- Neden böyle suskunsun dostum?

- Bilmiyorum üstat… Bir muamma fırtınasına yakalandı sanki yüreğimdeki sandal…

- Bilirsin dostum, bilirsin… Muamma fırtınasına yakalandıysa yüreğindeki sandal, çoktan alabora olmuştur mürettebat…

- Kurtaramaz mıyız üstat? Ne olur susma… Kurtarılamaz mı mürettebat, geri dönmez mi o sandal?

- Üzülme… Kurtarabilirsin elbet… Sandal da geri döner… Fakat yaralıdır sandal, yaralıdır mürettebat… Sonra yüreğinde ki oluşan bu fırtına söner mi yaralıyken her şey… Sönse de biter mi?

- Biz zaten yaralıydık üstadım… Ben hep o yaraları sarmaya çalıştım…

- Senin yaraların sarılı değilken ne kadar sarabildin peki dostum, sarmaya çalıştığın yaraları?

- O da benim yaralarımı sarmaya çalıştı… Sonra bir sandala bindik… Oradan Anka kuşları taşıdı bizi gökyüzüne…

- Aşkın marifet katmanıdır işte bu… Her seveni barındırmaz, her aşığa nasip olmaz…

- Sonra… Sular bulandı üstat… Gökyüzü karardı…

- Kim bulandırdı? Kim kararttı gökyüzünü…

- Bilmiyorum… Bana göre o, ona göre ben…

- Biliyorsun dostum… O da biliyor… Herkes kendi kalbini bilir…

- Ben hep koşmak istedim, hep uçmak istedim, hep çiçek açsın istedim, bir bebek ağlaması belki… Belki beyaz bir cennet…

- Aşkın marifet katmanında, en az bir gönlün sebebidir sevdanın yüceliği… O da olabilir bu… İkiniz de olabilir… Onun düşleri yok muydu dostum? O sevmedi mi?

- Vardı elbet… Sevdi elbet… Belki benden çok…

- Belki diyorsan muhakkaktır…

- Ama hep gitti ya da gidecek gibi durdu… Hep tutunan oldum, o ise tutan… Ben gidemezdim çünkü tutan oydu… O bıraktı… Her şimşek çakmasında bıraktı ellerimi… Her fırtına öncesinde inerim bu sandaldan dedi…

- Bunlar senin gözünle görünenler… Hakikat ise kalple görünendir dostum… Ya sen elini bırakması, şimşeğin sana değmemesi içinse; ya sandaldan inmesi, fırtınayı sezip senin de sandala binmeni engellemek içinse…

- Nasıl…

- Bazen gözle gördüklerin, kalple gördüklerinden azdır…

- Şimdi üstat? Nasıl diner bu fırtına? Ve nasıl düşlenir düşlenenler bundan sonra?

- Sen ateşlerin balıklara dönüştüğünü görmedin mi? sen denizlerin yarıldığını görmedin mi?

- Bizim ateşteyiz balık olsun, ne denizdeyiz yarılsın üstat…

- Siz sevginin yüceliğini tatmış insanlarsınız… Aşkın hakikat katının acıları bir duadır; fırtınaları dindiren, düşleneni gerçekleştiren…

- Çok… Çok… Çok hiçbir şeyim üstat… Çok hiçbir şeyim…

- Zaman dostum… Sevgi dostum… Olmazları olur yapan zaman ve sevgi… Hiç bir şey olmak ne yüce bir şeref… Sen hiçbir şey ol dostum…

- Kalbim…

- Yansın… Üzülme… Kalp pişmezse, ruh gülmez… Hiçbir şey ol dostum… Her şey olmaktan daha erdemlidir… Fırtınanı dindirir…

- Gidelim mi üstat?

- Gidelim dostum…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.