Son günlerde Cumhurbaşkanımızın konuşmasıyla başlayan kenevir ekimi tartışmaları, Erzurum'un bu işe uygun olması, bölgeye getireceği artı değerler, unutulmuş olan geleneğin yeniden hayat bulmasını sağlayacaktır. Aşağıdaki yazı Erzurum'da konunun tarihsel sürecini değerlendiren özet bir bilgidir. Umarım ilgililer dikkate alır.
Petrol ve Petro-Kimya ürünleri çıkmadan önce evler ve işyerleri kandillerle, mumlarla aydınlatılıyordu. Ham maddesi zegerek yani keten tohumu olan beziryağı kandillerin ana yakıtıydı. Ayrıca sıvı yağ olarak yemeklerde kullanılırdı.
Değirmen taşlarından daha büyük taşlar kıranklanır, zegerek, keten taneleri ağır ağır oluktan akıtılırken mandalardan oluşan koşu takımı veya değirmenlerde olduğu gibi su kuvvetiyle taşlar döndürülerek ezilen keten tohumları (zegerek) tanelerinden beziryağı elde edilirdi. Üretilen yağlar satılır, alanlar yağı özellikle kandillerde sonra yazın hayvanların yaralanan bölgelerine merhem olarak sürer, böylece hastalıklı yerleri tedavi ederlerdi. Ayrıca "Daphan ovasında" üretilen keten tohumu ve zegereklerin liflerinden kendirler yapılır, iplik haline getirilen kendir ise "mutaflar" tarafından çuval yapımında kullanılırdı.
Erzurum ve çevresinde 1873 Vilayet Salnamesinde toplam 23 bezirhane olduğu kayıtlardan anlaşılmakta olup bunlardan biri Erinkar köyünde Şahan Ağaya aitti. Şahan Ağadan sonra Ziyaettin Bey sonrasında Ali Paşa bey tarafından işletildi. 1900'lerin başında Şeref Bey beziryağı üreticisi olarak kayıtlara geçmişti. Ayrıca bezirhanelerden iki tanesi Dadaş Köyünde bulunmakta sahipleri ise Mehmet ve Hacı Hasan Bezirganoğlu idi. Ailenin Erzincan ve Gemerekte Bezirhaneleri vardı. Ürün mevsiminde o günkü şartlarda küpler veya fıçılarla Bezirhanelerdeki yağlar toplanır, İstanbul piyasasına satılırdı. Bir beziehaneTazegül köyünde bulunmakta ve taşları hala durmaktadır. Birinci dünya savaşıyla birlikte Bezirhaneler de kapanmıştır.
Bezirhaneler geçmişte ekonomiye can veren fabrikalardı. Yıllar sonra petrol ve petrol üzünlerinin artması, elektriğin yaygın olarak kullanılması bezirhaneleri atıl duruma soktu. Özellikle 1950'lerden sonra yetişen nesil, buraların ne olduğu görse dahi buraların neresi olduğunu bilemez oldular. Bu tür yapılar yıkılarak, kendi kaderine terk edili. Böylece yıkılmasına sebep olundu. Halbuki bezirhaneler tanıtılarak turizme açılmasa, kendir ekimine fırsat verilerek üretim yapılsa yeni neslimizin görmesi sağlanabilidiği gibi ekonomiyede katkısı olurdu.
Bezirhane aslında organik yağ fabrikalarıkasıydı. Elde edilen yağ, o yıllarda mutfaklarda kullanılmasının yanında sabun ve boya sanayinde de ham madde ve aydınlatmada kullanılmış olması tarihsellik açısından önemliydi. Ayrıca, dönemin veterinerleri tarafından yaralanan hayvanların iyileşmesinde merhem olarak kullanıldığı da kayıtlarda yer alması önemliydi. Kene, bit ve pire gibi haşerattan hayvanları korumak, yaralanan ayak parmaklarına merhem niyetiyle sürmek, yazın beziryağını derilerine sürmek adetten gibiydi.
Beziryağı elde etmek için değirmen taşından büyük taşlar kullanılır, hayvan gücünden özellikle manda ve öküzler çift çift kullanılır,hammadde olarak zegerek kullanılırdı. Değirmen taşı gibi taşın ortasında delik bulunur zegerek taneleri buradan dökülür alt taraftaki olukdan sıvı halde bezir yağı kazanlara akıtılır buradan isteyene satılırdı.
Bunun yanında havayı temizlemesi, tabiatı kirletmemesi, çevre dostu olması, kağıt sanyinde kulanılacak olmasıda atrı bir değer oluşturmaktadır.
Umarım Sayın Cumhurbaşkanımızın sözleri hayat bulur, yeni bir ekonomik kaynağa kavuşmuş oluruz.