Yılbaşı kutlamaları; Hz İsa’dan 400 yıl sonra batı Avrupa’da başladı. Günümüzde tüm dünyayı etkileyen, kültür, sanat, edebiyat, değerler ve yargılar yüz yıllar içinde oluştu. Dünyayı ve miyarlarca insanı etkiledi ve egemenliği altına aldı.
Yılbaşı: Hıristiyanlarca Hz İsa’nın doğum yıl dönümü kabul edildi. Dördüncü yüz yılda Romanın resmi dini olarak kabul edilip, takvim başlangıcı ilan edildi. Teslis anlayışının şekillendirdiği, putperest pagan kuzey Avrupa değerlerinin Hıristiyanlık anlayışıyla uzlaşmasıyla şekillenen, tüm insanlığı etkileyen, kültürel ve tarihsel olaydır.
25 Aralık’tan itibaren Hıristiyan dünyasında kutlanan Noel in noktalandığı akşam; yani yılbaşı akşamı. Tüm Dünya coğrafyalarında değişik biçimlerde kutlanmasına karşılık, gerçek Hıristiyan kültürünün Dünyaya egemen olmasının bir sonucudur. Kutlamaların şekli, mekânı önemli değil, neyi ve nasıl kutladığı önemlidir.
Sular gibi alkol ve benzeri içkilerin tüketildiği, akıl ve idrak’in insanı terk ettiği felekten bir gece çalmanın zirveye çıkmasıdır.
Bu gece; ahlakın, erdemin, unutulduğu, paranın sınırsız harcandığı, insani değerlerin rafa koyulduğu gecedir. Tüm Dünya sabahlara kadar ayakta, meyhanelerde, dans pistlerinde, gazinolarda, karnavallarda, oyunlar oynadığı, kültürel bir olaydır. İnsanın kendini başıboş zannettiği zaman dilimidir.
İnsanların; para, alkol, yiyecek ve içecekleri fütursuzca tükettiği çam ağaçlarının yok edildiği bir andır. Aynı dünyada; Yüz milyonlarca insan aç gezmekte, milyonlarca insan, evsiz barksız sokaklarda, metrolarda, buldukları kuytu yerlerde soğukta yatmakta, milyonlarca insan ilaçsızlıktan, hastanelere gidememekten ölmektedir.
Dünyanın değişik coğrafyalarında Hıristiyan batının ürettiği silahlarla binlerce masum insan, batının bu emperyal, egoist hedenoist hayat tarzının yaşaması, için öldürülmektedir.
Ülkemize gelince;
Günler öncesinden başlayan hazırlıklarla, tatil yerleri dolmakta, milli piyango ve türevlerinin çekilişi yapılmaktadır. İnsanın bana da çıkar umuduyla günlerce yatıp kalktığı kendisini avuttuğu gecedir.
Gazinoların günler öncesinden rezerve edildiği, diskoların dolduğu, eğlence mekânlarının, israf ötesi harcamalara hazırlandığı, insanımızın; zihinsel ve bedensel kendini kaybettiği olaydır. Harcanan paranın haddi ve hesabı yoktur.
Son otuz yılda binlerce Mehmet şehit olmuş, kimin umurunda. Milyonlarca insanımız açlık sınırında, aman bize ne? Biz bu gece eğleneceğiz.!
Ülkenin iç ve dış borcu artıyor. Her yıl faize 50–60 Milyar dolar ödüyoruz. Düşünen mi var! Yılda bir gece ne yani eğlenmeyelim mi?
Tarımsal üretim azalmış, doğuda hayvancılık can çekişiyor, Çin malları ülkeyi istila etmiş, İthalat ihracatı nereyse ikiye katlayacak, cari açık büyümüş, ödemeler dengesi bozulmuş düşünen mi var? Ne yapalım, bırakında bir gecede eğlenelim!
Dünya kendi bilgilerinin başkaları tarafından öğrenilmesini engellerken, biz ne yapıyoruz? Soranımız var mı? Soruları ve sorunları çoğaltmak mümkün.
Yılbaşını kutlamak çağdaşlıktır. " Bu anı tablolaştırmalıyız” diyenimiz olduğu gibi karşı olanlarda var. Ancak bilim üretmek, teknoloji geliştirmek, bilgi toplumu olmak için ne yapıyoruz? Bu alanda karşı olanlarda, olmayanlarda berabere kalıyor. Çünkü öyle bir dertleri yok.
Yılbaşında alkole ve eğlenceye harcadığımız para kadar; kitap ve dergilere para harcıyor muyuz? Okumayan, düşünmeyen toplum nasıl çağdaş olur! hiç düşündünüz mü?
Çöplükten ekmek toplayan, Pazar artıklarından evine meyve götüren, topladığı kâğıtları yakacak olarak kullanan bir toplum nasıl ve hangi yüzle yılbaşını kutlar? Çağdaş olur?
Zengin, fakir, köylü, kentli, solcu, sağcı, aydın, ümmi, herkes bu gecede bir şeyler yapıyor. Adı ne olursa olsun, İbn’i Haldun’un ifadesiyle, "Mağluplar, galipleri taklit eder” hükmü gereğince yılbaşını kutlarız. Bu bir kültürel olaydır. Galip olan taklit edilir.
İslam dünyası kaybediyor. Parasının hesabını bilmeyen Müslümanlar bu yarışı kaybediyor.
Açlık, yoksulluk ve ölümlerin olduğu bir dünyada "Karun gibi zengin Müslümanlar" kaybediyor. Doğru söylemeyen, toplumu aldatanlar kaybediyor. Üç yüz altmış beş gün böyle geçiyor.
Victor Hugo’nun: "Aç insan inançlarını yer” sözü aklıma geliyor. Yaşadığımız olaylar bu savı doğrular nitelik arz ediyor.