Yıl 1968. Çocuktuk. Aklımız yeni kesmeye başlamıştı. Öğrenci olayları almış başını gitmiş, bizlerde bir tarafı seçmiştik.
Rus mezalimini büyüklerimizden işitmiş, yerine göre üzülmüş, yerine göre ağlamış, yerine göre hırslanmıştık.
Ermeniler; Ruslar gidince köyümüzde ve civar köylerde tam bir yok etme işine girişmişler, camilerde Müslümanları yakmış tarihe kara leke sürmüşlerdi. Ermenilerin yaptıkları zulümleri dinleyerek büyümüştük.
Bu şartlar altında 1968 sonrası bizlerde ister istemez bir safı seçmiş o günkü moda deyimiyle sağcı, mukaddesatçı olmuştuk.
Elimizde fazla okunacak kitap olmadığı gibi bizlere doğruyu veya eğriyi gösterecek öyle aklı başında kimseler de yoktu.
Köy odalarında; Ahmediye, Muhammediye, Siyer ve Akaid kitaplarını okuyan büyükleri dinlemiştik. Dini bilgimiz bu kadardı. Ama İmanımız tamdı.
Batıyı ve onun kurumlarını, Rus, Yunan, Bulgar ve Ermenileri öğrendiklerimizden dolayı sevmiyorduk.
Bütün bu olaylar cereyan ederken birde Solculuk, Sosyalizm, Marksizm ve Komünizm, yani sol ideolojiler etrafta anlatılmaya çalışılınca adeta bu ideolojilere birer düşman kesilmiştik.
Bereket bu ideolojiler kavgasında benimde içinde bulunduğum "Yeniden Milli Mücadele Hareketi" bizlere fikri tartışmayı öğretti, fakat asla kava etmeyeceksiniz diye de arkadaşlar, abiler sıkı sıkıda tembih etti.
İdeolojiler Aykut Edibali'nin ifadesiyle; "kör bir kardeş kavgasıydı. Bu kavganın kazananı yoktu. Kaybedeni millet evlatlarıdır" dediği için kavgadan uzak durduk.
Kavga etmedik ama fikri tartışmalardan asla geri durmadık. Marksizm, sosyalizm ve batıyı iyi okumuş tenkit ediyorduk.
Ancak İslami cenahta olmamıza rağmen İslamı iyi öğrenememiştik. İşte o yıllarda Nur içinde yatsın Anam "oğul kendine dikkat et, ileri geri gitme, unutma ki herkes kendi Muhammedine ağlıyor" diye tembih edince:
Ana hiç öyle şey olur mu bizim bir Muhammedimiz var, senin değine göre milyarlarca Muhammed var" dediğimde, o dünyanın sıkıntılarını görmüş, çilelerini çekmiş anam gülerek büyünce öğrenirsin demişti. Evet o gün Anamın dediklerine bir anlam verememiştim.
Yıllar geçti büyüdük, dünyayı öğrenmeye, analiz etmeye, İslam dünyasındaki kavgaları anlamaya çalıştık.
Birde gördüm ki "her cemaatin, her tarikatın, her aşiretin, her soyun, hatta her Müslüman'ın kafasında bir Muhammed" var.
İslam dünyasındaki kavgalar, Ortadoğu'daki cinayetler, ülkemiz ve ülkelerdeki farklı sözde İslami gurupların birbirine bakışı Annemi doğruluyordu.
Halbuki Annem 1925 yılında köyde doğmuş köyde büyümüştü. Anladım ki Anamın kültürü değil İrfanı varmış. 45 yıl önce anam bana ne güzel hakikatleri söylemiş.
Ve yine analdım ki "Herkes Kendi Muhammedine Ağlıyor", gerçek kimsenin umurunda değil....