ETÜ Rektörü Prof. Dr. Muammer Yaylalı’nın moderatörlüğünü yaptığı panele konuşmacı olarak Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı Vahdettin Ertaş, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Başkanı (BDDK) Mukin Özdemir, Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) Başkanı Birol Aydemir, katıldı.
Saygı Duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunmasının ardından açılış konuşmasını yapan İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hüseyin Özer, Türkiye’nin son yıllarda çok önemli olaylar yaşadığını ve bunların ekonomiye de yansıdığını belirterek panelistlerden herkesin iyi istifade etmesi gerektiğini hatırlattı.
Özer yaptığı açılış konuşmasında şunları söyledi; İktisadi İdari Bilimler Fakültemiz tarafından düzenlenen ‘Son 10 yılda Türkiye’de para ve sermaye piyasalarındaki gelişimler’ panelinin öğrencilerimize çok katkı sağlayacağına inanıyorum. 10 yıllık geçmişe göz attığımızda bazı olayların ülkemizde önemli derecede kararlara sebep olduğunu görmekteyiz. 30 Mart Genel Seçimleri, 27 Mayıs Gezi olayları, Para Piyasa Kurulunun toplantısı, 2012 Sermaye Piyasası Kanunun çıkarılması, finansal krizler, Bankacılık Kanunları ve 2001 krizi bunlar arasında sayılır. Bu dönemde yaşanan olayların, alınan kararların Türkiye ekonomisine etkisini değerlendirmek için uzmanlarımız teşrif ettiler. Herkesin bu panelden istifade edeceğini düşünüyorum.”
Panele Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hikmet Koçak, Takasbank Genel Müdürü Murat Uslu, Erzurum Polis Okulu Müdürü Nurettin Gökduman, ETSO Başkanı Lütfü Yücelik, İl kurum amirleri, Atatürk Üniversitesinden çok sayıda akademisyen ve Üniversitemizde görev yapan akademik- idari personelin yanında öğrenciler ve çok sayıda davetli katıldı.
Rektör Prof. Dr. Yaylalı’nın panelin Konusu ve Türkiye Ekonomisiyle ilgili kısa bir bilgilendirme konuşmasının ardından söz verdiği SPK Başkanı Vahdettin Ertaş, son 10 yılda petrol fiyatlarının 10 kat arttığını, AB'nin 50 yılın en büyük krizini yaşadığını ve Arap baharının olduğunu belirterek buna rağmen Türkiye'nin ekonomide büyüdüğünü anlattı. . Türkiye’nin son yıllardaki büyüme oranlarını açıklayan Ertaş, büyük sorunlara rağmen bu derecede büyümenin ciddi bir başarı olduğunu söyledi. Ertaş, “Dünya genel olarak son 10 yılda yüzde 3,8 lik bir büyüme oranını kazanmıştır. ABD 1,8 büyürken, Avrupa Birliği yüzde 1,2 büyüme göstermiştir. Son yıllarda ciddi bir Çin olgusu vardır. Çin ile rekabet etmek her geçen gün zorlaşıyor. Piyasalara çok hızlı bir giriş yapmış ve 10,2 lik oranla en çok büyüyen ülke olmuştur. Türkiye ise son 10 yılda yüzde 5 büyüme kaydetmiştir. Türkiye’nin çok ciddi 3 problemi vardı. Bu problemlerden birincisi petrol fiyatlarındaki artış, ikincisi AB’nin son 50 yılın en büyük krizini yaşaması, üçüncüsü ise Arap Baharıdır. Bunlara rağmen ülkemizin yüzde 5 oranında bir büyüme kazanması büyük bir başarıdır” dedi.
BDDK Başkanı Mukin Özdemir de, 'Kriz testinden başarıyla çıkan bankacılık sektörü' konulu sunumunu yaptı. Bankacılık sektörünün sermaye yapısının güçlü olduğunu anlatan Mukin Özdemir, bu sektörün devlet katkısı almayan nadir ülkelerden biri olduğunu bildirdi. “Finans sektörü ülkemizde gün geçtikçe gelişiyor. Bankacılık sektörü de şuan çok gelişmiş durumdadır. Eğer bir ülkede banka gelişirse ülkede gelişir. Dünyada çok ciddi ekonomik krizler yaşandı. Dünyanın en büyük bankalarının battığı günlerin sorunları hala bu gün yaşanmaktadır. 2001 yılında bankacılık ciddi bir kriz yaşadı. Bu krizde ülkemizde 20’nin üzerinde banka sektör dışına çıkmak zorunda kaldı. Alınan tedbirler ile toparladık ve geliştik. Krizden sonra Türk Bankacılığı hızlı bir şekilde büyüdü ve yüzde 6016 artış gösterdi. Bankacılık ayrıca çok ciddi bir istihdam kaynağıdır. Bu gelişmeyle sektöre girmek isteyenlerde de artış oldu” dedi. Türkiye’nin son 10 yılında kamu borçlarını ciddi derecede azaltmasının da başarı olduğunu dile getiren Öztekin, Takibe dönüş oranlarını açıkladı. Öztekin, “Takibe dönüş oranları 2001 yılında yüzde 30 civarlarındayken şuan yüzde 2 civarındadır. Bu kadar kredinin ve geçmiş kredilerin olduğu bir sektörde bu oranın bu kadar düşmesi, BDDK’nın başarısı ve ülkedeki siyasi istikrardır. Sektörün en önemli gücü sermaye yapısıdır. Türkiye, Devletin banka denetleme kurullarına destek vermediği nadir ülkelerden biridir” dedi.
TUİK Başkanı Birol Aydemir, her yıl yüzde 7-8 civarında cari açık verildiğini, geçmiş dönemde kamunun borçlandığını harcamalarının fazla gelirlerinin az olmasından dolayı uzun vadede sıkıntılı süreç yaşandığını söyledi. 2001 yılındaki ekonomik kriz sonrası yapısal reformlara başlandığını ve bu şekilde 2008 deki ekonomik krize yakalanılmadığını anlattı. Ekonomik krizlerin öğretici olduğunu iddia eden Birol Aydemir, şunları söyledi:
"Krizler öğretici oluyor. Dünyadaki krizlerle birlikte temel yapısal reformlar yapılır. Bu açıdan hep kötü değildir krizler. Bir fırsattır da. Biz 2001 krizinden sonra yapısal reformlara başladık. BDDK'nın oluşturulması o dönemde yapılan en önemli reformlardan biriydi. Bunu getirisini de 2008 de yaşanan krizde gördük. Eğer BDDK olmasaydı Türkiye'nin son krizde ayakta kalması mümkün değildi. Bizim yara almamızı önledi. Bağımsız kurumlar oluşturduk. Sigortacılıkla, kamu yönetimi alanında, mali ve ekonomiye ilişkin düzenlemeler yaptık. Eğer bankacılık yapmaya başladıysak bu politikalara borçluyuz. Kamu sektöründe 2003-2004 yılında negatif olan tasarruf açığını pozitife çıkardık. Şu anda kamunun yüzde 4 civarında fazlası var. Özel sektör ise tasarruflarını düşürdü. Kamu aynı zamanda gelirlerini artırarak tasarruf yaptı. en büyük gelir kaynağı ise vergilerdir."
İnsanların geliri olmadan daha fazla harcama yaptığını, borçlandığını bu nedenle tasarruf yapılmadığına dikkati çeken Birol Aydemir şöyle konuştu: "Hane halkı kredi kartlarıyla, banka kredileriyle borçlanıyor. 2013 yılının sonunda buna karşı tedbirler alındı. Bu iş yavaşlatılmak üzere bu kararların hepsi doğruydu. Gelirin harcanmayan kısmı tasarruftur. Tüketici kısarsa tasarruf artar. Sorunumuz hanelerin şirketlerden daha çok gerekli tasarrufu yapmamalarıdır. Aslında yapıyorlar ama sisteme girmiyor. Yastık altındaki altınlardan bahsediliyor. O altınlar ne kadar, ne diyor bilemiyoruz. Sisteme girmeyen altın veya başka tasarruf araçlarının sisteme girmesini sağlamak lazım. Bunun için de araçlar üretilmesi gerek. Mali disiplinin, siyasi istikrarın olması direnç oluşturuyor. Yoksa bu cari açıkla direnmememize imkân yok. Cari açığı azaltmamız lazım. Bu yüzden tasarruflarımızı verimli kullanmamız gerekli. Milli gelirin artmasıyla tasarruf da artar. Ama özel sektör daha çok inşaat üzerine büyümeye gidiyor. Biz iktisatçılar için inşaata yapılan yatırım verimli değildir. Bizim üretim üzerine, araştırma üzerine yatırım yapmamız lazım." dedi
Katılımcıların sorularının konuşmacılar tarafından cevaplandırılmasının ardından Rektör Prof. Dr. Muammer Yaylalı Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı Vahdettin Ertaş, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Başkanı (BDDK) Mukin Özdemir, Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) Başkanı Birol Aydemir’e teşekkür plaketi ve Oltu taşından yapılan kol düğmeleri hediye etti.
Saygı Duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunmasının ardından açılış konuşmasını yapan İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hüseyin Özer, Türkiye’nin son yıllarda çok önemli olaylar yaşadığını ve bunların ekonomiye de yansıdığını belirterek panelistlerden herkesin iyi istifade etmesi gerektiğini hatırlattı.
Özer yaptığı açılış konuşmasında şunları söyledi; İktisadi İdari Bilimler Fakültemiz tarafından düzenlenen ‘Son 10 yılda Türkiye’de para ve sermaye piyasalarındaki gelişimler’ panelinin öğrencilerimize çok katkı sağlayacağına inanıyorum. 10 yıllık geçmişe göz attığımızda bazı olayların ülkemizde önemli derecede kararlara sebep olduğunu görmekteyiz. 30 Mart Genel Seçimleri, 27 Mayıs Gezi olayları, Para Piyasa Kurulunun toplantısı, 2012 Sermaye Piyasası Kanunun çıkarılması, finansal krizler, Bankacılık Kanunları ve 2001 krizi bunlar arasında sayılır. Bu dönemde yaşanan olayların, alınan kararların Türkiye ekonomisine etkisini değerlendirmek için uzmanlarımız teşrif ettiler. Herkesin bu panelden istifade edeceğini düşünüyorum.”
Panele Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hikmet Koçak, Takasbank Genel Müdürü Murat Uslu, Erzurum Polis Okulu Müdürü Nurettin Gökduman, ETSO Başkanı Lütfü Yücelik, İl kurum amirleri, Atatürk Üniversitesinden çok sayıda akademisyen ve Üniversitemizde görev yapan akademik- idari personelin yanında öğrenciler ve çok sayıda davetli katıldı.
Rektör Prof. Dr. Yaylalı’nın panelin Konusu ve Türkiye Ekonomisiyle ilgili kısa bir bilgilendirme konuşmasının ardından söz verdiği SPK Başkanı Vahdettin Ertaş, son 10 yılda petrol fiyatlarının 10 kat arttığını, AB'nin 50 yılın en büyük krizini yaşadığını ve Arap baharının olduğunu belirterek buna rağmen Türkiye'nin ekonomide büyüdüğünü anlattı. . Türkiye’nin son yıllardaki büyüme oranlarını açıklayan Ertaş, büyük sorunlara rağmen bu derecede büyümenin ciddi bir başarı olduğunu söyledi. Ertaş, “Dünya genel olarak son 10 yılda yüzde 3,8 lik bir büyüme oranını kazanmıştır. ABD 1,8 büyürken, Avrupa Birliği yüzde 1,2 büyüme göstermiştir. Son yıllarda ciddi bir Çin olgusu vardır. Çin ile rekabet etmek her geçen gün zorlaşıyor. Piyasalara çok hızlı bir giriş yapmış ve 10,2 lik oranla en çok büyüyen ülke olmuştur. Türkiye ise son 10 yılda yüzde 5 büyüme kaydetmiştir. Türkiye’nin çok ciddi 3 problemi vardı. Bu problemlerden birincisi petrol fiyatlarındaki artış, ikincisi AB’nin son 50 yılın en büyük krizini yaşaması, üçüncüsü ise Arap Baharıdır. Bunlara rağmen ülkemizin yüzde 5 oranında bir büyüme kazanması büyük bir başarıdır” dedi.
BDDK Başkanı Mukin Özdemir de, 'Kriz testinden başarıyla çıkan bankacılık sektörü' konulu sunumunu yaptı. Bankacılık sektörünün sermaye yapısının güçlü olduğunu anlatan Mukin Özdemir, bu sektörün devlet katkısı almayan nadir ülkelerden biri olduğunu bildirdi. “Finans sektörü ülkemizde gün geçtikçe gelişiyor. Bankacılık sektörü de şuan çok gelişmiş durumdadır. Eğer bir ülkede banka gelişirse ülkede gelişir. Dünyada çok ciddi ekonomik krizler yaşandı. Dünyanın en büyük bankalarının battığı günlerin sorunları hala bu gün yaşanmaktadır. 2001 yılında bankacılık ciddi bir kriz yaşadı. Bu krizde ülkemizde 20’nin üzerinde banka sektör dışına çıkmak zorunda kaldı. Alınan tedbirler ile toparladık ve geliştik. Krizden sonra Türk Bankacılığı hızlı bir şekilde büyüdü ve yüzde 6016 artış gösterdi. Bankacılık ayrıca çok ciddi bir istihdam kaynağıdır. Bu gelişmeyle sektöre girmek isteyenlerde de artış oldu” dedi. Türkiye’nin son 10 yılında kamu borçlarını ciddi derecede azaltmasının da başarı olduğunu dile getiren Öztekin, Takibe dönüş oranlarını açıkladı. Öztekin, “Takibe dönüş oranları 2001 yılında yüzde 30 civarlarındayken şuan yüzde 2 civarındadır. Bu kadar kredinin ve geçmiş kredilerin olduğu bir sektörde bu oranın bu kadar düşmesi, BDDK’nın başarısı ve ülkedeki siyasi istikrardır. Sektörün en önemli gücü sermaye yapısıdır. Türkiye, Devletin banka denetleme kurullarına destek vermediği nadir ülkelerden biridir” dedi.
TUİK Başkanı Birol Aydemir, her yıl yüzde 7-8 civarında cari açık verildiğini, geçmiş dönemde kamunun borçlandığını harcamalarının fazla gelirlerinin az olmasından dolayı uzun vadede sıkıntılı süreç yaşandığını söyledi. 2001 yılındaki ekonomik kriz sonrası yapısal reformlara başlandığını ve bu şekilde 2008 deki ekonomik krize yakalanılmadığını anlattı. Ekonomik krizlerin öğretici olduğunu iddia eden Birol Aydemir, şunları söyledi:
"Krizler öğretici oluyor. Dünyadaki krizlerle birlikte temel yapısal reformlar yapılır. Bu açıdan hep kötü değildir krizler. Bir fırsattır da. Biz 2001 krizinden sonra yapısal reformlara başladık. BDDK'nın oluşturulması o dönemde yapılan en önemli reformlardan biriydi. Bunu getirisini de 2008 de yaşanan krizde gördük. Eğer BDDK olmasaydı Türkiye'nin son krizde ayakta kalması mümkün değildi. Bizim yara almamızı önledi. Bağımsız kurumlar oluşturduk. Sigortacılıkla, kamu yönetimi alanında, mali ve ekonomiye ilişkin düzenlemeler yaptık. Eğer bankacılık yapmaya başladıysak bu politikalara borçluyuz. Kamu sektöründe 2003-2004 yılında negatif olan tasarruf açığını pozitife çıkardık. Şu anda kamunun yüzde 4 civarında fazlası var. Özel sektör ise tasarruflarını düşürdü. Kamu aynı zamanda gelirlerini artırarak tasarruf yaptı. en büyük gelir kaynağı ise vergilerdir."
İnsanların geliri olmadan daha fazla harcama yaptığını, borçlandığını bu nedenle tasarruf yapılmadığına dikkati çeken Birol Aydemir şöyle konuştu: "Hane halkı kredi kartlarıyla, banka kredileriyle borçlanıyor. 2013 yılının sonunda buna karşı tedbirler alındı. Bu iş yavaşlatılmak üzere bu kararların hepsi doğruydu. Gelirin harcanmayan kısmı tasarruftur. Tüketici kısarsa tasarruf artar. Sorunumuz hanelerin şirketlerden daha çok gerekli tasarrufu yapmamalarıdır. Aslında yapıyorlar ama sisteme girmiyor. Yastık altındaki altınlardan bahsediliyor. O altınlar ne kadar, ne diyor bilemiyoruz. Sisteme girmeyen altın veya başka tasarruf araçlarının sisteme girmesini sağlamak lazım. Bunun için de araçlar üretilmesi gerek. Mali disiplinin, siyasi istikrarın olması direnç oluşturuyor. Yoksa bu cari açıkla direnmememize imkân yok. Cari açığı azaltmamız lazım. Bu yüzden tasarruflarımızı verimli kullanmamız gerekli. Milli gelirin artmasıyla tasarruf da artar. Ama özel sektör daha çok inşaat üzerine büyümeye gidiyor. Biz iktisatçılar için inşaata yapılan yatırım verimli değildir. Bizim üretim üzerine, araştırma üzerine yatırım yapmamız lazım." dedi
Katılımcıların sorularının konuşmacılar tarafından cevaplandırılmasının ardından Rektör Prof. Dr. Muammer Yaylalı Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı Vahdettin Ertaş, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Başkanı (BDDK) Mukin Özdemir, Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) Başkanı Birol Aydemir’e teşekkür plaketi ve Oltu taşından yapılan kol düğmeleri hediye etti.
Editör
Son Güncelleme: 19.04.2014 13:17