Eskiden kuruma müessese denirdi. Kurum; kişiye bağımlı olmayan, objektif yani nesnel bir kuruluştur. Kurum kurulduğunda kişisel olmaktan çıkar, ehil ve yetkili kişilerin yani ortak aklın oluşturduğu kurullara terk edilir. Sağlıklı ve uzun soluklu olması istenen müessesede kurullar yüzünü bilim ve bilgeliğe çevirir ve onların sesine kulak verir. Dolayısıyla bu kurumda bilgi, deneyim ve sağduyu hâkim olur. Eğer kurumda bir karar alınacaksa uzmanlardan oluşan kurulların görüş ve önerilerine müracaat edilir.
Tarihte uzun soluklu kurumlar kurmuş, yaşatmış milletlerin sayısı azınlıktadır. Devlet bu kurumların başında gelir. Devlet, kurumlar ve kuruluşların toplamının adıdır. Devlet, insan vücudundaki organlara benzer. Her bir organ bir kurum gibidir. Ruh ve beden sağlığı yerinde olan insanın hayatını sürdürmesi için her bir organın bu amaca hizmeti neyse, devletin sağlıklı işlemesi için kurum ve kuruluşların amacı da odur.
İnsanlar ölümlüdür ve kısa süreli hayatları vardır. Oysaki kurum ve kuruluşlar uzun ömürlüdür ve kişilere bağlı değildir. Ordu, mahkeme, medrese ve vakıflar buna en güzel örnektir.
Devlet yönetiminde bulunan yöneticiler, kendi kişisel ihtiraslarını gerçekleştirmek için kurum ve kuruluşları tahrip etmeden bunları koruyup geliştirecek insanlara sahip çıkmalı ve yeni nesiller de yetiştirmelidir.
Bugün ülkemizde kişisel ve siyasi ihtiraslar yüzünden kurumlar arasında yaşanan birbirini anlamama ve aynı amaç doğrultusunda hareket etmeme devleti yıpratmaktadır. Unutmayalım ki, Osmanlı son döneminde kurumlar arasındaki amaç birliğini sağlayamadığı için yıkıldı. Çünkü devlette; saray, meclis, kışla, medrese, mektep, mahkeme, cami, kilise, havra, tekke, çarşı ve pazar birbirini anlamakta zorlanıyordu. Amaç birliğini kaybetmişti.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti birbirini anlamayan çok başlı kurumları aynı amaç uğrunda birleştirerek kurulmuş bir devlettir. Bu anlayışı çok iyi tahlil etmemiz gerekir. Lütfen devletimizin çalakalem, kötü niyetli, ideolojik saplantılı ve cahil insanların elinde çarçur edilmesine müsaade etmeyelim, etmesine sessiz kalmayalım. Zira sadece çocuklarımız değil, torunlarımızın çocukları bile bize lanet eder.
Eğer kurumlarımızı tahrip etmenin adı siyaset ya da yönetimse bu erdemsiz ve deneyimsiz siyasettir ya da yönetimdir.
Merhum Mehmet Akif’in: “Ecdadını zannetme asırlarca uyurdu, Nereden bulacaktın o zaman eldeki yurdu.” sözüne kulak verelim.