Gogol’un “Neva Bulvarı”, yıllardır aklımda kalan elit, tertemiz sokaklarında, insanların özenle giyinerek dolaştıkları, güzel konuştukları Petersburg’da bir bulvar. Yüksek memurların, ordu mensuplarının, zenginlerin, âşıkların, yazarların, şairlerin her gün kalabalıklar oluşturdukları bir bulvar, Neva bulvarı. Randevular burada veriliyor, tesadüfler burada oluşuyor. Konuşmalar genelde üst seviye konulardan; seçkin! Şehrin aydınlığı, kültürü buradan okunuyor.
Bir başka şehirle ilgili bir yazı okuduğumda, Erzurum aklıma gelir ve Erzurum’la mukayese ederim. Çoğu zaman içimi hüzün kaplar!
Niçin mi?
Erzurum’da öyle insanlar vardır ki inanın; yanlarında malayani konuşabilecek bir boşluk bulamazsınız. Her sözü sohbeti dolu, bilgi yüklü, kitabi ve felsefesi tadından yenilmez insanları çoktur. Veya her şeye siyasi ve eğri büğrü kitaba dayanmayan bilgiler ya da Kuran’a dayanmayan din anlayışı ile aynı konuları her gün birbirlerine anlatan insanlar. Güzel işler yapmaya çalışan insanlara ağır eleştiriler yapan, hatta düşman olan insanlara eskiden “pahıl” derdik, onlar gene aynılar, değişmemiş hatta daha da geriye gitmişler.
Ecz. Erdal Güzel Beyefendi, Er-Vak’ın Başkanı. Er-Vak; belki de Erzurum için gerçek bir şans. Yürüyen kültür, yaşayan tarih, canlı mazi!
Er-Vak’ın değerli üyelerini tek tek kutlamayı bir borç biliyorum.
Ecz. Erdal Güzel, Er-Vak Kültür Yayınları iki ciltlik bir kitapla “Birinci Dünya Savaşı ve Milli Mücadele’de Erzurum” ( Editörler, Prof. Dr. Yavuz Aslan- Doç. Dr. Tolga Başak) adlı kitapları incelik göstererek bana hediye etti!
Önce Erzurum’un Türkiye için hayati önem taşıdığını belirtmek istiyorum. Erzurum düşerse; bütün Türkiye’yi kaybedebiliriz.
Erzurum’un gençlerinin bu konuyu anlaması lazım! Konunun ciddiyetini, aciliyetini kavramak lazım. Tarihin tekerrür gibi bir alışkanlığının olduğunu unutmamak gerekir.
Erzurum’da çeşitli kahvelere, parklara, kafe ve çay ocaklarına hem gündüz hem de gecenin belli bir saatine kadar gittim. Gençlerimizi biraz dağınık, biraz yüksek ses ve toplumda bulunduğunu unutmuş şekilde gördüm. Oysa Dadaş, nazik, kibar, vakurdur. Büyüğüne ve küçüğüne saygılı ve sevgi doludur. Galiba motivasyon ve disiplin biraz eksilmiş gibi! Disiplinsiz olmaya hem hakkımız hem vaktimiz yok!
Temizlik, hijyen konusuna ise artık bu yazımda en azından girmek istemiyorum.
Her gencin “Nutuk” ve akabinde “Birinci Dünya Savaşı ve Milli Mücadele’de Erzurum” (Er-Vak Kültür Yayınları)” adlı şahane eseri okumaları ve milli şuurla, milli sorumluluklarını geliştirmeleri gerekir. Okullarımızda öğretmenlerimizin de her yaştaki öğrencilerine bu kitapları okutmaları gerekir. Elbette önce öğretmenlerimizin okumalarını tavsiye ediyorum.
Erzurum’un sorumluluğu büyüktür. Türkiye’nin güvenliği Erzurum’un güvenliği ile doğru orantılıdır.
“Birinci Dünya Savaşı ve Milli Mücadele’de Erzurum” adlı kitaplar bana çok şey anlattı. Bunlardan belki de en önemlisi; 1915 yılı şehrin ekonomisi, sıfır olan üretimi, yoksulluğu ve hiç olmamış konforunu Alman, İngiliz ajanlarının raporlarında, Rus medyasında gördüm. Biraz tarım ürünü yetiştiriliyor. Fabrika, ilaç, hastane yok. Zaten işgalin sebeplerinin en önemlisi sosyoekonomik olarak yaşanabilir hayat standartlarını ve teknolojiyi üretememektir. Ve emperyalist ülkeleri tanıyamamaktır.
Aydınlanmak; okumak ve düşünmekle, hatalarımızı, eksiklerimizi görmekle başlar.