ERZURUM'dan iki günlüğüne İstanbul'a giderken Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen ile aynı uçaktaydık.
Uçak belirli bir yüksekliğe çıktıktan sonra Sekmen, yerinden kalkarak yolculara sohbete başladı.
Biz ‘burnundan kıl aldırmayan’ nice siyasetçiler ve yöneticiler gördük.
Bırakın diyalog kurmayı, adam başını döndürüp 'selam' bile vermiyor.
Ama Mehmet Sekmen, tüm yolculara 'merhaba' demeye özen gösterdi.
Sabiha Gökçen havalimanına indiğimizde meslektaşımız Kenan Gülerci karşımızdaydı.
Maltepe Erzurumlular Eğitim Kültür Ve Yardımlaşma Vakfı'na vardığımızda Başkan Süha Dengizek'i katlar arasındaki kursları denetlerken bulduk.
Erzurum barları çalışan her yaştan çok sayıda kadını görünce gözlerimize inanamadık.
‘Erzurum'da kadın barları oynayan ekip kalmadı’ ama, 'gurbetteki manzara umut vericiydi.’
'AĞIR' ŞAKALAR VE İLK GECİNİN SÜRPRİZİ
İlk gece Vakfın üst katında Lütfü Ortakale ve saz arkadaşlarından, cağ kebap eşliğinde fasıl dinledik.
Çok sayıda Erzurumlunun hazır bulunduğu gecede 'sulu şakalar' ve arkadaş arasında anlatılması gereken bazı 'özel' konuların paylaşılması bize 'ağır' geldi.
İşte o gecede çok güzel bir sürpriz de yaşadık.
Dikkat çeken, bir takım fiziki özellikleri vardı.
Omuzlarına düşen kıvırcık saçlarıyla, orta yaşlı biri salondan içeri girdi.
Bir süre sonra o arkadaş anons edildi.
Başka bir yere davetli olduğu için fazla zamanı olmadığını belirtti.
Zaten salona girdiğinde yeterince ilgi görmemişti.
Mikrofona ihtiyaç duymayan bir sesle konuşmaya başladı.
Ardından Çanakkale zaferi haftası olduğunu anımsattı ve Çanakkale türküsünü söylemeye başladı.
Herkes duyduğu davudi sesten etkilenmişti.
Yerli Pavarotti, o gür sesiyle herkesi adeta büyüledi.
Ardından Erzurum'un marşı olarak bilinen 'Sarı Gelin'i seslendirdi.
Salondakileri söylediği türkülere kattı ve büyük bir koro kurdu.
Merak edilen şuydu:
Bu kadar muhteşem sesi olan bir sanatçı şimdiye kadar niçin tanınmıyordu?'
Arkadaş, bugünkü ’sisteme’ uymadığını söylemekle yetindi.
Salona girdiğinde selamını almayanlar onu giderken ayakta alkışlayarak uğurladılar.
Kim olduğunu siz de merak ettiniz değil mi?
Sanatçı Hasan Karayol.
youtube.com'da Hasan Karayol'un seslendirdiği türkülerden birini mutlaka dinlemenizi tavsiye ederim.
SİYASETÇİ İSTİLASI
15 Mart Pazar günü Kadıköy'de tur atarken İstanbul Erzurumlular Kültür ve Dayanışma Vakfına uğradık.
Başkan Mehmet Sabri Seven, eski Başkan Gani Hamutçu, eski dostlar Cemal Yüngül, Kubilay Demiryürek, Hasan Şengel'le sohbet ettik.
Bostancı gösteri merkezi ise 'canlı yayın' olmasına karşın doluydu.
O kalabalıkta Müeyyet Pirimoğlu, Ömer Horasan gibi dostlarla selamlaşmak güzeldi.
Sahneye yakın ön sıraları, siyasetçiler ile aday adayları istila etmişti.
Çevre Bakanı İdris Güllüce bir süre etkinliği izledi ve eski siyasetçi Rasim Cinisli'nin elinden özel tablo aldıktan sonra ayrıldı.
Güllüce gittikten bir süre sonra bu kez İçişleri eski Bakanı Efkan Ala geldi.
İstanbul Emniyet Müdürü Selami Altınok ile bir süre etkinliği izledi.
Aday adayları özellikle Efkan Ala ile görüntü vermek, yakınlıklarını çevreye hissettirmek için olağanüstü çaba harcadılar.
ÇAY ERZURUM'DA 4, BOĞAZDA 3 LİRA
Skeçleriyle sahne alan Cumhur Seval ile Semih Yetimoğlu ikilisini çok beğendim.
Böylesine uzun süreli ve önemli etkinlikte Murat Balkuş ile 'Guşkana Fuat 'ı da görmek isterdim.
TRT Erzurum Radyosundan emekli Lütfü Ortakale’nin çalıştırdığı amatör sanatçılar, profesyonelleri aratmadı.
Türk Halk Müziği sanatçısı Yavuz Değirmenci'nin seslendirdiği türkülerden çoğunu unutmuştum.
Demek ki arada bir Yavuz Değirmenci'yi dinlemek iyi gelecek.
Performansı mükemmel olan Değirmenci, sahneden hak ettiği alkışı alarak inmeyi bildi.
'Haydi gel Erzurum'a gel' türküsü Erzurum'un turizmine önemli katkı sağlayan İbrahim Erkal, bu kez 'Bir çay getir kıtlama' ile çıktı sevenlerinin karşısına.
Sahneye veda ederken 'Canısı İbo' hayranlarından tam not aldı.
Yaklaşık 7 saat süren konserin ardından Beylerbeyi'nde balık yemeye gittik.
Ama muhteşem boğaz manzarası karşısında donup kaldık.
823 yıllık Hamid-i Evvel Caminin yakınında ki kahvede boğaza karşı çay içtik.
Erzurum'da pastanelerde 4-5 liradan çay içenler, Boğaziçi'nde denize 5-10 adım ötede içilen çayın en az 10 lira olması gerektiğini söylediler.
Duvarda asılı tarifede bir bardak çayın 3 lira olduğunu öğrenince büyük şaşkınlık yaşadılar.
Erzurum’a dönüş yolunda, şunu düşünmeden edemedim:
Sebahattin Bulut rahmetli olduktan sonra 12 Mart'ı yaşamak için İstanbul'a gitmek şart mıdır?
+++
Not: Fotoğrafları için meslektaşımız Ahmet Akbuğa’ya teşekkürler.