Anayasal bir haktır ve de demokrasinin olmazsa olmazıdır:
Sendika…
Örgütlü toplum…
Batı’da öyle ülkeler var ki misal; nüfusu 7-8 milyon, ama örgütlü insan sayısı 30-40 milyon.
Nasıl mı oluyor?
Şöyle ki:
Bir insan aynı anda birden çok sivil toplum kuruluşuna üye…
Bu sebeple...
Aklı başında kimse ne sendikaya itiraz eder, ne de sendikal faaliyetlere…
Lakin Türkiye’de kazın ayağı hiç mi hiç Batı’da olduğu gibi değil!
Bu ülkede bir zamanlar, “sendika ağaları”, “sendika patronları” ve “sendikacı zenginler” kırla gidiyordu!
Kabul edelim ki AK Parti iktidarı ile birlikte, emekçi üzerinden servet sahibi olan sendikacılar dönemi çok ciddi biçimde sonlandı.
Bazı sendika patronları az da olsa hala var: Anormal yüksek maaş alıyor, onlarca milyonluk araçlara biniyor, çok lüks binalarda saltanat sürüyor!
Sonra da tribünlere oynayarak emek, hak ve alın teri palavraları sıkıyor!
Neyse ki çok değil…
Sendika ağaları gitmesine gitti, sömürü düzeni büyük ölçüde yıkıldı, ama bu kez de “iktidar ortağı” olmaya ve devleti sendika üzerinden yönetmeye kalkan sendikacı tipler türedi…
Kendilerini “iktidar destekçisi” gösteriyor, iktidarı her fırsatta övüyor ve bu sayede, devlet üzerinde yönetimsel bir güç devşirmeye çalışıyorlar!
Eskiler der ki, “devlet şerik kabul etmez”
Zaman zaman iktidar da buna müsamaha gösteriyor!
Gelelim yazının öznesine…
Eğitim-Bir-Sen Erzurum Şube Başkanı Mustafa Karataş, Milli Eğitim Müdürü Salih Kaygusuz hakkında suç duyurusunda bulunmuş.
Gerekçesi ise, Kaygusuz’un milli eğitimde çalışan Eğitim-Bir-Sen üyesi bazı memurların masalarındaki sendika materyallerini kaldırmasını istemesi…
Salih Kaygusuz gibi eğitimde fark yaratmayı başarmış ve ülkede parmakla gösterilen bir milli eğitim müdürü, sendikayı, sendikal faaliyetleri, dileyen bir kamu görevlisinin dilediği sendikaya üye olabileceğini bilmiyor; bu sebeple de Eğitim-Bir-Sen üyesi memurlara çıkışıyor!
Siz bu saçmalığa inanıyor musunuz?
Meselenin arka planı bambaşka…
Devleti, devletin yetkili kılınan kamu görevlileri ve hükümetler yönetir.
Birinci derecede sorumlu olan da siyasi iradedir.
Sendikalar, asli işlerini bırakıp hangi kurumda kim terfi edecek, kim hangi göreve getirilecek, kim görevden alınacak gibi konularda iktidar ortağı gibi davranmaya ne anayasada ne de sendika kanununda yetkili kılınmamıştır.
Erzurum milli eğitimini, istersen hükümeti en ateşli biçimde savunan Eğitim-Bir-Sen değil, devletin atadığı müdür, yasalar ve hukuk çerçevesinde yönetir.
Yani Mustafa Karataş adlı bu arkadaş, Erzurum Milli Eğitim’in “eş müdürü” değildir.
Salih Kaygusuz, yapsa yapsa şunu yapmıştır:
Hiçbir devlet memuru, devletin memuru olmak gibi şerefli bir görevi gölgede bırakacak gösteriş içerisinde olamaz gerçeğini hatırlatmıştır.
Milli Eğitim, devlet kurumu mudur yoksa sendika şubesi midir?
Elbette sendika da sendikal faaliyetlerde yasal haktır.
Peki bir sendikacının bir ilçeye gittiğinde o ilçedeki milli eğitim müdürünün masasına kurulup brifing alması neyin hakkı?
Devlet devletliğini sendika da sendika olmasını bilecek…
Eğitim-Bir-Sen’in bu ülkenin eğitimine nasıl bir katkısı var bilmiyorum.
Lakin bildiğim şudur:
Salih Kaygusuz, Erzurum milli eğitimine olağanüstü başarılar kazandırdı.
Dolayısıyla ne merkezi hükümet ne de siyasi irade, Kaygusuz’u sendikanın önüne atmaz.
Mustafa Karataş’a tavsiyem…
Sevgili başkan, aynı yanlış yoldan giderek doğru adrese ulaşamazsın.
Erzurum halkı ne seni tanır, ne de muayyen sayıdaki öğretmenin dışında kimse Eğitim-Bir-Sen’i…
Fakat bu şehir, Salih Kaygusuz’u da yaptığı üstün hizmetleri de tanır ve bilir.