İnsan başkasının hayatına gösterdiği önemi bazen kendisine göstermiyor!
İnandığı doğruları hayatına bir türlü adapte edemiyor!
Mesela; başkasına sigara, alkol içme öğüdü verip, kendisinin bu kötü alışkanlıklardan vazgeçememesi gibi!
Atalarımız ne güzel demişler; “Ele verir talkını, kendi yutar salkımı”!
Kötü beslenme alışkanlığı olanlar da elbette uzmanı kadar bilemeseler de az çok doğru beslenme konusunda herkes uzman yarısı; ama nedense bir türlü hayata geçip uygulanamıyor!
Ağaç dikmenin, yeşilin faydası konusunda da bu kadar bilgimize rağmen, çevreye ağaç dikip yeşillendirmemek için gösterebilecek bir mazeretimizin olmadığı kesin.
Hayatı spor yaparak daha sağlıklı ve dolayısıyla daha kaliteli yaşamanın faydalarını ise sular seller gibi biliriz; yapmayız!
Kendimize göre mazeretlerimiz hazırdır çünkü!
Çevremizin güzelleştirilmesi konusunda, temizlik konusunda mutlaka aynı fikirdeyizdir! Ancak bu kadar çöp niye yerlerdedir niye evlerimizin çevresi, iç- dış balkonlarımız, merdiven aralıklarımız kırmızı, beyaz, mavi, mor güllerle süslü değildir?
Kitap okumadan bilgilenmek, bilgilenmeden kaliteli ve doğru yaşayabilmek mümkün değilken; kitaba ayıracak vaktimiz hiçbir zaman yoktur!
Örnekleri yüzlerce sıralayabiliriz!
“İnsanlar neden mutsuzdur” sorusunun cevabını yukarıdaki sorularda önce aramak gerekirken; sadece maddi durumla izah etmeğe çalışırız!
Mutluluğun resmini yapabilen insanlara kulak verdiğimizde daha çok bize göre huysuz insanlardan ve onların hayatlarını olumsuz etkileyen davranışlarından söz etmezler!
Egolarını beslemez, kendilerini önemsemezler!
Çalışan, çalışmayan insanların hobilerinden söz ederler!
Başka insanları mutlu etmekten, mutlu olduklarını söylerler!
Bazen beslediği bir hayvanın derdiyle dertlenmekten, bazen diktiği bir fidanın büyümesinden, bazen mor menekşelerini sulamaktan ve bazen de yardımına koştukları insanların hoşnutluklarından mutlu olurlar!
Hepimiz yaşlanıyoruz, dünkü çocuklarımız bile yaşlanıyorlar!
Yaşlılığımızda kendimizi hapsedecek evlere sahip olmanın veya daha güzel bir araba sahibi olmanın hayali dışında birkaç metre kare bahçe edinmek gibi bir hobi neden edinmiyoruz!
Veya bir tekne, bir yazlık, minnacık bir bahçe! Ya da çevremizde gönüllü olarak çalışabileceğimiz herhangi bir boş alan.
Küçük bir ilçede evinden yüz metre uzakta boş bir toprak parçasında fasulye ve daha birkaç çeşit sebze yetiştiren nine ve dedeler tanıyorum! Evlerinden o sebzeleri yetiştirebilmek için ekeneklerine beş litrelik su damacanalarıyla su taşıyorlar! Ev ile bostanları arasında defalarca gidip geliyorlar!
İnsanlar görmüşüzdür; öyle heyecanla hobilerini anlatırlar ki; bunların akılları yok dersiniz(!)
Ve siz siz olun eğer bir hobiniz varsa; asla hobinizi terk etmeyin!
Bir şey üretmek, üretebilmek ne güzel! Böyle bir düşünce ve düşünceyi hayata geçirmek bile mutlu olmak için yetiyor!
Hayattan çok fazla bir şey beklemek mutsuzluk kaynağı!
Manzara resimlerini sosyal medyadan paylaşıyoruz, manzaraya güzellik katmanın hesabını yapmıyoruz!
Birkaç metre kare bahçe bile insan için büyük bir uğraş, bir mutluluk sebebidir!
Kahve ve Cami köşelerinde dedikoduyla vakit geçirmeye çalışmak bile insanları mutsuz etmeğe yetiyor!
Kahramanlarımızı hobileri için çalışan, çabalayan insanlardan seçmiş olsaydık, bugün mutluluğun resmini belki biz de çizebilirdik!
Biriktirmek, yeniye yetişebilmek hırsı, tabiat, insan ve hayvan sevgisine sahip olmamak mutsuz olmanın resmen garantisidir!
Can sıkıntısından söz eden yakınlarınızı gözlemleyin; ne doğayla, ne insan ve ne de hayvanla ilişkileri iyi değildir!
Can sıkıntısı asrın vebası gibi; tedavisi hakkında bildiklerimizi Kars’ın kadısı bilmiyor, ancak kendimiz için bir türlü gerekli adımları atmıyoruz, atamıyoruz!
Bir yerden başlamak gerekir ki; başlamak için vakit asla geç değil, sebepler engel değildir!
Hobisiz yaşamak ruh ve beden hastalıklarını davet etmek için oldukça riskli ve doğru bir yoldur!