Bir yorgunlukla, bir yürek yangınıyla, hüznün eriten, değdiği sineleri kendine benzeten ağırlığıyla yollara düşerim. Gözüm seyrederken ufukla kesişen tarifsiz manzarayı, gönlüm yıllar öncesinin özlemini duyurur ruhuma… Ellerimde sabır sarmaşıkları, zihnimde eskimiş hayaller… Belki bir akşamdır şimdi bu ayrılışa, bu çekip gidişe, bu incitilmişliğe şahitlik eden… Bir sessizlik, bir ıssızlık ve bir yalnızlık hüküm sürmektedir şimdi ovalar boyunca, dağlar ardınca ve yollar uzaklığınca…
Sitemler birbirine karışmakta, karanlık sarıp sarmalamakta, siretler ve sûretler birbirine karışmaktadır. Bir dargınlık, bir dalgınlıkla buluşmakta ve yollar; yılların koynunda ötelere doğru uzayıp gitmektedir.
Dağılırken Sevdanın Sesi Zamanda…
Bilen bilmeyene, görünen görünmeyene, sevilen sevilmeyene, inciten incinenlere karışmakta… Bilen bilmeyeni aşağılamakta, gören görmeyeni anlamamakta, sevilen sevilmeyeni horlamakta, inciten incinenin ruhunu kanatmakta… Ve yine sevgiye dokunamamış ve dokunmamakta direnenler, sevginin varlığına ve faydasına inanmamakta, varsıllar yoksulların ateşten gömleğinden habersiz yaşamakta, çocuklar şaşkın bir ifadeyle ortalıkta dolaşıp büyüklerin yüzüne bakarak ağlamakta, gün ağarmakta ve sesler birbirine karışmaktadır.
Dağılırken Sevdanın Sesi Zamanda…
Nağmenin; kırılgan gövdeleri enine ve boyuna kesip biçen, yakan, kül eden, eriten sesiyle hemdem yürekler, uzakların, mağdurların ve mazlumların sızısıyla iki büklüm, cihana saldıkları velvele eşliğinde nar-ı aşkın rengine boyanıp, acılara dayanmak için yeni teselliler aramaktalar. Sevginin incittikleri ve sevgiyi incitenler, sevgisizlik derdiyle inim inim inleyip, çare bulamadıkları için yeni hüsranların ellerinden tutup, kendi hayatlarını ve daha nice hayatları karartanlar, tutunacakları dalları ellerinde kalıp, her gün başka başka hicranlara uyananlar, ezilenler, avunanlar, avutulanlar, avutulamayanlar ve zamanın getirdiği ağırlık altında elleri sinesinde kalanlar… Bunlar, onlar, şunlar ve diğerleri; ayrı ayrı sevdaların ya da sevdasızlıkların vurgunudurlar. Ve nice esaret ve eziyetlerin gölgesinde sararıp solmaktadırlar.
Dağılırken Sevdanın Sesi Zamanda…
Ey aşk çerisi ve aşk delisi olanlar… Hayatlarıyla oyun oynayanlar ve hayatlarıyla oyun oynatanlar… Hayatın anlamı üzerinde bir kez olsun kafa yormayanlar… Hayatı; hedefsiz ve hayalsiz düşüncelerine, davranışlarına, yaşayışlarına basamak yapanlar… Hayattan çok şey umanlar ve hiçbir şey ummayanlar… Hayatın acılarıyla, çileleriyle, incitilmiş ve incinmişlikleriyle yoğrulanlar… Ve hayatlarının nereye gittiğine bir kez olsun bakmayanlar… Ve inkâr ettikleri gerçeğin yok olacağını sananlar… Ve bütün bunların cevabıyla meşgulken ruhlarını ıstırabın esiri kılanlar… Hayatlarımızı hayatlarıyla kavrayanlar…
Hayatlarınızla ve başka hayatlarla; oyun oynamayın, oynatmayın.