Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın evlilik işlemleri için 2 Ekim'de gittiği İstanbul Başkonsolosluğu'nda öldürülmesine ilişkin, "Türkiye bu olayı ABD'ye rağmen 10 gün içerisinde çözmüştür, herşeyiyle çözmüştür. Bu çözümden memnun olmayanlar, 'Türkiye bunu Suudi Arabistan'a karşı bir koz olarak kullanıyor' diye konuyu saptırma çabasındadırlar." dedi.
Doğu Anadolu Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Feridun Fazıl Özsoy'u ziyaret eden Feyzioğlu, burada gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın evlilik işlemleri için 2 Ekim'de gittiği İstanbul Başkonsolosluğu'nda öldürülmesine ilişkin konuyla ilgili bugüne kadar bir açıklama yapmadığını belirten Feyzioğlu, karmaşık olayın aydınlanmasını beklediklerini ifade ettti.
Feyzioğlu, "Türkiye de burada bir kısım yabancı basın tarafından ağır şekilde nedense suçlanıyor. Sayın Cumhurbaşkanımıza yönelik bir suçlama da okuyorum, denilmekte ki 'Türkiye bu durumu Suudi Arabistan'ı dize getirmek için kullanıyor.' Kendi hükümetleri iki yüzlü davranan ülkelerin basınının bu konuda Türkiye'yi suçlamaya hakkı yoktur. Hem gideceksiniz, Suudi Arabistan ile her türlü silah anlaşmasını yapacaksınız, PKK'ya yüz milyonlarca dolar taksitleri yatırtacaksınız, hem hiç ekonomik yaptırım falan uygulamayacaksınız. Kaşıkçı konusu hep Türkiye'de bir gazetecinin öldürülmesi şeklinde aktarılıyor doğru ama Türkiye'de yaşayan bir gazeteci değil, Amerika Birleşik Devletleri'nde yaşayan bir gazeteci bu." diye konuştu.
"ABD OLAYDAN HABERSİZSE SÜPER DEVLET DEĞİLDİR"
Amerikan hükümetinin Kaşıkçı gibi Washington Post Gazetesi'nde yazan bir gazetecinin Türkiye'ye belge almak üzere yönlendirildiğinden habersiz olduğunu düşünmediğini aktaran Feyzioğlu, "ABD olaydan habersizse süper devlet değildir, haberi varsa o zaman sonucu konusunda da tahmini vardır. Kaşıkçı'yı öldürüleceği konusunda uyarmış mıdır acaba. Yapılanı kabul etmek mümkün değil. Buraya bir işkence, sorgu timi gelmiştir, 'öyle arbede oldu, bilmem ne oldu' yani bu Türk mahkemesinde savunma diye yapsanız heyeti de, dinleyiciyi de güldürürsünüz. Arbede oldu dediklerinin içinde adli tıp uzmanı var, kesip biçme, gazla eritme, kimyasalla etleri eritme uzmanını sorgu timine almışsınız. 15 kişi gelmiş, çıkışa dublör koymuşsunuz, hepsi planlanmış, ondan sonra arbede oldu bilmem ne... Çok özür diliyorum ucuz pavyon cinayetlerinde yapılan savunmalar daha tutarlıdır." değerlendirmesinde bulundu.
"TÜRKİYE BU OLAYI ABD'YE RAĞMEN 10 GÜN İÇERİSİNDE ÇÖZMÜŞTÜR"
Metin Feyzioğlu, olayın Türkiye'de gerçekleşmesinin devletler hukukuna ve Türkiye Cumhuriyeti'nin egemenliğine aykırı olduğunu vurgulayarak, Kaşıkçı olayında işkence yapılarak bir bilginin alınmasının söz konusu olduğunu aktardı.
Konunun çok hassas bir durumda bulunduğunu bildiren Feyzioğlu, şu görüşlerini paylaştı:
"Türkiye'ye ve konunun üstüne hassasiyetle giden Sayın Cumhurbaşkanı'na yönelik Washington Post'ta vesaire yazılar çıkıyor. O yazılara cevaben söylüyorum. Türkiye bu olayı ABD'ye rağmen 10 gün içerisinde çözmüştür, her şeyi ile çözmüştür. Bu çözümden memnun olmayanlar, 'Türkiye bunu Suudi Arabistan'a karşı bir koz olarak kullanıyor' diye konuyu saptırma çabasındadırlar. Dış basında çıkan kaynaklara göre Kaşıkçı'nın 1980'lerde görevi, önceki Suudi Kralı ve ABD ile birlikte El-Kaide'yi kurmaktır. El-Kaide'nin kuruluşunda Suudi Arabistan'ın finans sağlamasını, aracılığını yapmış kişilerden biridir. El-Kaide'nin lideri Usame Bin Ladin ile röportaj yaparak da o dönemde onu dünyaya şirinleştirmiş bir kişidir. Sovyet işgali altındaki Afganistan'a karşı El Kaide'yi kuran ve birtakım yasa dışı örgütlerle ABD ve Suudi Arabistan bağlantısını kuran kişidir. Sonradan gazetecilik de yapmıştır. Bu benim yabancı basından okuduklarımdır. Şimdi bu kişinin ABD'de rahatlıkla alabileceği bir evlenme belgesini 'yok sen Türkiye'de alacaksın' dendikten sonra irtibatlarını bağlantılı olduğu kişileri bilgilendirmeden Türkiye'ye gittiğine inanmak için herhalde biraz saf olmak lazımdır."
Feyzioğlu, andımız benzeri metinlerin dünyada demokratik ülkelerde de bulunduğuna değinerek, açılım sürecinde yurt dışında özel olarak yetiştirilmiş birtakım sosyologların Türkiye'de Türk kelimesinin, Türk milleti demenin ırkçılık olduğunu topluma aşılamaya başladığını öne sürdü.
"Türk ve Türk milleti bir üst başlıktır. Türk'ü, Kürt'ü, Laz'ı, Çerkez'i diye saymaya başladığınız zaman etnik kökenleri saymaya başlarsınız." diyen Feyzioğlu, şöyle devam etti:
"Türk etnik kökeni var mıdır, vardır. Tıpkı Frank, Germen etnik kökeni olduğu gibi. Alman milleti var mıdır, vardır, yani Germen milleti. Frank ırkı vardır ama Fransız milleti var mıdır, vardır. Türkiye'ye 'Türk milleti ırkçılığın ifadesidir' diyen tüm küresel güçler, devletler milli devletlerdir. Kendileri milli devlet olanlar, sivil toplum örgütleriyle, burs verip yetiştirdikleri sosyologlarıyla, düşünce kuruluşlarıyla Türkiye'ye Türk kelimesinin ve Türk milleti tamlamasının ırkçılık olduğunu dayattılar. Maalesef bundan hiçbir sıkıntı duymayan Doğu ve Güneydoğu'daki bir kısım vatandaşımıza da 'bu ırkçılıktır' diye dayatıldı."
"ANDIMIZ ANAYASA'YA UYGUNDUR, İÇİNDE IRKÇILIK DA YOKTUR"
Feyzioğlu, yabancı basını yakından takip ettiğini belirterek, Suriye ve Irak için aklı başında akademisyenlerin adını vermeden Türkiye formülünü önerdiğini aktardı.
Yabancı basında "Etnik kökenden, mezhepten millet olmaz, daha üst başlıklarda toplayalım. Suriyeli, Iraklı milletini yaratmanın yolunu bulalım" tartışmasının yapıldığını kaydeden Feyzioğlu, "Türkiye zaten bunu başarmış, başardığını yıkmak istediler. Yani Suriye'de, Irak'ta, Libya'da, Cezayir'de, Fas'ta, Tunus'ta oynanan senaryonun, Türkiye'de maalesef akademik anlamda yetersiz birtakım danışmanların, yöneticilerin de atlamasıyla bu Türk milleti kelimesi bir düşman kelimeye, düşman tabire dönüştürüldü, Danıştay'ın kararıyla bu yanlıştan dönülmüştür. Andımız, Anayasa'ya uygun mudur, uygundur. İçinde ırkçılık da yoktur. Bu milletin her unsuru hangi ırktan olursa olsun, aslidir, birinci sınıftır, Türkiye'de ikinci sınıf olmaz. Peki bunu nasıl başaracağız, bunu hepimizi adalet paydasında güven içerisinde yaşatan bir sistemle başarabiliriz." ifadelerini kullandı.
Editör