"İstiklal ve İstikbal; korkak ve yorgun olanların değil, rahatından ve canından vazgeçmeyi göze alabilenlerindir.!” Ahmet Gökhan Yazıcı
Cumhurbaşkanımızın 5 Mart’ta Putinle yapacağı görüşme öncesinde, yine ekranlarda ve sütunlarda, aşağılık kopleksinin müdavimleri kalem ve mikrofon sahibi müstevliler, Türkiyenin, uzlaşma, barış yanlısı tavırla Rusya ile anlaşılması gerekliliğinden dem vuruyorlar.!
Belki kısa vadede diplomasi günü kurtarabilir.! Lakin bölgenin mazlum müslümanları ve ülkemizin istiklal ve istikbali adına sahada etkin verilecek mücadele cümle islam aleminin istiklalini kurtarır.
Unutmayınız ki; Irak, Suriye ve Libyanın bu duruma gelmesinin müsebbibi Türk Milleti olmamasına ragmen, bölgede en ağır bedelini ödeyen toplumlardan önde geleni Türk Devletidir.
Yine o bölge de aslolan; Üniter planda o çoğrafyada artık ne Suiye ne Irak ne de Libya diye bir devlet kalmamıştır,
ABD ve Rusya’ın himayesinde etnik ve mezhebi devletçikler kurulmaya çalışıldığı, bölgede ki asıl strateji; Kukla etnik ve mezhebi devletçiklerle oluşturulucak koridorun “ Büyük İsrail hedefine hazırlanmasıdır.
Liderimiz Devlet beyinde özellikle altını çizdiği gibi söz konusu bölgeyi, ve üzerinde ki toplumları en az 400 yıl adaletle, merhametle, yönetmiş olan Türk Milleti ne zaman ki o çoğrafyadan el çektirilmiş bu günkü mukadderatına sürüklenmiştir.
Unutulmamalıdır ki; Yaklaşık yüz yıla yakın bir süre önce sevr antlaşması ile bize ölümü gösterip, Lozanla sıtmaya razı bırakanların mahkum ve mecbur bıraktığı ve o bölgede;
Osmanlıdan kopan Arap ülkelerinin üniter bir devlet olabilmesi için terk edilen Misak-i milli sınırlarımızda, artık üniter bir yapıya haiz devletler kalmamıştır.! O dönemde ki antlaşmaların hükmüde ortadan kalkmıştır.
Söz konusu ülkelerin ; Amerika ve Rusyadan velhasıl her ikisinide kukla gibi kullanan İsrail’den bağımsız olarak milletler kendi kaderlerini tayin ederek üniter devletlerine yeniden kavuşacaklar ise amenna masada bunun uzlaşmasını yapalım
Lakin, bölgeye bu günki gibi bir cerrahi müdahale devam ederse; yapılacak cerrahi müdahalede biz ameliyat hanenin ne kapısını bekleyen güvenlikçiliğini, ne kanla revan hale gelmiş ameliyat masasının temizlikçiliğini, nede bölgeyi ameliyata hazırlayan anestezici değiliz, olamayız ,olmak isteyenleride midemiz kaldırmaz safra olarak kusmasınıda biliriz.
Bir cerrahi müdahale olacak ise, o ameliyatın cerrahi doktorlarından biride biz olmalıyız ve ;
Mustafa Kemal Atatürk’ün Erzurum mebusu olarak içinde olduğu 1920 meclisinde 120 mebusun imzaladığı kararla Türkiye’nin Misaki Milli haritası çizilmiş ve en fazla geri çekileceğimiz hat belirlenmiştir.! Söz konusu Harita 1924 yılında Türkiye’nin 77 vilayetini temsilen çizilerek dönemin bütün vekillerine geleceğe miras olarak hediye edilen Misak-I Milli sınırlarımız içerisinde ki
Halep ,İdlib, Belen, , Barişa, Cisr-i Şuğur, Bâb-ı Cebbul, Menbic, Cebel-i Sem'an), Rakka, Deyr-i Zor (Resulayn, Aşare, Mesice, Ögmer, Ane), Süleymaniye (Gülanber, Baziyan, Şehirbazar), Musul (İmadiye, Zaho, Dohuk, Akara, Sincar) ve Kerkük (Revandiz, Köysançak, Rayine, Selahiye, Erbil) gibi bugün Türkiye sınırları dışında olan vilayetlerimize
Türk Bayrağı dikilmeli, Türk Milletinin, adaleti,merhameti, insanlığı yeniden ikame edilip, uhdemizde ki bütün muhacir ve göçmenler o bölgelere yerleştirilerek, bizler tarafından yönetilmesi en başarılı ameliyattır.
Unutulmaması gerekir ki ; Bu gün şayet masada isek, sahadaki onurlu mücadelemiz sayesindedir.!
Yine asla unutulmamalıdır, “İstiklal ve İstikbal; korkak ve yorgun olanların değil, rahatından ve canından vazgeçmeyi göze alabilenlerindir.”
Selam saygı dua...