İlkelerinin dürüst siyaset anlayışı olduğunu ifade eden AK Parti İl Başkanı Murat Kılıç, “Başbakanımızın ilk yola çıkarken söylediği de ‘doğru, ilkeli, dürüst siyaset anlayışının Türkiye’ye getirilmesidir belki. Bizi aslında bu anlamda siyasetin içine çeken en önemli şeyde AK Parti’de bu ilkelerin çok önemli yer tutmasıdır. Dolayısıyla ilkeli, doğru, dürüst siyaset anlayışı aslında bunu gerektiriyor. Bizimde bu anlamda Allah’a şükürler olsun göreve geldiğimiz günden beri hep doğru, ilkeli bir siyaset anlayışıyla, hakikaten olması gereken bir duruşu ortaya koymak suretiyle yolumuza devam etmek istedik. Elimizden geldiği kadar bu anlamda gayret gösterdik. Ben siyasette hayatta da böyle ilkeli olmayı, doğru olmayı ve dürüst olmayı, erdem sahibi olmayı çok önemsiyorum. Bunun aslında bir farklılık ayrıcalık değil de, siyaset yapan herkes de mutlaka olması gereken bir vasıf olduğuna inanıyorum. Biz de elimizden geldiği kadar bu anlamda böyle bir tutum sergilemeye çalıştık. Doğrusu ve olması gerekende budur.” dedi.
UYUMUN OLDUĞU YERDE MUTLAKA BAŞARININ DA OLACAĞINA İNANIYORUM
İnsanın tek başına başarılı olması, bir başarı ortaya koymasının mümkün olmayacağını kaydeden Kılıç, “Biz teşkilat olarak ekip olarak geldiğimiz günden beri yönetimimiz de gerek il başkan yardımcılarımız yönetim kurulu üyelerimiz olsun, gerekse ilçe başkanlarımız ilçe yönetim kurumlarımız olsun, kadın kollarımızla gençlik kollarımızla, teşkilatımızın her kademesiyle uyumu çok önemsedik. Uyumlu bir ekip çalışmasıyla Ak Parti olarak Erzurum’da teşkilatımızı daha iyi çalışır vaziyette tutmaya gayret ettik ve daha iyi hizmet yapmayı hedefledik. Bu noktada da ben hakikaten guruba, hizibe farklı oluşumlara müsaade etmeden, bir ve beraber düşünerek, istişare ederek çalışmanın çok faydalarını gördüm. Teşkilatımızda da bu anlayış hakim. Ben uyumun olduğu yerde mutlaka başarının da olacağına inanıyorum. İyi bir ekip çalışması, uyumlu bir çalışma mutlaka sonunda başarıyı getirir. Erzurum da biz teşkilat olarak elimizden geldiği kadar buna hassasiyet gösterdik bunu çok önemsedik. Ve sizin söylediğiniz o aslında var olan başarıyı da biz bu yolla yakalamaya çalıştık.” diye konuştu.
ADAY ADAYLARINA TAVSİYELER
Şuana kadar 192 aday adayının olduğunu belirten Kılıç, “Tabi bu kadar aday adayının elbette ki talipli olması ve bu noktada ‘bende varım’ demesi hem partimiz adına hem de şehrimiz adına büyük bir zenginliktir. Bu çok önemlidir biz bunu çok önemsiyoruz. Tabi burada aday adaylarımız buna şu ana kadar çok da dikkat ettiler. Bu konuda sıkıntıda yaşamadık ama biz bu konuda çok hassas bir partiyiz şunu istiyoruz; herkes kendi çalışmalarını kendi yapacağı işleri mutlaka anlatabilir. Aday adaylarımız bunu yapsınlar, çeşitli platformlarda özellikle vatandaş nezdinde kendilerini çok iyi anlatsınlar, bu çok önemli. Vatandaşa kendilerini çok iyi tanıtsınlar, kendi vasıflarını, niteliklerini yapmayı düşündükleri işleri mutlaka anlatsınlar. Fakat bir başka aday adayı üzerinden bir başka aday adayını kötüleyerek, karalayarak böyle bir farklı siyasi anlayışla yola çıkarlarsa burada hem kendilerine hem partimize ciddi zarar verirler. Böyle bir yolla da sonuç elde etmenin mümkün olmadığını da bilmelerini tabiî ki hem tavsiye ettik hem istiyoruz. Partimize yakışan budur, kendilerine yakışan budur. Mutlaka yapacaklarını iyi anlatsınlar, kendilerini iyi anlatsınlar vatandaş nezdinde karşılık bulmak vatandaş nezdinde destek bulmak ancak bu yolla mümkündür. Aksi halde bir başkasının olumsuz propagandasını yapmak suretiyle kendilerini ön plana çıkarmaya çalışırlarsa, burada partimize de dediğim gibi kendilerine de zarar verirler. Ben bu konuda hassasiyetimizi aslında ön plana koydum böyle bir durum olduğu için değil ama bu konuda hassas olduğumuzu, partimizin bu konuda duyarlı olduğunu bilmeleri açısından bunu bir kez daha ortaya koymak istemiştim. Şu ana kadar da son derece seviyeli son derece güzel bir zaman dilimi içinde bu işler gidiyor. İnşallah sonuçlarda milletimiz için şehrimiz için hayırlı olacaktır.” dedi.
KILIÇ’TAN ERZEROM TEPKİSİ
AK Parti Erzurum İl Başkanı Murat Kılıç, BDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın Erzurum ve bağlı 7 ilçenin isminin değiştirilmesine yönelik verdiği kanun teklifine tepki gösterdi.
Kılıç, “Aslında şunu söylemek lazım. Burada biliyorsunuz bu demokratikleşme paketi içerisinde değiştirilen il, ilçe, köy isimleriyle alakalı bir teklifti. Bu Başbakanımızın açıkladığı demokratikleşme paketinin içinde yer alan bir konuydu. Tabi bunun ruhunu iyi anlamak lazım. Bu kanunun, bu düzenlemenin aslında yapmaya çalıştığı, anlatmaya çalıştığı, yeniliği iyi anlamak, iyi okumak lazım. Türkiye’de il, ilçe ve köy isimleri Cumhuriyet döneminde çok ciddi bir şekilde değiştirilmiştir. 1926’da yanılmıyorsam, 20 küsur civarında il ismi değiştirildi. İşte Saruhan ismi Manisa olarak değiştirildi. Hüdavendigar ismi Bursa olarak değiştirildi. Benim hatırımda olan Yozgat aslı Bozoktur Yozgat olarak değiştirildi. Burada tabi bir de 1960 darbesi sonrası değiştirilen 10 bine yakın köy ismi var. 80 darbesinden sonra yine değiştirilen çok sayıda köy ismi var. Burada aslında bunun ruhunu iyi okumak lazım. Eskiden bu tek tipleştirici asimile etmeye çalışan farklılıkları aslında hem yok sayan hem de yok etmeye çalışan bir anlayış vardı. Bunu bugün aslında çok net bir şekilde de ifade etmek gerek. Bu isimler de aslında bu anlayışın ürünü olarak değiştirilmiştir. Türkiye’de ve birçok köy ismi, binlerce yıllık köy ismi, ilçe ismi bir anda farklı isimlerle, alışık olmadığımız, insanlarımızın hiç istemediği hiç de takdir etmediği şekilde değiştirilmiştir. Tabi bu demokratikleşme paketiyle değiştirilmeye çalışılan bu dayatmaca anlayışın, bu tek tipleştirici anlayışa karşı aslında bir devrim niteliğinde karardır. Ama yıllardan beri herkesin konuştuğu, herkesin istediği ve herkesin karşı çıktığı bu anlayışa karşı getirilen bu değişimi, maalesef siyasi bir malzeme haline getirmek isteyenler var burada bu kanunun ruhunu bilenler, bu değişikliğin ruhunu bilenler, anlayanlar ve bu değişikliğin neden yapılmak istendiğini bilenler, Erzurum isminin hiç de bu meseleyle alakası olmadığını da biliyorlar. Çünkü Erzurum ismi böyle değiştirilmiş bir isim değil. Erzurum ismi çeşitli vesilelerle telaffuzdan kaynaklı olarak zaman içerisinde bir kelimenin farklı bir şekle girmesinden oluşmuştur. Cumhuriyet döneminde Erzurum ismi bu şekilde değiştirilmiş bir isim değildir. Bunu herkesin bilmesi lazım. İkincisi bir şehrin, bir ilçenin, bir köyün isminin değiştirilmesi ile alakalı olarak burada yaşayan insanların görüşleri düşünceleri önemlidir. Eğer burada insanımız böyle bir irade böyle bir düşünce ortaya koyuyorsa, bunu bizler hep beraber dile getiririz söyleriz. Burada tamamen Ak Partiyi asimile etmeye çalışmak var. Vatandaş nezdinde küçük düşürmeye çalışmak, yapılan bu güzel çalışmayı vatandaş nezdinde itibarsızlaştırmaya çalışmak var… Aslında burada hiç birimizin buna prim vermemesi lazım. Ben açıkçası vatandaşımızın bunu ciddiye aldığını zannetmiyorum. BDP’nin yapmaya çalıştığı şey aslında Ak Parti’ye zarar vermek. Yapılan bu güzel işi vatandaş nezdinde küçük düşürmeye, itibarsızlaştırmaya çalışmaktır. Tabi biz bunların hepsinin vatandaş tarafından doğru okunduğuna ve okunacağına inanıyoruz. Bunun en güzel örneği işte daha öncede ifade edilmişti; Siirt’in Aydınlar ilçesinin asıl ismi Tillo’dur. Bitlis’in Güroymak asıl ismi Norşendir. Bunların örnekleri vardır, çok yerde vardır. Erzurum’da ilçelerimizin ve köylerimizin özellikle merkez dışındaki diğer illerimize bağlı köylerimizin birçoğunun ismi değiştirilmiştir. Ama hala 50 yıl geçmesine rağmen hala eski isimleri telaffuz edilmekte, eski isimleri kullanılmakta. Türkiye de insanımıza rağmen, millete rağmen, dayatma yoluyla, millet iradesini yok sayan birtakım düzenlemelerinde tekrar bu normalleşme sürecinde, demokratikleşme sürecinde tekrar aslına uygun olarak yerine getirilmesini istiyoruz. Bizim burada maksadımız budur. Demokratikleşme diyip bağırıp çağıranlarında aslında gerçekten demokratikleşmeyi ne kadar istediklerini de sorgulamak lazım. İşte demokratikleşme budur, asimilasyon politikalarına karşı çıkmaktır. Onlara aslına uygun olarak tekrar geri götürmektir, vatandaşın gerçekten iradesini yansıtmaktır. Millet iradesine rağmen bir iş yapılmayacağının, yapılamayacağının tekrar gösterilmesidir. Aslında yapılmaya çalışılan budur. Sadece demokratikleşme üzerinden siyaset yapanlarında hakikaten bu noktada samimi olmaları samimi davranmaları gerekir ben bu yapılan girişimin iyi niyetle yapılmadığını düşünüyorum. Altan Tan’ın Erzurum’la hiçbir alakası yok. Erzurum’da doğmuş büyümüş birisi değil… Erzurum’la hiçbir ilgisi yok. Erzurum’da böyle bir değişikliği isteyebilecek kadar Erzurum’u tanıdığını da zannetmiyorum ama tamamen seçim öncesinde siyasi birtakım manevralardan ibaret. Bunları ciddiye almamak lazım biz ciddiye almıyoruz vatandaşımızın da ciddiye aldığını zannetmiyorum ama bu yapılan değişikliğin yapılmak istenen değişikliğin de ne olduğunu milletimize iyi anlatmamız lazım.” diye konuştu.
BAŞBAKANIMIZIN, BELEDİYE YÖNETİCİLİĞİNDEN, BELEDİYE BAŞKANLIĞINDAN GELMESİ YEREL YÖNETİMLERİ VE YERELDE SİYASETİ İYİ BİLMESİ TÜRKİYE İÇİN BİR ŞANSTIR
Modern belediyecilik anlayışına da değinen Kılıç, şöyle konuştu:
“Başbakanımızın, belediye yöneticiliğinden, belediye başkanlığından gelmesi yerel yönetimleri ve yerelde siyaseti iyi bilmesi Türkiye için bir şanstır. Göreve geldikten sonra da Sayın Başbakanımızın hem 2005 yılında yeni bir belediye yasası hem şimdi çıkarılan büyükşehir belediye yasasıyla birlikte hakikaten belediyelerin daha güçlü hale gelmesi sağlanmıştır. Ve Türkiye aşağı yukarı 2005 yılına kadar nerdeyse 80 yıl 1580 sayılı bir belediye yasasıyla idare edildi ve 2005 yılında 5393 sayılı yeni bir belediye yasası getirildi. Biliyorsunuz yeni çıkarılan bu Büyükşehir Yasasıyla da hem büyükşehirlerin yeniden düzenlenmesi, yetki ve görev sorumluluk alanlarının değiştirilmesi suretiyle hakikaten adem-i merkezi bir anlayışa sahip oldu. Modern bir belediyecilik anlayışı getirilmeye çalışıldı. Hizmetlerin tek elden yapılması suretiyle kaliteli, nitelikli bir belediyecilik yapılmasının önü açılmış oldu. Bu yapılan değişiklerle konuya Sayın Başbakanımızın böyle bir bakışı var bunu bilmek lazım. Siyasetin yerelde başladığını kalkınmanın yerelde başladığın, demokratikleşmenin de ilk adımının, ilk basamağının yerelde siyaset olduğunu defalarca kendileri ifade ettiler. Bizde meseleye böyle bakıyoruz. Elbette siyasetin ilk basamağı yereldir, demokratikleşmenin ilk basamağı yerelde siyaset yapmaktır. Bu anlamda Türkiye’de çok farklı noktalara gelindiğini söylememiz lazım. Geçmişte istismar edilen bir belediyecilik anlayışı vardı. Tamamen popülizmle yürütülen, tamamen kendilerine yakın kadroların belediyelere doldurulması suretiyle yapılıyordu. Sadece işsizlere iş bulma kapısı olarak görülen bir belediyecilik anlayışı vardı. Bunlar çok değişti, Artık belediyeler istedikleri gibi personel alıp ve sadece istihdam kapısı olarak belediyeleri görme anlayışı tamamen ortadan kalktı. Popülizmden uzak tamamen gerçeklere dayalı bir belediyecilik anlayışı getirilmiş oldu. Tabi bu bizim için bir şans. Sayın Başbakanımızın belediyeciliği çok iyi biliyor olması hem Türkiye için hem belediyelerimiz için büyük bir şans. Sayın Başbakanımızın başkanlığında yapılan bu değişiklikler, Türkiye’de belediyeciliğin önünü açmıştır. Tabi modern belediyecilik dediğiniz zaman belediyeciliğin tanımı ve görev alanları çok geniş. Özellikle son yapılan değişikliklerle de iyice genişledi. Ben şöyle düşünüyorum; insanın var olduğu, insanın ihtiyaç duyduğu yerde belediye vardır, olmalıdır. Şehirlerde her alanda belediye olmalıdır. Sosyal, kültür hizmetleriyle, yoksullara yaklaşımıyla, kentlerin modern görüntüye sahip olmaları anlamında, ulaşım da aklımıza gelen her alanda belediyeler mutlaka sorumluluk üstlenmelidirler. ‘Ben bu işin sahibiyim’ demeli ve meseleye böyle bakmalıdırlar. Türkiye aslında bu yerel yönetimlerin güçlenmesiyle beraberde bu adem-i merkezi anlayışıyla, yerelde güçlü yönetimlerle çok daha kolay yönetilebilir. Çünkü merkezden idare zor bir iştir. Birçok yanlışlara sebep olabilir, işlerin ağır aksak yürümesine sebep olabilir ama yerelde meselelerin takibi, yerelde sıkıntıların çözümü, yerelde işlerin takibi çok daha kolaydır. Biz özellikle önümüzdeki yıllarda belediyelerimizin çok daha güçlü hale geleceğine inanıyoruz ve ilerde belki çok daha farklı anlamlarda belediyelerin hizmet etmesinin imkânı oluşturulacak. Ama mutlaka belediyelerin, belediyeleri idare eden yöneticilerimizin şu anlamda meseleye bakması lazım; insanın var olduğu, ihtiyaç duyduğu her alanda belediye olmalıdır. İnsan nerede varsa, insanın insana dair sıkıntıları nerede varsa, mutlaka belediyeler orada çözüm üretmelidir. Bu, işsizlikten tutun da şehirlerin gelecek vizyonlarının oluşturulmasından, şehre yabancı yatırımların gelmesinden, her alanda belediyeler hizmet etmelidir, kendilerini sorumlu hissetmelidir. Çünkü artık ülkeler arasında rekabet olduğu gibi şehirlerarasında da rekabet var. Yani Türkiye’de de şehirler kendi aralarında yarış yapıyorlar. Biz bu yarışta Erzurum olarak geri kalmamalıyız. Burada da tabii ki başarıyı yakalamış şehirleri hakikaten bizler de örnek almalıyız. Onlar nasıl bu başarıyı yakaladılarsa bizler de daha iyisini yapmak konusunda rekabetin içerisinde var olmalıyız. Bizim belediyecilik anlayışımız bu. Ak Parti olarak da Türkiye’de belediyeciliği bu anlamda en güzel şekliyle uygulayan belediyeler Ak Parti belediyeleridir. Bugün başkalarının elindeki belediyelerle, Ak Partinin elindeki belediyeleri mukayese ettiğimizde yönetim anlayışlarını, şehirlerdeki farklılıkları, değişiklikleri, yenilikleri mutlaka göreceksiniz. Yani Ak Parti bu işte belediyecilik noktasında bu işin uzmanıdır, ihtisas sahibidir. Bunda Sayın Başbakanımızın da etkisi, katkısı çok büyüktür ve Ak Parti’nin belediyeciliğe bakışıyla da Türkiye’de belediyecilik hakikaten çok daha iyi noktalara gelmiştir bundan sonra da gelmeye devam edecektir.”
BÜYÜKŞEHİR YASASI’NIN DEMOKRASİYİ ÇOK DAHA PEKİŞTİRECEK
Büyükşehir Yasası’nın demokrasiyi çok daha iyi pekiştireceğine de değinen Kılıç, “Daha demokratik bir seçim anlayışı, daha demokratik bir yönetim anlayışı getirdiğine inanıyorum. Sebebi şu; bakın daha önce Erzurum örneğini vermek gerekirse, Erzurum’da Büyükşehir Belediyesi hizmetlerinden sadece il merkezi nasipleniyordu. Yine ilçelerimizde belediye başkanı seçiyorduk ama ilçe merkezlerinde oturanlar sadece ilçe belediye başkanına oy veriyorlardı. Büyükşehir Belediyesi’ne oy vermiyorlardı. Köylerde yaşayan vatandaşlarımız ise sadece il genel meclisi için oy kullanıyorlardı. Birde orada muhtarlar için, köy muhtarı için oy kullanıyorlardı. Dolayısıyla Pasinler ilçesinin herhangi bir köyünde oturan vatandaşımızın ne Büyükşehir Belediyesiyle ilgili ne de ilçe belediye başkanıyla ilgili herhangi bir söz hakkı bulunmuyordu. Bu da aslında çok demokratik olmayan bir durumdu bana göre. Çünkü o şehirde yaşıyorsunuz, o şehrin bir köyünde yaşıyorsunuz ama o ilçeyle ilgili, o şehrin büyükşehir belediyesiyle ilgili herhangi bir söz hakkına sahip değilsiniz. Bu aslında çok demokratik bir tablo değildi. Şimdi getirilen yeni düzenlemeyle bir defa köylerde oturan vatandaşımıza, hem ilçeyle ilgili, hem büyükşehirle ilgili seçme hakkı getirildi. Yani Pasinler’in köyünde oturan vatandaşımız da Karayazı’nın köyünde oturan vatandaşımızda Büyükşehir Belediyesi’ne oy verecek. Kendi bulunduğu ilçeyle ilgili bir belediye başkanına ve meclis üyelerine oy verecek. Tabi yine köy artık mahalle statüsüne kavuşuyor. Yine muhtarına oy verecek. Dolayısıyla kendi yaşadığı ilin yöneticileriyle ilgili söz hakkı getirilmiş oldu. Bu çok önemli meseledir. Burada bu söz hakkı neyi getirir; beraberinde yapılan hizmetlerle alakalı olarak yarın hesap verebilir ve hesap sorabilir tabloyu beraberinde getiriyor. Yani bir vatandaşımız geçmişte belki il genel sekreterine hesap soramıyordu İl özel idare hizmetlerinden dolayı… Ama bugün Büyükşehir Belediye Başkanına kendi köyüne yapılacak hizmetlerle ilgili hesap sorabilecek veya ilçe belediye başkanına… Biliyorsunuz il özel idarenin köylere yaptığı yollar, su, kanalizasyon gibi hizmetleri yine büyükşehir belediyemiz yapacak. Dolayısıyla vatandaşımız hangi hizmetleri kimden alacağını ve bu hizmetlerden dolayı aksaklıklar ilgilide hesap sormayı bundan sonra yapabilecek.” diye konuştu.
BAŞBAKANIMIZ BİZE BÖYLE BİR GÖREV VERİRSE, BÖYLE BİR TEVECCÜHÜ OLURSA BİZDE BUNU BİR VAZİFE OLARAK KABUL EDER YAPARIZ
Kendi adaylığıyla da ilgili konuşan Kılıç, “Bize bir yıl öncesinden sorulmaya başlanan ‘aday olacak mısınız?’ sorularına şu cevabı verdik. Birincisi biz bir görev yapıyoruz. Bir kongreyle göreve geldik. Sayın Başbakanımızın bu konuda bize yüklediği bir görev var, sorumluluk var. Partimize karşı, teşkilatımıza karşı bir sorumluluğumuz var. Bizim bu görevi ifa etmemiz lazım. Biz burada kendi başımıza istediğimizi yapmak durumunda kendimizi hissetmiyoruz. Bir sorumluluk sahibi olarak sorumluluk taşıyan bir mevkide makamda bulunduğumuzu biliyoruz ve bu noktada böyle hareket etmemiz lazım. Hep şunu söyledik; eğer Sayın Başbakanımız bize böyle bir görev verirse, böyle bir teveccühü olursa bizde bunu bir vazife olarak kabul eder yaparız. Ama bu konuda ‘biz adayız’ deyip ortaya da çıkmadık çıkmayacağız. Sayın Başbakanımızın il başkanları toplantısında bizlere bir tavsiyesi oldu. ‘Biz düşünen arkadaşları biliyoruz. Bu göreve talip olan belediye başkanlığı isteyen arkadaşları biliyoruz. Ama sizlerin istifa etmesini istemiyoruz. Çünkü burada diyelim ki 20 il başkanı bu işe talip oldu ama içlerinden 5 kişi olacak bilemiyoruz. Belki 10 kişi olacak. Teşkilatlarımız gereksiz yere boşaltılamaz biz düşüncelerinizi biliyoruz bu düşünceye uygun olan arkadaşlarımıza da biz bu işareti vereceğiz. Gereksiz yere teşkilatlarımızı bozmayalım, gereksiz yere teşkilatlarımızı dağıtmayalım.’ tavsiyesinde bulundu. Bizimde zaten düşüncemiz böyle, asla farklı bir düşüncemiz yok. Sayın Başbakanımızın talimatı olursa böyle bir emri olursa biz buna uygun olarak hareket etmek durumundayız. Başından beri söylediğimiz gibi görevimizi yapacağız görevimizi de en iyi şekilde son gününe kadar yapacağız. Asla bir göreve de ‘talibiz’ diye ortaya çıkmadık. Bu doğruda olmaz. Böyle bir niyetimizin olduğunu ifade ettik, olabilir dedik. Ama bununla ilgili olarak da tabiî ki Sayın Başbakanımızın kararı, iradesi bizim için yol gösterici olacak. Onun için Sayın Başbakanımızın kararını beklemek durumundayız. Bunun dışında da farklı bir çalışmanın çabanın içerisinde asla olmayacağız. Bu şehirde aşağı yukarı 4.5 yıldan beri il başkanlığı yapan bir kardeşiniz olarak elbette düşüncelerimiz var. Ama bunları belki zamanı geldiğinde çok daha iyi ifade etme imkanı olur. Eğer böyle bir imkan verilirse, sunulursa biz bir defa hakikaten şehirde beklentileri iyi tespit etmeliyiz. Erzurum’da vatandaşımız belediyeden neleri bekliyor, bunu çok iyi bilmeliyiz. Belediyeciliğin hakikaten yeniden bir tanımlamasını yapmaya ihtiyaç duyulduğunu, belediyenin yeniden şöyle bir şehrin geleceğiyle alakalı vizyon çizen, vizyon belirleyen yeni bir anlayışa sahip olması gerektiğine ben şahsen inanıyorum. Belediyecilik sadece yol, asfalt, kaldırım yapmak değildir. Belediyecilik sadece alt geçit-üst geçit yapmak değildir. Belediyeciliğin bu şehirde insana dair, şehrin geleceğine dair, insanın daha iyi yaşamasına, yaşam kalitesinin arttırılmasına dair her ne varsa yeni bir anlayışla yeniden tanzim edilmesi, düşünülmesi, düzenlenmesi gerektiğine inanıyorum. Bunun için de yapılması gereken çok iş var. Konuşulması gereken çok iş var. Biz bunu mutlaka, yeri ve zamanı geldiğinde konuşuruz. Ama Erzurum’da hakikaten yeniden bir tanımlamaya bu anlamda yeniden bir vizyon çizmeye ihtiyaç olduğunu şahsım adıma belirtmek istiyorum.” şeklinde konuştu.
AK PARTİ OLARAK DAHA GÜÇLÜ BİR ŞEKİLDE YÖNETİMDE İŞ BAŞINDA OLMAMIZ LAZIM
Yerel seçimler öncesinin önemli bir süreç olduğunu ifade eden Murat Kılıç, konuşmasını şöyle tamamladı:
“Önemli bir süreçteyiz. Yani yerel yönetimler hakikati itibari ile de siyasete olan etkileri, siyasetin geleceğine olan etkileri de çok önemli. Burada vatandaşımızın tüm Türkiye’de olacağı gibi Erzurum’da da hakikaten Ak Parti’ye ciddi bir teveccühü, bir desteği var. Burada ben özellikle hem aday adaylarımızla hem süreçte yol alan arkadaşlarıma şunu tavsiye ediyorum; Ak Parti olarak daha güçlü bir şekilde yönetimde iş başında olmamız lazım. Bu noktada da kişisel hesap kitapları, kişisel menfaatleri ebetteki bir kenara koymak lazım. Şahsi bir mücadele içinde olmamak lazım. Türkiye‘yi daha iyi noktalara götüreceksek hep beraber Ak Parti’yi daha güçlü olarak iktidarda tutmamız, daha güçlü bir şekilde yoluna devam etmesini sağlamamız şart. Herkesin bu anlayış, bu gayret ve çaba içerisinde meseleye bakmasını ben şahsen tavsiye ederim. Dolayısıyla bu sürecin hassas bir süreç olduğunu, bu süreçte de herkesin çok hassas davranması gerektiğini düşünüyorum. İnşallah yerel seçimlerin akabinde Türkiye 2015 seçimlerine ve 2023 hedeflerine çok daha rahat bir şekilde girecektir. Ben hep şunu söylüyorum Türkiye Allah’ın izniyle şöyle 10 yıl daha, en az 10 yıl daha istikrarlı bir şekilde devam ederse çok farklı bir ülke olacak. Daha demokratik, daha zengin, daha müreffeh, refah seviyesi daha yüksek bir Türkiye olacak. Dolayısıyla bu yolda da Ak Parti’nin daha güçlü olması, istikrarın devam etmesi çok önemli. Meselelere küçük bakmamak lazım, sen ben kavgası içerisinde bakmamak lazım. Büyük fotoğrafa, Türkiye’nin geleceğine odaklanmak lazım. İnşallah sonuçlar itibariyle de ülkemize hayırlar getirir diye temenni ediyorum.”
UYUMUN OLDUĞU YERDE MUTLAKA BAŞARININ DA OLACAĞINA İNANIYORUM
İnsanın tek başına başarılı olması, bir başarı ortaya koymasının mümkün olmayacağını kaydeden Kılıç, “Biz teşkilat olarak ekip olarak geldiğimiz günden beri yönetimimiz de gerek il başkan yardımcılarımız yönetim kurulu üyelerimiz olsun, gerekse ilçe başkanlarımız ilçe yönetim kurumlarımız olsun, kadın kollarımızla gençlik kollarımızla, teşkilatımızın her kademesiyle uyumu çok önemsedik. Uyumlu bir ekip çalışmasıyla Ak Parti olarak Erzurum’da teşkilatımızı daha iyi çalışır vaziyette tutmaya gayret ettik ve daha iyi hizmet yapmayı hedefledik. Bu noktada da ben hakikaten guruba, hizibe farklı oluşumlara müsaade etmeden, bir ve beraber düşünerek, istişare ederek çalışmanın çok faydalarını gördüm. Teşkilatımızda da bu anlayış hakim. Ben uyumun olduğu yerde mutlaka başarının da olacağına inanıyorum. İyi bir ekip çalışması, uyumlu bir çalışma mutlaka sonunda başarıyı getirir. Erzurum da biz teşkilat olarak elimizden geldiği kadar buna hassasiyet gösterdik bunu çok önemsedik. Ve sizin söylediğiniz o aslında var olan başarıyı da biz bu yolla yakalamaya çalıştık.” diye konuştu.
ADAY ADAYLARINA TAVSİYELER
Şuana kadar 192 aday adayının olduğunu belirten Kılıç, “Tabi bu kadar aday adayının elbette ki talipli olması ve bu noktada ‘bende varım’ demesi hem partimiz adına hem de şehrimiz adına büyük bir zenginliktir. Bu çok önemlidir biz bunu çok önemsiyoruz. Tabi burada aday adaylarımız buna şu ana kadar çok da dikkat ettiler. Bu konuda sıkıntıda yaşamadık ama biz bu konuda çok hassas bir partiyiz şunu istiyoruz; herkes kendi çalışmalarını kendi yapacağı işleri mutlaka anlatabilir. Aday adaylarımız bunu yapsınlar, çeşitli platformlarda özellikle vatandaş nezdinde kendilerini çok iyi anlatsınlar, bu çok önemli. Vatandaşa kendilerini çok iyi tanıtsınlar, kendi vasıflarını, niteliklerini yapmayı düşündükleri işleri mutlaka anlatsınlar. Fakat bir başka aday adayı üzerinden bir başka aday adayını kötüleyerek, karalayarak böyle bir farklı siyasi anlayışla yola çıkarlarsa burada hem kendilerine hem partimize ciddi zarar verirler. Böyle bir yolla da sonuç elde etmenin mümkün olmadığını da bilmelerini tabiî ki hem tavsiye ettik hem istiyoruz. Partimize yakışan budur, kendilerine yakışan budur. Mutlaka yapacaklarını iyi anlatsınlar, kendilerini iyi anlatsınlar vatandaş nezdinde karşılık bulmak vatandaş nezdinde destek bulmak ancak bu yolla mümkündür. Aksi halde bir başkasının olumsuz propagandasını yapmak suretiyle kendilerini ön plana çıkarmaya çalışırlarsa, burada partimize de dediğim gibi kendilerine de zarar verirler. Ben bu konuda hassasiyetimizi aslında ön plana koydum böyle bir durum olduğu için değil ama bu konuda hassas olduğumuzu, partimizin bu konuda duyarlı olduğunu bilmeleri açısından bunu bir kez daha ortaya koymak istemiştim. Şu ana kadar da son derece seviyeli son derece güzel bir zaman dilimi içinde bu işler gidiyor. İnşallah sonuçlarda milletimiz için şehrimiz için hayırlı olacaktır.” dedi.
KILIÇ’TAN ERZEROM TEPKİSİ
AK Parti Erzurum İl Başkanı Murat Kılıç, BDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın Erzurum ve bağlı 7 ilçenin isminin değiştirilmesine yönelik verdiği kanun teklifine tepki gösterdi.
Kılıç, “Aslında şunu söylemek lazım. Burada biliyorsunuz bu demokratikleşme paketi içerisinde değiştirilen il, ilçe, köy isimleriyle alakalı bir teklifti. Bu Başbakanımızın açıkladığı demokratikleşme paketinin içinde yer alan bir konuydu. Tabi bunun ruhunu iyi anlamak lazım. Bu kanunun, bu düzenlemenin aslında yapmaya çalıştığı, anlatmaya çalıştığı, yeniliği iyi anlamak, iyi okumak lazım. Türkiye’de il, ilçe ve köy isimleri Cumhuriyet döneminde çok ciddi bir şekilde değiştirilmiştir. 1926’da yanılmıyorsam, 20 küsur civarında il ismi değiştirildi. İşte Saruhan ismi Manisa olarak değiştirildi. Hüdavendigar ismi Bursa olarak değiştirildi. Benim hatırımda olan Yozgat aslı Bozoktur Yozgat olarak değiştirildi. Burada tabi bir de 1960 darbesi sonrası değiştirilen 10 bine yakın köy ismi var. 80 darbesinden sonra yine değiştirilen çok sayıda köy ismi var. Burada aslında bunun ruhunu iyi okumak lazım. Eskiden bu tek tipleştirici asimile etmeye çalışan farklılıkları aslında hem yok sayan hem de yok etmeye çalışan bir anlayış vardı. Bunu bugün aslında çok net bir şekilde de ifade etmek gerek. Bu isimler de aslında bu anlayışın ürünü olarak değiştirilmiştir. Türkiye’de ve birçok köy ismi, binlerce yıllık köy ismi, ilçe ismi bir anda farklı isimlerle, alışık olmadığımız, insanlarımızın hiç istemediği hiç de takdir etmediği şekilde değiştirilmiştir. Tabi bu demokratikleşme paketiyle değiştirilmeye çalışılan bu dayatmaca anlayışın, bu tek tipleştirici anlayışa karşı aslında bir devrim niteliğinde karardır. Ama yıllardan beri herkesin konuştuğu, herkesin istediği ve herkesin karşı çıktığı bu anlayışa karşı getirilen bu değişimi, maalesef siyasi bir malzeme haline getirmek isteyenler var burada bu kanunun ruhunu bilenler, bu değişikliğin ruhunu bilenler, anlayanlar ve bu değişikliğin neden yapılmak istendiğini bilenler, Erzurum isminin hiç de bu meseleyle alakası olmadığını da biliyorlar. Çünkü Erzurum ismi böyle değiştirilmiş bir isim değil. Erzurum ismi çeşitli vesilelerle telaffuzdan kaynaklı olarak zaman içerisinde bir kelimenin farklı bir şekle girmesinden oluşmuştur. Cumhuriyet döneminde Erzurum ismi bu şekilde değiştirilmiş bir isim değildir. Bunu herkesin bilmesi lazım. İkincisi bir şehrin, bir ilçenin, bir köyün isminin değiştirilmesi ile alakalı olarak burada yaşayan insanların görüşleri düşünceleri önemlidir. Eğer burada insanımız böyle bir irade böyle bir düşünce ortaya koyuyorsa, bunu bizler hep beraber dile getiririz söyleriz. Burada tamamen Ak Partiyi asimile etmeye çalışmak var. Vatandaş nezdinde küçük düşürmeye çalışmak, yapılan bu güzel çalışmayı vatandaş nezdinde itibarsızlaştırmaya çalışmak var… Aslında burada hiç birimizin buna prim vermemesi lazım. Ben açıkçası vatandaşımızın bunu ciddiye aldığını zannetmiyorum. BDP’nin yapmaya çalıştığı şey aslında Ak Parti’ye zarar vermek. Yapılan bu güzel işi vatandaş nezdinde küçük düşürmeye, itibarsızlaştırmaya çalışmaktır. Tabi biz bunların hepsinin vatandaş tarafından doğru okunduğuna ve okunacağına inanıyoruz. Bunun en güzel örneği işte daha öncede ifade edilmişti; Siirt’in Aydınlar ilçesinin asıl ismi Tillo’dur. Bitlis’in Güroymak asıl ismi Norşendir. Bunların örnekleri vardır, çok yerde vardır. Erzurum’da ilçelerimizin ve köylerimizin özellikle merkez dışındaki diğer illerimize bağlı köylerimizin birçoğunun ismi değiştirilmiştir. Ama hala 50 yıl geçmesine rağmen hala eski isimleri telaffuz edilmekte, eski isimleri kullanılmakta. Türkiye de insanımıza rağmen, millete rağmen, dayatma yoluyla, millet iradesini yok sayan birtakım düzenlemelerinde tekrar bu normalleşme sürecinde, demokratikleşme sürecinde tekrar aslına uygun olarak yerine getirilmesini istiyoruz. Bizim burada maksadımız budur. Demokratikleşme diyip bağırıp çağıranlarında aslında gerçekten demokratikleşmeyi ne kadar istediklerini de sorgulamak lazım. İşte demokratikleşme budur, asimilasyon politikalarına karşı çıkmaktır. Onlara aslına uygun olarak tekrar geri götürmektir, vatandaşın gerçekten iradesini yansıtmaktır. Millet iradesine rağmen bir iş yapılmayacağının, yapılamayacağının tekrar gösterilmesidir. Aslında yapılmaya çalışılan budur. Sadece demokratikleşme üzerinden siyaset yapanlarında hakikaten bu noktada samimi olmaları samimi davranmaları gerekir ben bu yapılan girişimin iyi niyetle yapılmadığını düşünüyorum. Altan Tan’ın Erzurum’la hiçbir alakası yok. Erzurum’da doğmuş büyümüş birisi değil… Erzurum’la hiçbir ilgisi yok. Erzurum’da böyle bir değişikliği isteyebilecek kadar Erzurum’u tanıdığını da zannetmiyorum ama tamamen seçim öncesinde siyasi birtakım manevralardan ibaret. Bunları ciddiye almamak lazım biz ciddiye almıyoruz vatandaşımızın da ciddiye aldığını zannetmiyorum ama bu yapılan değişikliğin yapılmak istenen değişikliğin de ne olduğunu milletimize iyi anlatmamız lazım.” diye konuştu.
BAŞBAKANIMIZIN, BELEDİYE YÖNETİCİLİĞİNDEN, BELEDİYE BAŞKANLIĞINDAN GELMESİ YEREL YÖNETİMLERİ VE YERELDE SİYASETİ İYİ BİLMESİ TÜRKİYE İÇİN BİR ŞANSTIR
Modern belediyecilik anlayışına da değinen Kılıç, şöyle konuştu:
“Başbakanımızın, belediye yöneticiliğinden, belediye başkanlığından gelmesi yerel yönetimleri ve yerelde siyaseti iyi bilmesi Türkiye için bir şanstır. Göreve geldikten sonra da Sayın Başbakanımızın hem 2005 yılında yeni bir belediye yasası hem şimdi çıkarılan büyükşehir belediye yasasıyla birlikte hakikaten belediyelerin daha güçlü hale gelmesi sağlanmıştır. Ve Türkiye aşağı yukarı 2005 yılına kadar nerdeyse 80 yıl 1580 sayılı bir belediye yasasıyla idare edildi ve 2005 yılında 5393 sayılı yeni bir belediye yasası getirildi. Biliyorsunuz yeni çıkarılan bu Büyükşehir Yasasıyla da hem büyükşehirlerin yeniden düzenlenmesi, yetki ve görev sorumluluk alanlarının değiştirilmesi suretiyle hakikaten adem-i merkezi bir anlayışa sahip oldu. Modern bir belediyecilik anlayışı getirilmeye çalışıldı. Hizmetlerin tek elden yapılması suretiyle kaliteli, nitelikli bir belediyecilik yapılmasının önü açılmış oldu. Bu yapılan değişiklerle konuya Sayın Başbakanımızın böyle bir bakışı var bunu bilmek lazım. Siyasetin yerelde başladığını kalkınmanın yerelde başladığın, demokratikleşmenin de ilk adımının, ilk basamağının yerelde siyaset olduğunu defalarca kendileri ifade ettiler. Bizde meseleye böyle bakıyoruz. Elbette siyasetin ilk basamağı yereldir, demokratikleşmenin ilk basamağı yerelde siyaset yapmaktır. Bu anlamda Türkiye’de çok farklı noktalara gelindiğini söylememiz lazım. Geçmişte istismar edilen bir belediyecilik anlayışı vardı. Tamamen popülizmle yürütülen, tamamen kendilerine yakın kadroların belediyelere doldurulması suretiyle yapılıyordu. Sadece işsizlere iş bulma kapısı olarak görülen bir belediyecilik anlayışı vardı. Bunlar çok değişti, Artık belediyeler istedikleri gibi personel alıp ve sadece istihdam kapısı olarak belediyeleri görme anlayışı tamamen ortadan kalktı. Popülizmden uzak tamamen gerçeklere dayalı bir belediyecilik anlayışı getirilmiş oldu. Tabi bu bizim için bir şans. Sayın Başbakanımızın belediyeciliği çok iyi biliyor olması hem Türkiye için hem belediyelerimiz için büyük bir şans. Sayın Başbakanımızın başkanlığında yapılan bu değişiklikler, Türkiye’de belediyeciliğin önünü açmıştır. Tabi modern belediyecilik dediğiniz zaman belediyeciliğin tanımı ve görev alanları çok geniş. Özellikle son yapılan değişikliklerle de iyice genişledi. Ben şöyle düşünüyorum; insanın var olduğu, insanın ihtiyaç duyduğu yerde belediye vardır, olmalıdır. Şehirlerde her alanda belediye olmalıdır. Sosyal, kültür hizmetleriyle, yoksullara yaklaşımıyla, kentlerin modern görüntüye sahip olmaları anlamında, ulaşım da aklımıza gelen her alanda belediyeler mutlaka sorumluluk üstlenmelidirler. ‘Ben bu işin sahibiyim’ demeli ve meseleye böyle bakmalıdırlar. Türkiye aslında bu yerel yönetimlerin güçlenmesiyle beraberde bu adem-i merkezi anlayışıyla, yerelde güçlü yönetimlerle çok daha kolay yönetilebilir. Çünkü merkezden idare zor bir iştir. Birçok yanlışlara sebep olabilir, işlerin ağır aksak yürümesine sebep olabilir ama yerelde meselelerin takibi, yerelde sıkıntıların çözümü, yerelde işlerin takibi çok daha kolaydır. Biz özellikle önümüzdeki yıllarda belediyelerimizin çok daha güçlü hale geleceğine inanıyoruz ve ilerde belki çok daha farklı anlamlarda belediyelerin hizmet etmesinin imkânı oluşturulacak. Ama mutlaka belediyelerin, belediyeleri idare eden yöneticilerimizin şu anlamda meseleye bakması lazım; insanın var olduğu, ihtiyaç duyduğu her alanda belediye olmalıdır. İnsan nerede varsa, insanın insana dair sıkıntıları nerede varsa, mutlaka belediyeler orada çözüm üretmelidir. Bu, işsizlikten tutun da şehirlerin gelecek vizyonlarının oluşturulmasından, şehre yabancı yatırımların gelmesinden, her alanda belediyeler hizmet etmelidir, kendilerini sorumlu hissetmelidir. Çünkü artık ülkeler arasında rekabet olduğu gibi şehirlerarasında da rekabet var. Yani Türkiye’de de şehirler kendi aralarında yarış yapıyorlar. Biz bu yarışta Erzurum olarak geri kalmamalıyız. Burada da tabii ki başarıyı yakalamış şehirleri hakikaten bizler de örnek almalıyız. Onlar nasıl bu başarıyı yakaladılarsa bizler de daha iyisini yapmak konusunda rekabetin içerisinde var olmalıyız. Bizim belediyecilik anlayışımız bu. Ak Parti olarak da Türkiye’de belediyeciliği bu anlamda en güzel şekliyle uygulayan belediyeler Ak Parti belediyeleridir. Bugün başkalarının elindeki belediyelerle, Ak Partinin elindeki belediyeleri mukayese ettiğimizde yönetim anlayışlarını, şehirlerdeki farklılıkları, değişiklikleri, yenilikleri mutlaka göreceksiniz. Yani Ak Parti bu işte belediyecilik noktasında bu işin uzmanıdır, ihtisas sahibidir. Bunda Sayın Başbakanımızın da etkisi, katkısı çok büyüktür ve Ak Parti’nin belediyeciliğe bakışıyla da Türkiye’de belediyecilik hakikaten çok daha iyi noktalara gelmiştir bundan sonra da gelmeye devam edecektir.”
BÜYÜKŞEHİR YASASI’NIN DEMOKRASİYİ ÇOK DAHA PEKİŞTİRECEK
Büyükşehir Yasası’nın demokrasiyi çok daha iyi pekiştireceğine de değinen Kılıç, “Daha demokratik bir seçim anlayışı, daha demokratik bir yönetim anlayışı getirdiğine inanıyorum. Sebebi şu; bakın daha önce Erzurum örneğini vermek gerekirse, Erzurum’da Büyükşehir Belediyesi hizmetlerinden sadece il merkezi nasipleniyordu. Yine ilçelerimizde belediye başkanı seçiyorduk ama ilçe merkezlerinde oturanlar sadece ilçe belediye başkanına oy veriyorlardı. Büyükşehir Belediyesi’ne oy vermiyorlardı. Köylerde yaşayan vatandaşlarımız ise sadece il genel meclisi için oy kullanıyorlardı. Birde orada muhtarlar için, köy muhtarı için oy kullanıyorlardı. Dolayısıyla Pasinler ilçesinin herhangi bir köyünde oturan vatandaşımızın ne Büyükşehir Belediyesiyle ilgili ne de ilçe belediye başkanıyla ilgili herhangi bir söz hakkı bulunmuyordu. Bu da aslında çok demokratik olmayan bir durumdu bana göre. Çünkü o şehirde yaşıyorsunuz, o şehrin bir köyünde yaşıyorsunuz ama o ilçeyle ilgili, o şehrin büyükşehir belediyesiyle ilgili herhangi bir söz hakkına sahip değilsiniz. Bu aslında çok demokratik bir tablo değildi. Şimdi getirilen yeni düzenlemeyle bir defa köylerde oturan vatandaşımıza, hem ilçeyle ilgili, hem büyükşehirle ilgili seçme hakkı getirildi. Yani Pasinler’in köyünde oturan vatandaşımız da Karayazı’nın köyünde oturan vatandaşımızda Büyükşehir Belediyesi’ne oy verecek. Kendi bulunduğu ilçeyle ilgili bir belediye başkanına ve meclis üyelerine oy verecek. Tabi yine köy artık mahalle statüsüne kavuşuyor. Yine muhtarına oy verecek. Dolayısıyla kendi yaşadığı ilin yöneticileriyle ilgili söz hakkı getirilmiş oldu. Bu çok önemli meseledir. Burada bu söz hakkı neyi getirir; beraberinde yapılan hizmetlerle alakalı olarak yarın hesap verebilir ve hesap sorabilir tabloyu beraberinde getiriyor. Yani bir vatandaşımız geçmişte belki il genel sekreterine hesap soramıyordu İl özel idare hizmetlerinden dolayı… Ama bugün Büyükşehir Belediye Başkanına kendi köyüne yapılacak hizmetlerle ilgili hesap sorabilecek veya ilçe belediye başkanına… Biliyorsunuz il özel idarenin köylere yaptığı yollar, su, kanalizasyon gibi hizmetleri yine büyükşehir belediyemiz yapacak. Dolayısıyla vatandaşımız hangi hizmetleri kimden alacağını ve bu hizmetlerden dolayı aksaklıklar ilgilide hesap sormayı bundan sonra yapabilecek.” diye konuştu.
BAŞBAKANIMIZ BİZE BÖYLE BİR GÖREV VERİRSE, BÖYLE BİR TEVECCÜHÜ OLURSA BİZDE BUNU BİR VAZİFE OLARAK KABUL EDER YAPARIZ
Kendi adaylığıyla da ilgili konuşan Kılıç, “Bize bir yıl öncesinden sorulmaya başlanan ‘aday olacak mısınız?’ sorularına şu cevabı verdik. Birincisi biz bir görev yapıyoruz. Bir kongreyle göreve geldik. Sayın Başbakanımızın bu konuda bize yüklediği bir görev var, sorumluluk var. Partimize karşı, teşkilatımıza karşı bir sorumluluğumuz var. Bizim bu görevi ifa etmemiz lazım. Biz burada kendi başımıza istediğimizi yapmak durumunda kendimizi hissetmiyoruz. Bir sorumluluk sahibi olarak sorumluluk taşıyan bir mevkide makamda bulunduğumuzu biliyoruz ve bu noktada böyle hareket etmemiz lazım. Hep şunu söyledik; eğer Sayın Başbakanımız bize böyle bir görev verirse, böyle bir teveccühü olursa bizde bunu bir vazife olarak kabul eder yaparız. Ama bu konuda ‘biz adayız’ deyip ortaya da çıkmadık çıkmayacağız. Sayın Başbakanımızın il başkanları toplantısında bizlere bir tavsiyesi oldu. ‘Biz düşünen arkadaşları biliyoruz. Bu göreve talip olan belediye başkanlığı isteyen arkadaşları biliyoruz. Ama sizlerin istifa etmesini istemiyoruz. Çünkü burada diyelim ki 20 il başkanı bu işe talip oldu ama içlerinden 5 kişi olacak bilemiyoruz. Belki 10 kişi olacak. Teşkilatlarımız gereksiz yere boşaltılamaz biz düşüncelerinizi biliyoruz bu düşünceye uygun olan arkadaşlarımıza da biz bu işareti vereceğiz. Gereksiz yere teşkilatlarımızı bozmayalım, gereksiz yere teşkilatlarımızı dağıtmayalım.’ tavsiyesinde bulundu. Bizimde zaten düşüncemiz böyle, asla farklı bir düşüncemiz yok. Sayın Başbakanımızın talimatı olursa böyle bir emri olursa biz buna uygun olarak hareket etmek durumundayız. Başından beri söylediğimiz gibi görevimizi yapacağız görevimizi de en iyi şekilde son gününe kadar yapacağız. Asla bir göreve de ‘talibiz’ diye ortaya çıkmadık. Bu doğruda olmaz. Böyle bir niyetimizin olduğunu ifade ettik, olabilir dedik. Ama bununla ilgili olarak da tabiî ki Sayın Başbakanımızın kararı, iradesi bizim için yol gösterici olacak. Onun için Sayın Başbakanımızın kararını beklemek durumundayız. Bunun dışında da farklı bir çalışmanın çabanın içerisinde asla olmayacağız. Bu şehirde aşağı yukarı 4.5 yıldan beri il başkanlığı yapan bir kardeşiniz olarak elbette düşüncelerimiz var. Ama bunları belki zamanı geldiğinde çok daha iyi ifade etme imkanı olur. Eğer böyle bir imkan verilirse, sunulursa biz bir defa hakikaten şehirde beklentileri iyi tespit etmeliyiz. Erzurum’da vatandaşımız belediyeden neleri bekliyor, bunu çok iyi bilmeliyiz. Belediyeciliğin hakikaten yeniden bir tanımlamasını yapmaya ihtiyaç duyulduğunu, belediyenin yeniden şöyle bir şehrin geleceğiyle alakalı vizyon çizen, vizyon belirleyen yeni bir anlayışa sahip olması gerektiğine ben şahsen inanıyorum. Belediyecilik sadece yol, asfalt, kaldırım yapmak değildir. Belediyecilik sadece alt geçit-üst geçit yapmak değildir. Belediyeciliğin bu şehirde insana dair, şehrin geleceğine dair, insanın daha iyi yaşamasına, yaşam kalitesinin arttırılmasına dair her ne varsa yeni bir anlayışla yeniden tanzim edilmesi, düşünülmesi, düzenlenmesi gerektiğine inanıyorum. Bunun için de yapılması gereken çok iş var. Konuşulması gereken çok iş var. Biz bunu mutlaka, yeri ve zamanı geldiğinde konuşuruz. Ama Erzurum’da hakikaten yeniden bir tanımlamaya bu anlamda yeniden bir vizyon çizmeye ihtiyaç olduğunu şahsım adıma belirtmek istiyorum.” şeklinde konuştu.
AK PARTİ OLARAK DAHA GÜÇLÜ BİR ŞEKİLDE YÖNETİMDE İŞ BAŞINDA OLMAMIZ LAZIM
Yerel seçimler öncesinin önemli bir süreç olduğunu ifade eden Murat Kılıç, konuşmasını şöyle tamamladı:
“Önemli bir süreçteyiz. Yani yerel yönetimler hakikati itibari ile de siyasete olan etkileri, siyasetin geleceğine olan etkileri de çok önemli. Burada vatandaşımızın tüm Türkiye’de olacağı gibi Erzurum’da da hakikaten Ak Parti’ye ciddi bir teveccühü, bir desteği var. Burada ben özellikle hem aday adaylarımızla hem süreçte yol alan arkadaşlarıma şunu tavsiye ediyorum; Ak Parti olarak daha güçlü bir şekilde yönetimde iş başında olmamız lazım. Bu noktada da kişisel hesap kitapları, kişisel menfaatleri ebetteki bir kenara koymak lazım. Şahsi bir mücadele içinde olmamak lazım. Türkiye‘yi daha iyi noktalara götüreceksek hep beraber Ak Parti’yi daha güçlü olarak iktidarda tutmamız, daha güçlü bir şekilde yoluna devam etmesini sağlamamız şart. Herkesin bu anlayış, bu gayret ve çaba içerisinde meseleye bakmasını ben şahsen tavsiye ederim. Dolayısıyla bu sürecin hassas bir süreç olduğunu, bu süreçte de herkesin çok hassas davranması gerektiğini düşünüyorum. İnşallah yerel seçimlerin akabinde Türkiye 2015 seçimlerine ve 2023 hedeflerine çok daha rahat bir şekilde girecektir. Ben hep şunu söylüyorum Türkiye Allah’ın izniyle şöyle 10 yıl daha, en az 10 yıl daha istikrarlı bir şekilde devam ederse çok farklı bir ülke olacak. Daha demokratik, daha zengin, daha müreffeh, refah seviyesi daha yüksek bir Türkiye olacak. Dolayısıyla bu yolda da Ak Parti’nin daha güçlü olması, istikrarın devam etmesi çok önemli. Meselelere küçük bakmamak lazım, sen ben kavgası içerisinde bakmamak lazım. Büyük fotoğrafa, Türkiye’nin geleceğine odaklanmak lazım. İnşallah sonuçlar itibariyle de ülkemize hayırlar getirir diye temenni ediyorum.”
Editör
Son Güncelleme: 14.11.2013 12:07