2015 Bahar döneminde emekliye ayrılan, İletişim Fakültesi Öğretim Görevlisi Şenkaya Ören; 39 yıllık eğitim öğretim görevinin sonuna geldi. Öğretim Görevlisi Ören, geriye yetiştirdiği binlerce öğrenci bıraktı. Görevinin son günlerinde eğitimcilere de tavsiyelerde bulunan Ören, “Eğitim sevgi, saygı, özveri ister, bir eğitimcide bunlar olmalıdır. Profesyonel düşüncenin yanında, insanı anlama sanatı olan empatiyi de ihmal etmemek gerekir. Çünkü yaptığımız iş, maddeye şekil veren bir beceri işi olmayıp; başarı, bilgi ve sevginin buluştuğu ortak paydadır. Ancak bu noktada bireyin gelişimi sağlanabilir.” dedi.
İletişim Fakültesi’nin güler yüzlü hocası Şenkaya Ören, yarım asra yakın öğretim hayatına veda etti.1950 yılında ismini aldığı Şenkaya ilçesinde dünyaya gelen Ören, ilkokul ve liseyi ilçede bitirerek, Ankara Sosyal Hizmetler Akademisini kazandı.1976 yılında okulu bitirdikten sonra Konya Huzur Evinde Sosyal Hizmet Uzmanı olarak iş hayatına başladı. Askerlik görevinin sonunda Sivas çocuk yuvasına tayin oldu. Daha sonra Sivas’tan ayrılarak Bursa Uludağ Üniversitesi Halk Sağlığı Kürsüsü’nde sağlık eğitimcisi ve araştırmacı olarak çalıştı. İletişim’in Şenkaya hocası, gençliğinde Çocuk Esirgeme Kurumu çocuklarına, uzun süre hayata hazırlama hizmetinde bulunduktan sonra, bu motivasyonunu daha geniş alanda sürdürmek amacıyla, Erzurum Atatürk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi’nde, pedagoji hocalığına başladı. Çok sayıda öğretmen adayının yetişmesine katkıda bulunan Ören, sonra hizmetine İletişim Fakültesi’nde Öğretim Görevlisi olarak devam etti ve 17.05.2015 tarihinde bu fakülteden emekliye ayrıldı. İyi bir eğitimin aynı zamanda bir sanat olduğunu ve eğitimle sanatın birbirinden uzak olmadığını, sanatın eğitsel amacı olduğuna vurgu yaptı. Öğrencilerinden çok şey öğrendiğini söyleyen İletişimin hocası ve pedagoji uzmanı Ören, adeta öğrenmenin ve öğretmenin yaşı olmadığına dair mesajlar iletti.
“39 yıla yakın ülkemize hizmet ettiniz. Günümüzde eğitim kişiler tarafından çok değişik şekillerde anlaşılıyor. Sizce eğitim nedir? Eğitimin işlevi neler olmalıdır?
Eğitimin gerçek anlamı bilim adamlarınca yapılan eğitim tanımında yatmaktadır. Onlara göre; eğitim insanın duygu düşünce ve davranışlarında kendi isteğiyle değişiklik oluşturma sürecidir. Eğitimde başarılı olmak için insanların eğitilmeyi kabul etmesi gerekir. Bunun için eğitim eksikliğinin farkında olması, yani eğitim bilinci oluşturmak gerekir. Kimseyi zorla eğitemezsiniz. Etkili eğitim ancak kişinin eğitime karşı isteklendirme ile oluşur. Bu nedenle eğitimin işlevi insanın karşılaştığı veya karşılaşabileceği sorunlarının üstesinden gelebilecek bilgi beceri ve donanım kazanmasıdır. Eğitim insanın hayata bakış açısını gerçekler doğrultusunda değiştirir.
Bir pedagoji uzmanı olarak etkili bir eğitim nasıl gerçekleşir? Eğitimciler ve eğitim planlayıcıları ve yöneticilerine hangi sorumluluklar düşüyor?
Eğitimin sistemsel alt yapısı, yetişmiş insan kaynağı birbirini destekler ve tamamlar nitelikte olmalıdır. Eğitim sistemi çağdaş bilimlerin ışığında yapılanmalı, insanın gelişimine uygunluk taşımalıdır. Diğer hizmet alanlarında olduğu gibi eğitim hizmeti de planlanırken ARGE’ye önem verilmeli, planlar ve hizmet üretimi araştırma verilerine dayandırılmalıdır. Milli Eğitim, bu temelden beslenmeli ve bilimsel alt yapısının, evrensel eğitimle uygunluğu göz önünde bulundurulmalıdır. Örneğin, her kademedeki eğitimde, sınıflardaki öğrenci sayısı aktif (tartışmalı) eğitim yöntemini uygulayabilecek düzeye indirilmelidir. Aşırı kalabalık sınıf uygulamalarından vazgeçilmelidir. Geleneksel sözlü ve yazılı yöntemle ders işleme yerine, eğitim teknolojilerinden yararlanılarak görsel işitsel ve elverdiği ölçüde uygulamalı eğitim yöntemleri ağırlık kazanmalıdır. Ders kredileri gözden geçirilerek varsa fazlalıklar kaldırılmalı, öğrencilerin sosyal hayata daha çok katılımı sağlanmalıdır.
Vurgularınızda etkili eğitimin, başta eğitimcinin yeterliliğinden kaynaklandığı anlaşılıyor. Etkili eğitimden neyi kastettiğinizi biraz açıklar mısınız?
Etkili eğitim, bireye karşılaştığı sorunları bilimsel yöntemlerle çözebilmesi hususunda yeterlikleri kazandırmaktır. Bunun ilk adımı, eğitilenin bulunduğu noktadan işe başlamaktır. Buna eğitim biliminde “hazır bulunuşluk” düzeyi denilmektedir. Bu düzey, kişinin içinde bulunduğu bilişsel, duygusal ve sosyal durumunu anlatır. Eğitimci, öğrencilerin gelişim düzeylerini tanımayınca eğitimde başarılı olamaz. Yani eğitimcinin pedagojik yaklaşımları önemlidir.
Yükseköğretimde, yüksek lisans ve doktora öğrencilerine pedagoji eğitimi verilmeli midir?
Pedagoji eğitimi, eğitim fakülteleri ve enstitülerinin ve zaman zaman fen ve edebiyat fakültelerinin dışında çok uygulanan bir yaklaşım değil. Mevcut anlayışın, “Ben mühendis, hekim yetiştiriyorum önemli olan uzmanlık alanındaki birikim ve yeterlilikleridir.” görüşünün olduğu kanısındayım. Bu bakış açısı, gelenekçi bir anlayışı yansıtır. Çünkü, kuramsal ve uygulamalı bilginiz ve beceriniz yeterli olabilir ama bunu eğitilen kişinin düzeyine indirgeyebilmek için, eğitim bilimlerinin önerdiği bilgi ve yöntemler kalıcı bir öğrenme için gerekli olabilir. Bu nedenle eğitim hangi alanda verilirse verilsin ve ister kuramsal ister uygulamalı olsun, bireyde köklü bir bilgi beceri davranış değişikliğini gerçekleştirmek için pedagojik bilgi ve tutumlara gerek olduğunu düşünmekteyim. Bu nedenle üniversitelerimiz tarafından yürütülmekte olan her türlü eğitim programlarında görev alacak eğitimci adaylarına, zamana yayılmış etkin bir pedagoji eğitimi verilmesinin eğitsel başarıyı artıracağını düşünmekteyim.
Diğer genç akademisyenlere önerileriniz nelerdir?
Başta insan sevgisini temel almalılar. Yapmış olduğumuz şey bir maddeye şekil vermek değil, insanla etkileşim halinde, onu bir üst basamağa çıkmasına yardımcı olarak bilgi beceri kazandırmaktır. Bunun için öğrencilerimize değer vererek, onları kabul ederek, verdiğimiz doğru eğitsel mesajları kabul ettirebiliriz. Sertlikle asla bir yere varılmaz. İnsanı eğitmek kolay iş değildir. Anne baba gibi samimi sevecen, sıcak ve bilim adamının nesnel ve ilkeli tutumu benimsenmelidir. Zaman zaman hizmet verdiğimiz insanlara kırılmış olabiliriz, ama koşulsuz saygı ve sevgi göstermek başarının temelidir. Koşulsuz sevgi, hatana rağmen seni seviyorum; koşulsuz saygı, hatana rağmen seni sayıyorum demektir. Ama öğretilerime de devam edeceğim kararlılığıdır. Eğitim sisteminin böyle olması gerektiğini düşünüyorum. Eğitimde şimdiye kadar süre gelmiş ve bizi amaca götürmeyen yetersiz eğitsel yöntemlerin aşılması gerektiğini söylemek istiyorum. Eğitirkenİnsanın fiziksel, bilişsel ve duygusal sosyal özellikleri tanınmalı, bireyin kendi niteliklerinin farkına varması sağlanmalı sonra bireyin olumlu yönde gelişmesi için motive edilmelidir. Yani profesyonel düşüncenin yanında duyguyu sevgiyi de ihmal etmemek gerekir. Çünkü yaptığımız iş mekanik bir mühendislik işi değildir. İnsana ufuk kazandırmaktır. Bunun için, başta eğitimciyi iyi yetiştirmek gerekir. Bir ülkenin kalkınmasını, gelişmesini istiyorsak yalnız uzmanlık isteyen mesleğe değil, yürekli ve bilinçli eğitimcilere ihtiyaç vardır. Bunu seçmekte eğitim sisteminin görevi olmalıdır.
Akademik hayatınız boyunca hatırınızda kalan bir anınızı paylaşır mısınız?
Doğaldır ki bu uzun meslek yaşantımda birçok anım oldu. Genel bir yaklaşımımdan söz etmem daha aydınlatıcı olur. Ders anlatırken öğrenci sizi değerlendirir ve size bazı tepkiler verebilir. Aslında bu normaldir. Ancak sizin ona yaklaşımınızda, içsel tarafsızlığını korumanız önemlidir. Eğitimcilik yaşantımda, zaman zaman öğrencilerimin derse karşı direnci ile de karşılaştım. Baktım ki beni ve verdiğim eğitsel mesajı ya alamamışlar, ya da yanlış anlamışlar. Ders sonunda odama çağırarak ve yer göstererek oturmalarını istedim. Yapmış oldukları davranışların, neden yanlış bulduğunu belirterek gayet açık ve samimi konuştum. Genellikle bu tür görüşmelerim olumlu sonuçlandı. Ondan sonra sınıfta ilişkilerimiz de düzeldi. Öğrenci, artık senin samimi içten olduğunu anlayınca o tür kanaatleri değiştiriyor ve davranışları düzeltiyor. Kamu hizmetini kişilerarasında hiçbir fark gözetmeden, hizmet ettiğim kişilere insanlık borcu olarak gördüm ve bu yaklaşım sonunda olumlu geri bildirimler de beni çok mutlu etti. Her zahmetin sonunda bir rahmeti, bir hoşluğu olur onu yaşadım. Hele söz konusu eğitim hizmeti ise eğitimci yetiştirirken seçici olunmalıdır. Ben her ders çıkışında, bugün artılarım ve eksilerim nelerdi bunun muhasebesini yapmaya gayret ettim. Yani insan sürekli kendini güncellemelidir. Bilimde tek tek doruğu yoktur, doğru bilinenlerin sürekli sorgulanması vardır. Bugün emekli oldum, ancak hizmetten ve düşünceden emekli olamayız, ömrümün sonuna kadar daha çok gelişecek noktalarımın olabileceğini düşünüyorum.
Edebi yanınızın olduğunu ve şiir yazdığınızı biliyoruz. Biraz da şiir ve edebi yanınızı anlatır mısınız?
Ben 10 yaşımdan beri şiir yazıyorum. İlerleyen yaşlarımda bunun ciddi bir iş olduğunu fark ettim. Birkaç şiirim ve öykümün yayınlanmasına rağmen hala kendime yazar ya da şair demedim. Sanatın çok yetkin bir uğraş alanı olduğunu düşünüyorum. Sanat çok ciddi bir iştir, gönüllere yüreklere hitap etmeli ve insanlara doğru mesajlar iletebilmelidir ki şiir bunlardan biridir. Derslerimde eğitsel bulduğum ve eğitim mesajlı şiirleri öğrencilerimle paylaşmışımdır. Bunun da öğrencinin düşünce ve duygu dünyasına hitap ettiğini düşünüyorum. Arada okuduğum dörtlükler dersin bir çeşnisiydi, ayrı bir güzelliğiydi. Eğitim, sanattan uzak değildir. Sanatın eğitsel amacı da vardır. Ben, sanatın eğitim için olduğuna inananlardanım. Şu anda bir şiir kitabı hazırlıyorum. Diğer taraftan, Erzurumluyum, bu bölgeyle ilgili dinlediğim seferberlik hikâyeleriyle, bu topraklarda yaşanan acılarla ve sevinçlerle ilgili bir öykü kitabı oluşturmayı planlıyorum. Benim yazılarımda esin kaynağım halk edebiyatı ve şiiridir.
Emekliliğinizden sonra Erzurum’dan gitmeyi planlıyor musunuz?
Şimdilik hayır. Ben Erzurum’u seviyorum. Bu toprağın çocuğuyum. Kökümüz burada. 20 sene Batıda yaşadım. Orası da çok güzel ama buraya geldiğime pişman değilim. Çok değerli çalışma arkadaşlarım, öğrencilerimle yoğun mesailerim oldu. Her anım, yaşantımda unutamayacağım izler bıraktı. Ömrümün ve çalışma hayatımın çoğu, bu topraklarda geçti. Bunun için bir yere geçici olarak gitsem de, ömrüm olduğu sürece Erzurum’da kapıyı açıp girecek bir evimin olması arzumdur. Ayrıca fakültemden ve üniversitemden, üzerime bir eğitim sorumluluğu düşerse yerine getirmeyi bir borç olarak görüyorum. Bütün öğrencilerime, öğrencilik hayatlarında hem de gelecekteki sosyal hayatlarında başarılar diliyorum. Hepinize sevgi ve saygılarımı cömertçe sunuyorum.
Zaman zaman derslerimizi şiirleri ile renklendiren Ören Hoca “Güzel Günler Çocuklar “adlı şiiri ile vedasını yaptı.
GÜZEL GÜNLER ÇOCUKLAR
Bana bir harf öğretenin
Kırk yıl kölesi olurum demiş ulular
Bu sözde bir zarafet incelik var
Biliniz eğitenlerin kıymetini,
Ancak kendi kendinizin
Efendisi olun çocuklar.
İletişim Fakültesi’nin güler yüzlü hocası Şenkaya Ören, yarım asra yakın öğretim hayatına veda etti.1950 yılında ismini aldığı Şenkaya ilçesinde dünyaya gelen Ören, ilkokul ve liseyi ilçede bitirerek, Ankara Sosyal Hizmetler Akademisini kazandı.1976 yılında okulu bitirdikten sonra Konya Huzur Evinde Sosyal Hizmet Uzmanı olarak iş hayatına başladı. Askerlik görevinin sonunda Sivas çocuk yuvasına tayin oldu. Daha sonra Sivas’tan ayrılarak Bursa Uludağ Üniversitesi Halk Sağlığı Kürsüsü’nde sağlık eğitimcisi ve araştırmacı olarak çalıştı. İletişim’in Şenkaya hocası, gençliğinde Çocuk Esirgeme Kurumu çocuklarına, uzun süre hayata hazırlama hizmetinde bulunduktan sonra, bu motivasyonunu daha geniş alanda sürdürmek amacıyla, Erzurum Atatürk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi’nde, pedagoji hocalığına başladı. Çok sayıda öğretmen adayının yetişmesine katkıda bulunan Ören, sonra hizmetine İletişim Fakültesi’nde Öğretim Görevlisi olarak devam etti ve 17.05.2015 tarihinde bu fakülteden emekliye ayrıldı. İyi bir eğitimin aynı zamanda bir sanat olduğunu ve eğitimle sanatın birbirinden uzak olmadığını, sanatın eğitsel amacı olduğuna vurgu yaptı. Öğrencilerinden çok şey öğrendiğini söyleyen İletişimin hocası ve pedagoji uzmanı Ören, adeta öğrenmenin ve öğretmenin yaşı olmadığına dair mesajlar iletti.
“39 yıla yakın ülkemize hizmet ettiniz. Günümüzde eğitim kişiler tarafından çok değişik şekillerde anlaşılıyor. Sizce eğitim nedir? Eğitimin işlevi neler olmalıdır?
Eğitimin gerçek anlamı bilim adamlarınca yapılan eğitim tanımında yatmaktadır. Onlara göre; eğitim insanın duygu düşünce ve davranışlarında kendi isteğiyle değişiklik oluşturma sürecidir. Eğitimde başarılı olmak için insanların eğitilmeyi kabul etmesi gerekir. Bunun için eğitim eksikliğinin farkında olması, yani eğitim bilinci oluşturmak gerekir. Kimseyi zorla eğitemezsiniz. Etkili eğitim ancak kişinin eğitime karşı isteklendirme ile oluşur. Bu nedenle eğitimin işlevi insanın karşılaştığı veya karşılaşabileceği sorunlarının üstesinden gelebilecek bilgi beceri ve donanım kazanmasıdır. Eğitim insanın hayata bakış açısını gerçekler doğrultusunda değiştirir.
Bir pedagoji uzmanı olarak etkili bir eğitim nasıl gerçekleşir? Eğitimciler ve eğitim planlayıcıları ve yöneticilerine hangi sorumluluklar düşüyor?
Eğitimin sistemsel alt yapısı, yetişmiş insan kaynağı birbirini destekler ve tamamlar nitelikte olmalıdır. Eğitim sistemi çağdaş bilimlerin ışığında yapılanmalı, insanın gelişimine uygunluk taşımalıdır. Diğer hizmet alanlarında olduğu gibi eğitim hizmeti de planlanırken ARGE’ye önem verilmeli, planlar ve hizmet üretimi araştırma verilerine dayandırılmalıdır. Milli Eğitim, bu temelden beslenmeli ve bilimsel alt yapısının, evrensel eğitimle uygunluğu göz önünde bulundurulmalıdır. Örneğin, her kademedeki eğitimde, sınıflardaki öğrenci sayısı aktif (tartışmalı) eğitim yöntemini uygulayabilecek düzeye indirilmelidir. Aşırı kalabalık sınıf uygulamalarından vazgeçilmelidir. Geleneksel sözlü ve yazılı yöntemle ders işleme yerine, eğitim teknolojilerinden yararlanılarak görsel işitsel ve elverdiği ölçüde uygulamalı eğitim yöntemleri ağırlık kazanmalıdır. Ders kredileri gözden geçirilerek varsa fazlalıklar kaldırılmalı, öğrencilerin sosyal hayata daha çok katılımı sağlanmalıdır.
Vurgularınızda etkili eğitimin, başta eğitimcinin yeterliliğinden kaynaklandığı anlaşılıyor. Etkili eğitimden neyi kastettiğinizi biraz açıklar mısınız?
Etkili eğitim, bireye karşılaştığı sorunları bilimsel yöntemlerle çözebilmesi hususunda yeterlikleri kazandırmaktır. Bunun ilk adımı, eğitilenin bulunduğu noktadan işe başlamaktır. Buna eğitim biliminde “hazır bulunuşluk” düzeyi denilmektedir. Bu düzey, kişinin içinde bulunduğu bilişsel, duygusal ve sosyal durumunu anlatır. Eğitimci, öğrencilerin gelişim düzeylerini tanımayınca eğitimde başarılı olamaz. Yani eğitimcinin pedagojik yaklaşımları önemlidir.
Yükseköğretimde, yüksek lisans ve doktora öğrencilerine pedagoji eğitimi verilmeli midir?
Pedagoji eğitimi, eğitim fakülteleri ve enstitülerinin ve zaman zaman fen ve edebiyat fakültelerinin dışında çok uygulanan bir yaklaşım değil. Mevcut anlayışın, “Ben mühendis, hekim yetiştiriyorum önemli olan uzmanlık alanındaki birikim ve yeterlilikleridir.” görüşünün olduğu kanısındayım. Bu bakış açısı, gelenekçi bir anlayışı yansıtır. Çünkü, kuramsal ve uygulamalı bilginiz ve beceriniz yeterli olabilir ama bunu eğitilen kişinin düzeyine indirgeyebilmek için, eğitim bilimlerinin önerdiği bilgi ve yöntemler kalıcı bir öğrenme için gerekli olabilir. Bu nedenle eğitim hangi alanda verilirse verilsin ve ister kuramsal ister uygulamalı olsun, bireyde köklü bir bilgi beceri davranış değişikliğini gerçekleştirmek için pedagojik bilgi ve tutumlara gerek olduğunu düşünmekteyim. Bu nedenle üniversitelerimiz tarafından yürütülmekte olan her türlü eğitim programlarında görev alacak eğitimci adaylarına, zamana yayılmış etkin bir pedagoji eğitimi verilmesinin eğitsel başarıyı artıracağını düşünmekteyim.
Diğer genç akademisyenlere önerileriniz nelerdir?
Başta insan sevgisini temel almalılar. Yapmış olduğumuz şey bir maddeye şekil vermek değil, insanla etkileşim halinde, onu bir üst basamağa çıkmasına yardımcı olarak bilgi beceri kazandırmaktır. Bunun için öğrencilerimize değer vererek, onları kabul ederek, verdiğimiz doğru eğitsel mesajları kabul ettirebiliriz. Sertlikle asla bir yere varılmaz. İnsanı eğitmek kolay iş değildir. Anne baba gibi samimi sevecen, sıcak ve bilim adamının nesnel ve ilkeli tutumu benimsenmelidir. Zaman zaman hizmet verdiğimiz insanlara kırılmış olabiliriz, ama koşulsuz saygı ve sevgi göstermek başarının temelidir. Koşulsuz sevgi, hatana rağmen seni seviyorum; koşulsuz saygı, hatana rağmen seni sayıyorum demektir. Ama öğretilerime de devam edeceğim kararlılığıdır. Eğitim sisteminin böyle olması gerektiğini düşünüyorum. Eğitimde şimdiye kadar süre gelmiş ve bizi amaca götürmeyen yetersiz eğitsel yöntemlerin aşılması gerektiğini söylemek istiyorum. Eğitirkenİnsanın fiziksel, bilişsel ve duygusal sosyal özellikleri tanınmalı, bireyin kendi niteliklerinin farkına varması sağlanmalı sonra bireyin olumlu yönde gelişmesi için motive edilmelidir. Yani profesyonel düşüncenin yanında duyguyu sevgiyi de ihmal etmemek gerekir. Çünkü yaptığımız iş mekanik bir mühendislik işi değildir. İnsana ufuk kazandırmaktır. Bunun için, başta eğitimciyi iyi yetiştirmek gerekir. Bir ülkenin kalkınmasını, gelişmesini istiyorsak yalnız uzmanlık isteyen mesleğe değil, yürekli ve bilinçli eğitimcilere ihtiyaç vardır. Bunu seçmekte eğitim sisteminin görevi olmalıdır.
Akademik hayatınız boyunca hatırınızda kalan bir anınızı paylaşır mısınız?
Doğaldır ki bu uzun meslek yaşantımda birçok anım oldu. Genel bir yaklaşımımdan söz etmem daha aydınlatıcı olur. Ders anlatırken öğrenci sizi değerlendirir ve size bazı tepkiler verebilir. Aslında bu normaldir. Ancak sizin ona yaklaşımınızda, içsel tarafsızlığını korumanız önemlidir. Eğitimcilik yaşantımda, zaman zaman öğrencilerimin derse karşı direnci ile de karşılaştım. Baktım ki beni ve verdiğim eğitsel mesajı ya alamamışlar, ya da yanlış anlamışlar. Ders sonunda odama çağırarak ve yer göstererek oturmalarını istedim. Yapmış oldukları davranışların, neden yanlış bulduğunu belirterek gayet açık ve samimi konuştum. Genellikle bu tür görüşmelerim olumlu sonuçlandı. Ondan sonra sınıfta ilişkilerimiz de düzeldi. Öğrenci, artık senin samimi içten olduğunu anlayınca o tür kanaatleri değiştiriyor ve davranışları düzeltiyor. Kamu hizmetini kişilerarasında hiçbir fark gözetmeden, hizmet ettiğim kişilere insanlık borcu olarak gördüm ve bu yaklaşım sonunda olumlu geri bildirimler de beni çok mutlu etti. Her zahmetin sonunda bir rahmeti, bir hoşluğu olur onu yaşadım. Hele söz konusu eğitim hizmeti ise eğitimci yetiştirirken seçici olunmalıdır. Ben her ders çıkışında, bugün artılarım ve eksilerim nelerdi bunun muhasebesini yapmaya gayret ettim. Yani insan sürekli kendini güncellemelidir. Bilimde tek tek doruğu yoktur, doğru bilinenlerin sürekli sorgulanması vardır. Bugün emekli oldum, ancak hizmetten ve düşünceden emekli olamayız, ömrümün sonuna kadar daha çok gelişecek noktalarımın olabileceğini düşünüyorum.
Edebi yanınızın olduğunu ve şiir yazdığınızı biliyoruz. Biraz da şiir ve edebi yanınızı anlatır mısınız?
Ben 10 yaşımdan beri şiir yazıyorum. İlerleyen yaşlarımda bunun ciddi bir iş olduğunu fark ettim. Birkaç şiirim ve öykümün yayınlanmasına rağmen hala kendime yazar ya da şair demedim. Sanatın çok yetkin bir uğraş alanı olduğunu düşünüyorum. Sanat çok ciddi bir iştir, gönüllere yüreklere hitap etmeli ve insanlara doğru mesajlar iletebilmelidir ki şiir bunlardan biridir. Derslerimde eğitsel bulduğum ve eğitim mesajlı şiirleri öğrencilerimle paylaşmışımdır. Bunun da öğrencinin düşünce ve duygu dünyasına hitap ettiğini düşünüyorum. Arada okuduğum dörtlükler dersin bir çeşnisiydi, ayrı bir güzelliğiydi. Eğitim, sanattan uzak değildir. Sanatın eğitsel amacı da vardır. Ben, sanatın eğitim için olduğuna inananlardanım. Şu anda bir şiir kitabı hazırlıyorum. Diğer taraftan, Erzurumluyum, bu bölgeyle ilgili dinlediğim seferberlik hikâyeleriyle, bu topraklarda yaşanan acılarla ve sevinçlerle ilgili bir öykü kitabı oluşturmayı planlıyorum. Benim yazılarımda esin kaynağım halk edebiyatı ve şiiridir.
Emekliliğinizden sonra Erzurum’dan gitmeyi planlıyor musunuz?
Şimdilik hayır. Ben Erzurum’u seviyorum. Bu toprağın çocuğuyum. Kökümüz burada. 20 sene Batıda yaşadım. Orası da çok güzel ama buraya geldiğime pişman değilim. Çok değerli çalışma arkadaşlarım, öğrencilerimle yoğun mesailerim oldu. Her anım, yaşantımda unutamayacağım izler bıraktı. Ömrümün ve çalışma hayatımın çoğu, bu topraklarda geçti. Bunun için bir yere geçici olarak gitsem de, ömrüm olduğu sürece Erzurum’da kapıyı açıp girecek bir evimin olması arzumdur. Ayrıca fakültemden ve üniversitemden, üzerime bir eğitim sorumluluğu düşerse yerine getirmeyi bir borç olarak görüyorum. Bütün öğrencilerime, öğrencilik hayatlarında hem de gelecekteki sosyal hayatlarında başarılar diliyorum. Hepinize sevgi ve saygılarımı cömertçe sunuyorum.
Zaman zaman derslerimizi şiirleri ile renklendiren Ören Hoca “Güzel Günler Çocuklar “adlı şiiri ile vedasını yaptı.
GÜZEL GÜNLER ÇOCUKLAR
Bana bir harf öğretenin
Kırk yıl kölesi olurum demiş ulular
Bu sözde bir zarafet incelik var
Biliniz eğitenlerin kıymetini,
Ancak kendi kendinizin
Efendisi olun çocuklar.
Editör
Son Güncelleme: 07.07.2015 02:48