Geçtiğimiz 3 Kasım günü eski belediye başkanlarından Orhan Şerifsoy'u kaybettik.
Allah rahmet eylesin, yakınlarına başsağlığı ve kızları Işık, Ayşe ve Selda'ya sabır diliyorum.
Kızı Işık Şerifsoy’un facebook'tan duyuru yaparken seçtiği ve paylaştığı bir fotoğraftan etkilendim.
Annesi Ülker hanımı 1995'te 50 yaşında kaybeden Işık Şerifsoy, babasının ölümünü de annesiyle buluşma olarak nitelendiriyor ve şöyle yazıyor:
'19 yıllık büyük hasret bitti...'
 
DEDİKODU KAZANI SÖNMEYEN KENTTE EFSANE OLDU
Şerifsoy ile gazeteciliğe ilk başladığım yıl olan 1976'da tanışmıştım.
'Erzurum beyefendisi' diye nitelendirilecek ‘örnek Dadaş’lardan biriydi.
Zarif, uzun boylu, özenle taranmış beyaz saçları ile Yeşilçam'ın jönleri kadar yakışıklıydı.
Hani derler ya 'Adam gibi adam', aynen öyleydi.
Güvenilen, sevilen ve saygı duyulan Şerifsoy, 1973- 1977 yılları arasında belediye başkanlığı yaptı.
Erzurum'dan ayrılalı yaklaşık 35 yıl geçmiş, hiç kimse arkasından atıp tutmadı.
Hani hakkında somut bir şey olmasa bile 'çaldı', 'götürdü', 'yedi' diye çamur atmak isteyen olabilir.
Ama Şerifsoy'la ilgili o günden bugüne tek kişiden dahi yanlış bir ifade duymadım.
İşte zor olanı başardığı için Orhan Şerifsoy 'dedikodu kazanının hiç sönmediği' bir kentte ‘efsane oldu.’
'Hoş sada' dedikleri bu olsa gerek, gerisi teferruat.
 
MHP'Lİ UYKUSUZ DÖNEMİNDE CADDEYE İSMİ VERİLDİ
Türkiye'de sağın önemli kalelerinden biri olan Erzurum'da, CHP'den Belediye Başkanı seçilmek kolay mı?
Seçildiği günden itibaren de hiç ayırım yapmadan herkese hizmet ulaştırmak; şeffaf, adil, tarafsız bir yönetim sergilemek Şerifsoy'u efsaneleştirdi.
O zamanlar 'sağ- sol' tartışmaları gündemdeydi.
Ancak Belediye Başkanı olarak Şerifsoy'u hiç kimse siyasi çekişmenin ve çatışmanın içinde görmedi.
Hatta o yıllar Şerifsoy'un  sağ bir partinin genel başkanı ve Başbakan olan Süleyman Demirel ile arası çok iyiydi.
Ayrıca MHP'li Büyükşehir Belediye Başkan Mahmut Uykusuz'un döneminde Gürcükapı'dan İstasyon'a kadar olan caddeye Orhan Şerifsoy adı verilmesi anlamlı değil mi?
 
OTOMOBİLİNİ YIKAYAN BAŞKAN
Başkan Şerifsoy, mesai bitimi sonrasında makam arabasıyla İsmetpaşa Caddesi Barış Apartmanındaki evinin önüne gelirdi.
Burada makam otomobilinden inip kendi arabasına binerdi.
Hafta sonları elinde kova ve fırçayla, cadde üzerine park ettiği mavi renkli Reno'yu yıkarken görürdük.
Mütevazi, kendinden emin, dürüst, demokrat, hiç 'yalan söylemeyen' bir başkandı Şerifsoy.
 
REKLAM İÇİN YARDIM YAPMAZDI
Ramazanlarda, dini bayramlarda özellikle karanlık çöktükten sonra Şerifsoy'u evinden özel otomobiline bir şeyler taşırken görürdük.
Komşu olarak "Hayırdır Orhan Ağabey, yardım edelim" diyenlere "Peki" demezdi.
Onların birer yardım torbası olduğunu herkes bilirdi.
Reno'nun bagajını, koltuklarını torbalarla doldurur karanlıkta kaybolurdu.
 
NELER YAPTI?
Tarihi Yakutiye Medresesini çevreleyen Astsubay Orduevinin istimlak edilerek açılması onun döneminde gerçekleştirildi.
Şimdiki ısıtmalı otobüs durağının yerinde Morkofun Kışlası vardı.
'Tarihi eserdi, değildi' tartışmaları sürerken bir de baktık Morkof yıkılmış.
Sonra Yakutiye Parkının, Lalapaşa Camisine kadar olan bölümünü ağaçlandırmasına tanık olduk.
Yenişehir'in toplu konut alanı olarak ilan edilme çalışmaları onun döneminde başladı.
Çaykara ve Aliravi (Yoncalık) Caddelerinin açılması yine Şerifsoy'un dönemine rastlar.
Belediye Başkanlığından sonra milletvekili olmak isteyen Şerifsoy seçilemeyince Erzurum'dan ayrılanlar kervanına katıldı.
 
SON MEKTUP
Uykusuz'un Başkan olduğu dönem 12 Mart 2003 günü bir kurtuluş bayram gazetesi çıkarıldı.
O gazeteye ben de ‘vefalı’ duruşumuzu sergilemesi için 'Şerifsoy efsanesi'ni yazdım. 
Gazeteyi görüp okuyan Şerifsoy, 14 Nisan 2003'te İstanbul'dan gönderdiği mektupta şöyle diyordu:
-Ben bir faninin erişebileceği en yüksek payeyi, kahramanların harman olduğu Erzurum'u ve Erzurumluyu temsil etmekle kazandım. Bundan büyük onur ve gurur duymaktayım.
Sorunlar ve yaptıkları belediyeciliği anlatırken de şu ifadelere yer veriyordu:
- Senelerce ihmal edilmiş, harp ve istila görmüş, haşin iklim koşullarında çok kısıtlı, adeta 'yok' denecek kadar sınırlı imkanları olan Erzurum'da daha çok iş gücüne ve özverili belediye personelinin inkar edilmez gayretleriyle politikayı ve partizanlığı belediyeden içeri sokmadan, siyasi kanaatinden dolayı kimseyi mahkum etmeden çalıştığım, kamu oyunca bilinmektedir.
 
ERZURUM'A HASRET GİTTİ
Şerifsoy mektubunda, bugün Erzurum'un en önemli semti haline gelen Çaykara Caddesinin açılmasını anlatırken o günün koşullarını şöyle dile getiriyordu:
- Çaykara Caddesini, bıçağını kaldıramayan, ekonomik ömrünü doldurduğu için belediyeye verilen kırık bir dozerle açtım.
Tek dozerin durumunu anlattıktan sonra Şerifsoy, o günlerin koşullarını açıklaması açısından son derece önemli bir konuda şunları söylüyordu:
-O devirde işçiye, memura zamanında maaş vermek büyük olaydı. Nitekim ben seçildiğimde işçinin 5 aylık maaşı henüz ödenmemişti.
Son mektubunda "Ben bir Erzurum sevdalısıyım" diye vurgu yapan Orhan Şerifsoy, Erzurum'un her türlü hizmeti hak ettiğine dikkati çekerek İstanbul'a gittikten sonra bir daha memleketine dönmemesini şöyle anlatıyordu:
- Haklısınız hiç gelmedim. Daha doğrusu gelemedim. Erzurum'da 1974'te kalp krizi geçirdim. 1991'de İstanbul'da by-pass ameliyatı oldum. Erzurum'u çok 'göresmeme' rağmen, rakım yüksek olduğu için ziyaret edemedim. Vefasız değilim, aklım fikrim hep sizinle. Her çalışanın, her gayretin, halkın maşeri vicdanında hak ettiği, layık olduğu yeri bulacağına inanıyorum.
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.