Malumunuz, hafta sonu BB Erzurumspor’un Kazım Karabekir Stadı’nda Anadolu Üsküdar ile maçı vardı.
Temcit pilavı gibi ısıtıp, ısıtıp kimsenin masasına servis yapmak istemiyorum.
Yani artık o maçta yaşananları hatırlatmak dahi hoşuma gitmiyor, ama mecburum tekrar etmeye…
Hatırlanacağı gibi tribünlerde çıkan ‘cırtlak’ sesler sonucu ortaya çıkan küfürlü tezahüratlar can sıkmıştı.
Hatta maçın sonunda kaptan Mehmet ile bir taraftar arasında yaşanan gerginlik müsabakanın önüne bile geçmişti.
Peşinen söyleyeyim, ne kimsenin avukatıyım ne de birilerini savunmak için bu yazıyı kaleme alıyorum.
Her meslektaşımızın, ya da meslek büyüğümüzün yazdığı yazılara ilişkin bir söyleme hakkım yok.
Herkesin düşüncesine, yazdığına çizdiğine saygı duyuyorum.
Sonuçta herkesin ortak paydası BB Erzurumspor ve Erzurum…
Biz çocukken tribünlere koştuğumuzda Rahmetli Lütfü Amcamız (Yıldız) parmağını dudaklarına yaklaştırdığında tribünlerden ‘çıt’ çıkmazdı.
Herkes adeta statta tıp oynardı.
Sonra O, lütfü amca ellerini havaya kaldırdığında tufan kopardı, coşardı taraftar.
Lütfü Yıldız da coştururdu tribünleri…
Sonrasında Amigo Lütfünün çırağı Yusuf Tel namı diğer Baraka Yusuf, kendini geliştirdi ve yıllarca amigo olarak tribünleri coşturdu.
1990’lı yıllara geldiğimizde taraftar derneği kavramı gelişti.
Uğur Özoğul, Gökhan Engin, Haldun Akyüz, Taner Hurşit, Cem Bakırcı, Erdal Çelik, Alaattin Arıkapan ve daha isimi sayamadığım diğer emektarlar, kurdukları dernekle taraftarın ufkunu genişlettiler.
Gürcükapılı taraftarlar olarak da ünlenen grubun liderleri Şadi Ciran ile Faik Tunç’un tribünlere yaptığı hizmet hiç unutulur mu?
Erzurum ve taraftarın başarısı için çırpınan Şadi Ciran’ın, o dönemde polisler tarafında çenesinin kırıldığını da daha dün gibi hatırlıyoruz.
Ciran ve Faik Tunç, Erzurum tribünlerinin en renkli liderleri olmuştu.
2000’li yıllara geldiğimizde ise moda Zafer Lömenler ile Tevhit Ergin oldu.
Kendilerini yakından da tanıdığım bu iki isim, gençliğin ağabeysi, reisi, öğretmeni oldu.
Zafer Lömenler tribünlerde ‘leb’ demeden gençler hemen ‘leblebi’ diyor…
Taraftarı bir arada tutmak, bilinçli bir topluluk yapma uğruna dernek binasında, öğrenciler derslerinde başarılı olsunlar, iyi bir fakülte kazansınlar diye, seferber olan Lömenler-Ergin ikilisi grubun diğer önde gelen isimleri ile birlikte öğretmen tutup, öğrencilere ders vermelerini sağlıyor.
Amaç, Erzurum çocuğu taraftarlığının yanında iyi ve eğitimli bir insan olsun diye…
İşte o, Zafer Lömenler ile Tevhit Ergin, tribünlerde tezahüratın dışında her hangi bir taşkınlık olmasın diye yırtınıp duruyorlar yıllardır…
Deplasmanlarda yaşanabilecek tehlikeye karşı göğsünü siper eden Lömenler ve Ergin, taraftarın burnunun kanamaması için çırpınan ikili olarak hep ön plandalar…
Onların derdi, BB Erzurumspor’un başarısı…
Onlar tribünün efendileri, bakmazlar sağa sola… Ufak hesapları olmaz, onun yanında bunun yanında olmazlar…
Bir zamanlar Cemal Polat’a büyük efsane başkan diyorlardı. Dün Saim Özakalın’a “Erzurum seninle gurur duyuyor” diyordu. Bugün de “Büyük başkan Ali Demirhan” diye tempo tutuyorlar.
Bilmem anlata bildim mi?
Taraftar için gelen ağa, giden paşadır.
Onların adımı yoktur, onların takımı vardır.
Taraftar sahada takımının futboluna bakar, takım eğer iyi oynamışsa, mağlup olsa bile futbolcusunu alkışlar.
Ruhsuz futbol karşısında ise futbolcusunu yuhalar.
Bunlar futbolun ve tribünün doğasında var.
Bende bir futbol sever olarak istiyorum ki, en küçük bir küfür, çirkin tezahürat olmasın, ama stadyum tribünleri tiyatro salonu da değil, kutsal mekanda…
Tabi ki, bağırtı, gürültü, şamata olacaktır.
Yeter ki, sahamızın kapanmasına ve takımımızın ceza almasına neden olmayalım.
İşte tribün liderleri Zafer Lömenler ile Tevhit Ergin’nin de tüm çabası bu…
Günümüzde bir baba oğluna bile “Hişt!, çocuğum sus” diyemezken, onlar tribünlerde binlerce insanla mücadele ediyor.
Taraftarları tezahürat yapmaya zorluyor.
Tabi ki, bu kadar kalabalığın olduğu yerde çürük elmalar da çıkıyor.
Yapacak bir şey yok.
İşte bu çürük elmalar yüzünden, takımımız PFDK’ya sevk ediliyor.
Ben onları çok iyi anlıyorum, sizin de Zafer’i, Tevhid’i anlamınızı ve hoş görülü olmanızı istiyorum.