik temsilcilerine düşen; hasbelkader yönettikleri geçmişe dair devlet ve millet anlayışından uzak, partizan, sendikal, inanç ve düşünce taasubiyetinden ırak sadece ve sadece liyakat ve ehliyetin belirleyici olabileceği bir sistemin kurulmasında, yöntemin geliştirilmesinde kendilerine düşen görevi yapmaları olacaktır.

Geçmişteki şahsi, siyasi taasubiyetleri, menfaatleri doğrultusunda, Devlet yönetiminden liyakat ve ehliyet sahibi ülkücü kadroyu, uzak tutarak, hiçe sayarak, göz ardı ederek devlete ve millete hasım etnik bölücü ve paralel kuşatıcı terör örgütleri ile kol kola olmanın

Devlete ve Millete kendi maliyetlerini unutmadan, bu hayati hatalarının tekrar bir telafisinin de mümkün olmayacağının ve bunun vebalinin kendilerine ve efratlarına ,sonraki nesillerine çok ağır bedellere dönüşebileceği gerçeği ışığında hareket edip,

Devleti ve Milleti sistem ve yöntem dahilinde liyakat, ehliyet, samimiyet ve sadakat üzere yönetebilecek omurganın dizilebilmesi ve işin ehline teslim edilmesi Yeni Cumhurbaşkanlığı sisteminin başarısı ve devamlılığı için kaçınılmaz bir realitedir.

Cumhur İttifakının Cumhur İktidarına dönüşeceği ümidi içerisinde olan ve seçim satı mahallinde bu yönde beklenti ve umutlar ile Cumhur İttifakına destek olan Ülküdaşlarımızın, Milletimizin sabır ve tevekkülle beklemesi,

Öncelikle emperyalist batının son rahlede dize çökertmeye çalıştığı Türk devletinin ve milletinin tekrar kendi ayakları üzerine doğrulması zaruriyeti ile ikame edilen bu yeni sistemin omurgasını oluşturabilecek liyakate, ehliyete, samimiyet ve sadakate sahip ülküdaşlarımıza evelallah çok büyük işler ve sorumluluklar düşecektir.

Bu sorumluluk ve görevlerin uhrevi veballerimize dönüşmemesi dileklerimle…

selam-saygı-dua...

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.