Doğal afetler nedeniyle maruz kaldığımız riskler ve "kırılganlıklar" fiziksel koşulların olduğu kadar içinde bulunduğumuz toplumsal konumların da ürünü olduğunu belirten Doç. Dr. Mevlüt Özben, “Bu yüzden afetlere hazırlık ve afet sırasında yapılacaklara ilişkin sürdürülen çalışmalarda gözetilmesi gereken konulardan biri de toplumsal cinsiyete dayalı eşitsizliklerdir. Toplumsal cinsiyete dayalı eşitsizliklerin afet gibi sıra-dışı olaylarda kadınlar ve kız çocukları açısından daha da büyük mağduriyetlere sebebiyet verdiğinin son çalışmalarla da kanıtlandığını belirten Özben'e göre, kadınlar ve kız çocuklarının doğal afetler sırasında ve sonrasında maruz kaldıkları riskler ve "kırılganlıklar" erkeklere oranla çok daha fazladır. Dahası kadınlar arasında bile, bekar olmak, boşanmış olmak ya da çocuksuz olmak risk ve kırılganlıkları arttırabilmektedir: Genel olarak ifade etmek gerekirse; hayatta kalma, sağlık, geçim, güvenlik gibi konularda toplumsal cinsiyet farklılığı yaşanılan afeti daha da ağırlaştırabilmekte ve sürekli kılabilmektedir” dedi.
Afetler karşısında en çok acıyı, yoksunluğu ve mağduriyeti kadınlar, yoksullar ve engellilerin çektiğini dile getiren Doç. Dr. Özben, “Bu bakımdan, afetlerde incinebilirlikleri, kırılganlıkları, çeşitli istismarlara maruz kalma riskleri ve güvenlik meseleleri bağlamında kadınlara yönelik program ve uygulamaların devreye sokulması gerekir. Başka bir deyişle, afet anı ve sonrasında cinsiyet nedeniyle ortaya çıkan mağduriyetler konusunda bilinç düzeyini yükseltmek ve kamu politikalarına katkı sağlamak öncelikli bir konu olarak önümüzde durmaktadır” diye konuştu.
Ziyaret sırasında Erzurum İl Afet Müdürü Abdurrahman Aktürk'ün, "afetlerde oluşan cinsiyete dayalı mağduriyetlere karşı bilinç düzeyini yükseltmek ve farkındalığın zorlamasıyla kamu politikalarına etki etmek için neler yapabiliriz?" şeklindeki sorusuna Özben şu cevabı verdi: “Bu soruya verilebilecek en net cevap şudur: Yaşanan ve yaşanacak olan afetlere kadın gözüyle de bakabilmeyiz. Böylece hem cinsiyete dayalı mağduriyetleri daha iyi anlamış oluruz hem de pek çok farklı beklenti ve ihtiyacın saptanmasında da yol alabiliriz” dedi.
Uzmanlık alanı afet sosyolojisi olan Yrd.Doç.Dr. Z. Yonca Odabaş ise konuya farklı bir açıdan yaklaştı. Kadınların geleneksel rolleri ve ilişki ağları ile afet yönetimi için önemli bir kaynak olduğunu ifade eden Odabaş “Afetler ve sonrasında yaşanılan acı tecrübeler göstermiştir ki, kadınlar böylesi zamanlarda çocukları ve diğer kadınlarla ilişkilerini sürdürerek yaraların sosyal bakımdan daha hızlı bir şekilde sarılmasında ve yaşamın normalleştirilmesinde erkeklere göre daha önemli bir rol oynamaktadırlar. Erkekler böylesi zamanlarda genellikle tek başlarına ve içine kapanık bir tutum takınırken kadınlar, içgüdülerinin de zorlamasıyla çocuklarına kol kanat gerer, onlarla konuşur, diğer kadınlarla daha kolay iletişime geçer ve böylece yaşamı sosyal bakımdan normalleştirme bağlamında yol alınabilir. Başka bir deyişle, afetler sonrasında yaşamın kaldığı yerden tekrar yeşertilmesinde kadınlar önemli bir role sahip olduklarından, afetlerle ilgili çalışmalar yürüten kurum ve kuruluşların hazırlıklarında bu konu üzerinde durup etraflıca düşünmeleri de gerekmektedir.” Şeklinde konuştu.
Afetler karşısında en çok acıyı, yoksunluğu ve mağduriyeti kadınlar, yoksullar ve engellilerin çektiğini dile getiren Doç. Dr. Özben, “Bu bakımdan, afetlerde incinebilirlikleri, kırılganlıkları, çeşitli istismarlara maruz kalma riskleri ve güvenlik meseleleri bağlamında kadınlara yönelik program ve uygulamaların devreye sokulması gerekir. Başka bir deyişle, afet anı ve sonrasında cinsiyet nedeniyle ortaya çıkan mağduriyetler konusunda bilinç düzeyini yükseltmek ve kamu politikalarına katkı sağlamak öncelikli bir konu olarak önümüzde durmaktadır” diye konuştu.
Ziyaret sırasında Erzurum İl Afet Müdürü Abdurrahman Aktürk'ün, "afetlerde oluşan cinsiyete dayalı mağduriyetlere karşı bilinç düzeyini yükseltmek ve farkındalığın zorlamasıyla kamu politikalarına etki etmek için neler yapabiliriz?" şeklindeki sorusuna Özben şu cevabı verdi: “Bu soruya verilebilecek en net cevap şudur: Yaşanan ve yaşanacak olan afetlere kadın gözüyle de bakabilmeyiz. Böylece hem cinsiyete dayalı mağduriyetleri daha iyi anlamış oluruz hem de pek çok farklı beklenti ve ihtiyacın saptanmasında da yol alabiliriz” dedi.
Uzmanlık alanı afet sosyolojisi olan Yrd.Doç.Dr. Z. Yonca Odabaş ise konuya farklı bir açıdan yaklaştı. Kadınların geleneksel rolleri ve ilişki ağları ile afet yönetimi için önemli bir kaynak olduğunu ifade eden Odabaş “Afetler ve sonrasında yaşanılan acı tecrübeler göstermiştir ki, kadınlar böylesi zamanlarda çocukları ve diğer kadınlarla ilişkilerini sürdürerek yaraların sosyal bakımdan daha hızlı bir şekilde sarılmasında ve yaşamın normalleştirilmesinde erkeklere göre daha önemli bir rol oynamaktadırlar. Erkekler böylesi zamanlarda genellikle tek başlarına ve içine kapanık bir tutum takınırken kadınlar, içgüdülerinin de zorlamasıyla çocuklarına kol kanat gerer, onlarla konuşur, diğer kadınlarla daha kolay iletişime geçer ve böylece yaşamı sosyal bakımdan normalleştirme bağlamında yol alınabilir. Başka bir deyişle, afetler sonrasında yaşamın kaldığı yerden tekrar yeşertilmesinde kadınlar önemli bir role sahip olduklarından, afetlerle ilgili çalışmalar yürüten kurum ve kuruluşların hazırlıklarında bu konu üzerinde durup etraflıca düşünmeleri de gerekmektedir.” Şeklinde konuştu.
Editör
Son Güncelleme: 12.01.2013 14:24