Osmanlı Devletinin ve İstanbul'un işgal yıllarında bir İngiliz Muhipleri Cemiyeti vardı..
İsmi ile İngilizleri sevenlerin kurdukları bir dernek gibi anlaşılsa da, aslında kendi varlıklarını ve çıkarlarını sevenler ve kendi varlıklarıyla çıkarlarının dokunulmazlık çaresini Loyd Corç (Lloyd George) hükümeti aracılığıyla İngiliz desteğini sağlamakta arayanların, başkanlığını Rahip Fru'nin yaptığı uhdesinde Osmanlı idaresinden insanlarında olduğu cemiyet, parti, dernek vasfında kuruluşlardan biriydi..
İngiliz Manda ve himaye yanlısı bu cemiyetin biri halka yansıyan dış görünüşü ve uygarca girişimlerle İngiliz desteğini istemeye ve sağlamaya yönelen niteliği ve amacı vardı..
Öteki asıl yüzü ve gizli yönü ise yurt içinde örgütler kurarak ayaklanma ve başkaldırmalara yol açmak, ulusal bilinci işlemez kılmak, yabancı devletlerin işe karışmalarını kolaylaştırmak gibi ihaneti işgalle iyice su yüzüne çıkacaktı.
Yakın siyasi tarihimizde yaşamış olduğumuz kargaşa, olay ve sorunlara baktığımızda zillet ve ihanet üzere bir araya gelen ve kurulmaya çalışılan bazı partilerin, sivil toplum kuruluşlarının, meslek odalarının, medya maymunu, ekran müsveddesi, satılık kalemlerin ve mikrofonların;
Ülkenin istiklali ve istikbali bekası için kurulmuş olan Cumhur İttifakına ve Cumhurbaşkanlığı sistemine, Liderimiz Devlet Bahçeli beyfendi üzerinden saldırıları bu İngiliz muhipleri cemiyetinin ve Rahip Fru'nin ete ve kemiğe bürünmüş günümüze tezahürünün bir sonucu olsa gerek..
İşgal yıllarındaki ihaneti cumhuriyet kurulduktan sonra içimize taşıyan ve etnik ve dini terörize unsurları uhdemizde yeşertip Devleti ve Milleti bölünmenin kuşatılmanın eşiğine getiren iç ihanetin sembolü açılım ve paralel politikaları zamanında söylem, kalem ve uygulamaları ile sübvanse eden bazı siyasi ve yazar artıkları...
Manda ve Himaye yanlısı yeni kurulacak partilere ve uhdemizde hala konuşlandırılan örgütlere, fikri ve zihni kapı aralamak, çıkış yolu göstermek, uygun zaman ve zemin kazandırmak üzere, Cumhurbaşkanlığı sistemi, Cumhur ittifakının Ak Parti’ye zararları, Diyarbakır’daki anneler, Yenikapı’daki israf gösterisi, Demirtaş’a özgürlüğü, PKK’lı belediye başkanlarının görevden alınması gibi güncel olaylar üzerinden tartışmalar, sorgulamalar aslında saldırılar fütursuzca ve ahlaksızca devam etmektedir...
Bunların son iki örneği ise Fehmi Koru ve Ahmet Taşgetiren’dir.
Açılım ve paralel politikanın savunucusu, olarak iktidara anlam ve yön vermeyi başarıp, bizi Oslo kapılarına sürükleyen, bize Habur ihanetini reva gören, düz ova siyaseti ile teröristi meclise ve belediye başkanlıklarına taşıyan, sınır ötesinde kafamıza çuval geçirilmesine teorisyenlik yapan, Atamızın naaşını taşımamızı demokrasi ve stratejik deha anlamı yükleyen,
Bu zatlar aslında darbe geçesi pusuya yatıp sabaha galip olanın yanında mevzi alacak kadar fırsatçı ve dönektirler..
Keleme aldıkları son yazıları ile AK Parti’nin doğal olarak ülkenin liderimiz Devlet Bahçeli bey tarafından yönlendirildiğini ve yönetildiğini, AK Parti’deki özgürlük ve demokrasi zihniyet kaymasının ve doğal olarak oy kaybının sebeplerini Cumhur İttifakının ve Devlet beyin olduğunu, bu da AK Parti’de iç çatışmaya ve birlik ruhuna zarar verdiğini ve dolayısı ile yeni partilerin kurulmasına da zemin hazırladıkları gibi zırvalar ile..
Güya Devlet beye güç ve iltifat atfedip, AK Parti’yi sorgulamakta..
Yeni bir Kuva-i Milliye ruhunu sembolize eden Cumhur İttifakı ve AK Parti içerisinde fitneye davetiye yazmaktadırlar..
İngiliz Parlamentosu Avam Kamarası ve Lordlar Kamarasından antrenmanlı ve icazetli olarak yeni kurulmaya çalışan partilere zaman ve zemin hazırlamaya çalışan bu zevatlara sesleniyoruz..
Ülkücü Hareket, Devleti ve Milleti her nevi siyasi hezeyan ve menfaate rağmen sırtlanmış ayakta tutmaya ve geleceğe taşımaya çalışırken...
Siz İngiliz muhripleri cemiyetinin günümüze yansıyan silüetleri;
Ülkücü Harekete bugüne kadar Akşemsettinliği, Fatihliği reva görmeyip, Surlardaki Ulubatlı Hasan muamelesi yapanlar; Ülkücü Hareketin Özgül Kütlesinin altında ezim ezim ezilen ve ülkenin ve Milletin İstiklali ve İstikbali geleceği adına kurulmuş olan Cumhur İttifakını hazmedemeyen etnik ve paralel terörün artıkları ile Adalet ve Kalkınma Partisi’nin safraları ne hikmetse AK Parti’nin geleceği endişesine kapılışınızın farkındayız..
AK Parti’nin MHP'yi taşıdığını ve artık taşımakta güçlük çektiği ve eksenden uzaklaştığı iddiası ile Adalet ve Kalkınma Partisi’ne yön ve ivme kazandırma yarışına giriyorsunuz farkındayız...
Dün ülkeyi ve iktidarı Oslo ve Habur kapısında alkışlayanlar, etnik ve paralel terörün ülkeyi kuşatmışlıkları karşısında meğri şarkısına eşlik edip, maklubeyi besmelesiz tıka basa zıggımlananlar,
15 temmuz gecesi, sabaha galip olanı kahraman, mağlup olanı hain ilan etmek için pusuya yatıp bekleyen sırtlanlardan başka birileri değilsiniz farkındayız..
Ülkücü hareket ne hiç bir beşerin payendesi ne de magandası değildir. Ülkücü hareket sırf karnını doyurmak için köpekliğe rıza gösterecek asalaklardan ise asla ibaret değildir.!
Ülkücü Hareket Hak ve hakikat yolcusu, Devletine ve Milletine menfaatin ötesinde kara sevdalısı ve ülkenin ve milletin sığınacağı en güvenilir limanıdır.
Elbette ki yeri geldi mi Akşemsettin, yeri geldi mi Fatih, yeri de geldi mi Ulubatlı Hasan’dır.! Vesselam.!
Selam saygı dua…