"Kağızman'a ısmarladım nar gele, nar gele
Gümüş kemer ince bele dar gele, dar gele oy
Bahar gelir kuzular yayılır yan yana
Benim yarim inci takar gerdana gerdana oy
Erzurum'a ısmarladım kazanı kazanı
Ben sevmişem okuyanı yazanı yazanı oy"
Tarih geçmişe yolculuk olduğu gibi seyahatte geçmişten geleceğe bağ kurmaktır. Tarih kitapları sizleri ,bizleri asırlar öncesine götürüp neler yaşandığını hatırlattığı gibi seyahatlerde iyi bir gözlemci için dün ile bugünün bağlarını kurmak, okuduklarını, duyduklarını ve gördüklerini gelecek nesillere aktarmak konusunda kendini görevli saymalıdır. Yani durumdan vazife çıkarmak gibi...
30 Eylül 2017 tarihinde değerli hocam Prof Dr. Erol Kürkçüoğlu ile 1 Ekim 1920 yılında kurtulan Kağızman'da "Kurtuluş" konulu konferans için sabah 9'da güzel bir yolculuk yaptık. Hasankale ovasından geçerken Osmanlı döneminde yaşanan olaylar gözlerimin önünden şerit gibi geçerken Pasin-i Ulya, Pasini Süfla olarak adlandırılan ovadaki güz hazırlıklarını, tek tük ekli alanları yani bostanları görmek, bir zamanlar müthiş kalabalık köylerin varlığını hissetmek, Pasin ovasının sessizliğini müşahede etmek.
İşte Köprüköy savaşlarının geçtiği 1877-78 ve 1915-1916 yıllarındaki savaş meydanları. Bir tarafta ezan sesleri, Allah Allah nidaları yükselirken diğer tarafta hurra çığırtkanlıkları. Derken Çobandede köprüsü. Asırlara meydan okuyan muhteşem ecdat yadigarı.
İşte Anadolu'nun ilk vakfiyesinin yazıldığı, ilk vakıfın kurulduğu Yağan köyü. Hayaliyle, heybetiyle Anadolu'yu Türkleştiren "Yağan Babanın" silueti sanki karşımızda duruyor gibi.
On birinci asrın başı "Horasan Baba" Orta Asya steplerinden gelip çadırını kurduğu, kendi adını aldığı Horasan kasabamız. 1950'lerin köyü şimdilerde Erzurum'un en büyük ilçesi olmuş.
Karakurut tam kavşakta. Ağrı, Iğdır, Bardız, Sarıkamış'a giden ve Aras'ın birleşme havzasının küçük nahiyesi. Kanuni Sultan Süleyman İle Oğlu Beyazid'in savaştığı yer.
Artık Kağızman vadisindeyiz. Kanyon muhteşem görseller sunarken, Aras nehrinin suları vadiye can vermekte. İleride baraj inşaatı olanca hızıyla devam ederken, iklimin değiştiği, ılımanlaştığı, bahçe ve meyve bağlarının ortaya çıktığı bir bölgedeyiz.
Bu yolculukta şoförümüz Halil beye soruyoruz. Kağızman'da ne yetişir? O; neler yetişmez ki. Elma, Kaysı, Karpuz, sebzenin her çeşidi, hele kaysımızın tadına doyum olmaz. Ama ne yazık ki Malatya gibi organize olamadığımız için tanıtamadık, yoksa Kağızman kaysısı tad olarak daha iyidir, derken Aras nehri nazlı nazlı akıyordu.
Gelmek, görmek istediğim Kağızman karşımda. Ağaçlık, yeşillikler içinde bir kasaba tahmini nüfusu 25.000. Modern binalar yükselmekte. Düzenli caddeleri ve sokaklarıyla modern bir kent görünümünde.
Kağızman Belediye binasındayız. Başkan Nevzat Yıldız Bey bizleri karşılıyor. Makam odasında çaylar yudumlanırken hoş bir sohbet başlıyor. Başkan kasabasını anlatıyor. Göreve geldikten sonra modern binaların yapımına onay verdiğini ve kısa sürede kasabanın çehresinin değiştiğini anlatırken 10 yıl önce yine konferansa gelen Erol hocam şehirdeki değişimin güzel olduğunu ve tanıyamadığını söylüyor. Bu arada bir kaç ay önce göreve başlayan başkan yardımcısı Bican Veysel yıldız bey Erzurum hatıralarını anlatırken "Mina dergisini" nasıl çıkardıklarından söz ediyordu.
Saat 13'te Kağızman Halk Eğitim Salonuna vardığımızda salonun dolu güzel bir katılımın olduğunu gördük. Başta Kaymakam Ercan Öter, Belediye başkanı Nevzat Yıldız ve yardımcıları can kulağı ile Erol Kürkçüoğlu'nun konferansını dinlediler. Konferans çıkışı öğretmen ve öğrencilerin yoğun ilgisi, soruları Erol beyi bir hayli terletirken, Kağızman'ın yerli ahalisinin soruları ve istekleri işin tadı tuzu oluyordu. Biz böyle konferansları yine isteriz temennileriyle dinleyicilerden ayrıldık.
Güzel bir lokantada öğle yemeğimizi yerken Kağızman'ı konuşmaya devam ettik. Yapılacak yatırımları başkan anlatırken Veysel Bey yapacakları kültür ve sanat etkinliklerinin müjdesini veriyordu.
Kısa sürede sokaklarda yürüyüşlerimiz ve çevredeki insanlarla sohbetimiz belki 3-4 bin yıllık bu Türk yurdu hakkında epey bilgi edinmiş araştırmacı yazar Ertürk Budak Beyin yazdığı Kağızman adlı kitapta ta "Tuva Türkleriyle" bağlarının çıktığını öğrenirken, Yenisey boylarındaki resimlerin aynılarının Kağızman'da olduğunu duymanın hazzını tadıyorduk. Dördüncü Murat'ın Revan seferiyle Osmanlı topraklarına katılmış, 1646 yılında Kağızman'a gelen Evliya Çelebinin şehirle ilgili yazdıklarını,Sultan Süleyman Camisinin bir depremde yıkıldığını ve en eski camisinin Merkez camisi olduğunu öğrenmiştik(1815).
Akşam Kağızman'dan ayrılırken gönlüm bu güzel ilçemizde kalmış, en eski Oğuz Boylarının temsilcileriyle bir gün geçirmiş, mutlu olarak Erzurum'a dönmüştük. Umarım benim görmediğim gibi Kağızman'ı görmeyenler en kısa zamanda bu güzel, şirin ilçemize yolu düşer, bir taraftan elmasını yerken Kağızman'a Ismarladım nar gele türküsünü dinlerler. 4/10/ 2017. Erzurum