Hani bir çocuğun oyuncağı vardır, onun için çok şeydir. Kaybolduğunda ya da kırıldığında çocuğun adeta dünyası kararır, ağlar sızlar, hatta iştahtan bile kesilir.
İşte bizim Erzurumspor sevgimiz de böyle bir şeydi. Erzurumspor bir aşktı, Erzurumspor bir sevgiydi ve sevgilimizdi.
İşte o sevgilimizin 2010 yılında hasta yatağına düştü ve 2011 yılında tamda UNIVERSIADE’ye ev sahipliği yaptığımız sene Dadaş’ın fişi çekildi. Hani yangın çıktığında ilk kurtarılması gerekenlerin sıralandığı bir pano vardır ya; 25’inci Dünya Üniversiteler Kış Oyunları’nda en önce kurtarılması gereken kurum Erzurumspor iken, en önce Erzurumspor’umuzu yaktık. 2011 UNIVERSIADE, hasta yatağındaki Erzurumspor’a ilaç olması gerekirken, ölümünü hızlandıran bir gelişme oldu. Kısır çekişmeler yüzünden hasta yatağındaki Erzurumspor’un fişi çekildi ve Mavi-beyazlı kulüp öldürüldü, hem de göz göre-göre…
Yaşaması ve yaşatılması en gerekli olan Erzurumspor’a, ötenazi muamelesi yaptık, şehir olarak. Yani ötenazi ile öldürdük el birliği ile Erzurumspor’umuzu….
Oysa ne büyük umutlarla çıkmıştı Erzurumlular adına Hilmi Nalbantoğlu ve mütevelli heyeti yola… 28 Aralık 1967 günü Hilmi Nalbantoğlu başkanlığında bir araya gelen Avni Özden, Mehmet Kemal Özgör, Muhittin Ketecioğlu, Zekai Önalan, Türker Dalkılıç, Muammer Özkavcı, Zühtü Akbaba, İrfan Çelik ve İrfan Pasin, "Erzurumspor" adı altında profesyonel bir takımın oluşumunu başlatmak üzere teşebbüse geçmişlerdi. 29 Ocak 1968 tarihinde Erzurumspor Kulübünün kuruluşu notere tasdik ettirilmişti. Profesyonel Futbol Şubesini kurmak için Raci Karakaş, Sadi Göncüoğlu da bu oluşuma katılmışlardı. Erzurumspor'u kuran mütevelli heyeti ildeki amatör spor kulüpleri ile temasa geçerek, birkaç kulübün birleşip "Erzurumspor" adı altında faaliyetlerini sürdürmelerini teklif etmişti, ancak bu teklife sadece Aziziye Gençlik Spor Kulübü olumlu yanıt vererek, gönülleri fethetmişti.
Ve kulübün adı 11 Şubat 1968 tarihinde yapılan genel kurul toplantısı ile "Erzurumspor" olarak değiştirilmişti.
İşte bu zor şartlar altında doğan ve rengini gök yüzünün mavisinden, karın beyazından alan Erzurumspor’un rengi olmuştu, Dadaşlar adına mavi-beyaz tutku.
Çift başlı kartal armalı, mavi-beyaz formalı kulüp olmuştu Erzurumluların sevgilisi… Üç kuşak bir arada tribünlerde mavi-beyaz aşkla coştu.
Dadaşın her attığı golde avazımız çıktığı kadar bağırarak, birbirimize sarıldık. İşte O, Erzurumspor 30 yıl sonra Cemal Polat Başkanlığında bize Süper Lig sevinci yaşattı. Efsane teknik direktör Sadi Tekelioğlu ve talebeleri bize tarihi bir şampiyonluk sevinci yaşatmıştı.
Artık şehirde yeni bir efsane doğmuştu, adı Erzurumspor’du. Artık şampiyon adında da bir apoletimiz olmuştu. Tüm Türkiye hatta dünyanın gündemine girmişti, Dadaşların şampiyonluğu…
Ne güzel unutmaya yüz tutmuştu Fener, Cim Bom, Kartal aşkı… Şehirde 7’den 70’e herkes mavi-beyaz sempatizanı olmuştu. Bayanın erkeğin sırtında mavi-beyaz formalar, atkılar vardı. Hatta eski başkanlardan Hamza Cimilli, rahmetli ağabeyi Yalçın Cimilli aracılığı ile binlerce bayrak bastırıp, dağıtmıştı Erzurumlulara… İşte o bayraklar süslemişti, tribünleri, caddeleri ve sokakları…
Evet!...Bize tarihi zaferler yaşatan, Süper Lig markası ile bizi tanıştıran, Erzurumspor’u öldürenleri ve fişini çekenleri hiçbir zaman unutmadık, unutmayacağız…
Şu an şehrimizin ortak bir paydası var, o da BB Erzurumspor, bizim baş tacımız, destekliyoruz, destekleyeceğiz de, ama gerçekçi olmak gerekirse içimizdeki Erzurumspor sevgisi bambaşka…
1968’de büyük fedakarlıklar ve zor şartlar altında profesyonelliğe adım atan, Merhum Cumhurbaşkanlarımızdan Süleyman Demirel’in bile büyük sempati duyarak, Profesyonel Liglere aldırdığı Erzurumspor’u, 2011 yılında öğlesine kolayca ölümüne göz yumuldu ki, anlatamam… Erzurumspor’umuzu öldürenleri herkes de çok iyi biliyor. Tarih onları hiçbir zaman affetmeyecek.
Evet!...Bizim sevgilimiz Erzurumspor yaşasaydı, yarın 47 yaşında olacaktı, ama o günün ihtiraslı ve kendisinden başkasını gözü görmeyen siyasiler sayesinde ömrü vefa etmedi ve öldürüldü… Bizim sevgilimiz Erzurumspor yaşasaydı, yarın 47’inci yaşını kutlayacaktık.
Evet!...Onlar Erzurumspor’umuzu öldürdüler, bu bir gerçek… Ancak içimizdeki mavi-beyaz aşkı hiç sönmedi. Çift başlı kartal sevgisi hiç dinmedi.
Hani rahmetli ünlü sanatçı Müslüm Gürses’in meşhur bir şarkısı var ya, sözleri şöyle: Yakıp bütün aşkımı külü maziye gömdüm, Yaşanılan sevdayı seni kalbime gömdüm, Öyle günler geçirdim ne yaşadım ne öldüm, Kadeh kadeh sevgini seni kalbime gömdüm.
Evet!...Bende seni kalbime göndüm, Mavi-beyaz Erzurumspor…